Gelişimin bu yönde olduğu noktada tabiî ki, hemen birilerinin devreye girmesi bu gelişimin içinin boşaltılarak emekçi kadınların mücadelesinin etkisizleştirilmesi sağlanmalıdır.
Bu artık bildik bir yöntemdir.
Zaten ülkemizin belli günler noktasında resmi politikasının özü de budur; içinin boşaltılması ve sıradanlaştırması.
Gelişen emekçi kadın mücadelesinin dalga dalga yayılıyor olmasının önünün alınması için sistemin aktörleri hemen devreye girdiler.
Emekçi Kadınlar Günü’nün anlamını çarpıtmak için çay partileri, eğlence organizasyonları gibi bir takım etkinlikleri kadınların önüne sunan aktörler bu organizasyonları allayıp pullayıp kadınlar günü kutlamaları gibi sundular.
CHP de Çanakkale‘de bu kervana katıldı.
CHP’li kadınlar alanlardan uzaklaştırılarak, emekçi kadın mücadelesinden bir şekilde koparılarak sistemin istediği kadın modelinin yaratılmasına hizmet edildi.
Bu konuda bir kez daha yaşadık ki Çanakkale CHP Örgütü Genel Başkanlarının siyasal mesajlarını kavramak konusunda hala yetersiz.
Bakın Kılıçdaroğlu 8 Mart nedeniyle nasıl bir mesaj veriyor;
CHP Lideri Kılıçdaroğlu “Umudum olan kadınları, 156 yıl önce ‘insanca yaşamak istiyoruz’ diye başkaldıran, riskten kaçmayan kadınları örnek almaları dileğiyle selamlıyorum” dedi.
Çanakkale CHP örgütünün, CHP’li kadınları emekçi kadın mücadelesinden ve alanlardan soyutlaması girişimi üzerinde bir kez daha düşünmelerinde fayda var.
Kılıçdaroğlu’nun belirttiği gibi 156 yıl önce, ‘insanca yaşamak istiyoruz’ diye başkaldıran ve grev yaptıkları fabrikaya kilitlenerek yakılan kadınların mücadelesini örnek almak herhalde düzenlenen çay partileri ile olmaz.
Öbür yandan dünya kadınlar gününü kutlayıp, ardından kadınların “hafifçe dövülüp korkutulabileceğini” belirten AKP’li siyasetçilerin olduğu bir ülkede emekçi kadınların mücadelesi çok daha önem kazanmıştır.
Çanakkaleli emekçi kadınlar bu yıl 8 Mart nedeniyle geçmiş yıllara göre daha coşkulu bir katılım yarattılar. Aynı zamanda belki de Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdiler.
Yürüyüş kortejinde bu yıl erkekler yoktu. Bu durumu, erkek egemenliğine bir tepkinin simgesel yansıması olarak ele almak gerekir. Yoksa emekçi kadın sorunlarının sistemsel bir olgu olduğu, bu anlamıyla da kadın erkek omuz omuza verilecek bir mücadele ile sorunların çözülebileceği gerçeğinin farklı bir yorumu noktasında bir tereddütün olduğunu düşünmüyorum.
Böyle dünya üniversitesi olunmaz…
ÇOMÜ’de organize edilen şehitlik gezisi nedeniyle, yayınlandığı bildirilen bir duyuru ile sarsıldım.
Duyuru şöyle :"Sağlık-Kültür ve Spor Dairesi Başkanlığı fakültenin tüm bölümlerini kapsayan Çanakkale Şehitliği gezisi düzenleyecektir.
Kız öğrenciler : 9 Mart Cumartesi
Erkek Öğrenciler : 10 Mart Pazar
Servis Hareket saati
Fen Edebiyat önünden 8:15
Anafartalar Kampüsünden : 8:45
09:00 feribotuyla gidilip, 17:00 de geri dönülecektir.
Kahvaltı, yol ve tüm masraflar daire başkanlığınca karşılanacak."
Haremlik selamlık mantığı ile yapılan bir öğrenci gezisi organizasyonu ne demektir?
Çağdaşlığın, bilimin, ilerlemenin, gelişmenin merkezleri olacak üniversitelerde bu çağda böylesi bir uygulama hayretler vericidir.
ÇOMÜ bugüne kadar sürekli skandallar ile gündeme geldi. Şimdi de haremlik selamlık uygulaması ile yapılan bir öğrenci gezisi organizasyonu ile karşı karşıyayız.
Böylesi uygulamalar, ÇOMÜ noktasında kamuoyunun kaygılarını haklı çıkarıyor.
Yine söylüyorum; ÇOMÜ’de neler oluyor, ne yapılmak isteniyor!