Emek Gençliği Erdal Eren'i andı
Emek Gençliği, 13 Aralık 1980`de, yaşı büyütülerek, uydurma bir suç ve düzmece yargılama sürecinin ardından idam edilen Erdal Eren`i andı. Yapılan açıklamada, "Sinan Suner 1971 darbe rejimine karşı duvara direniş sloganı yazarken öldürüldü. Sinan`ın mücadelesini Erdal Eren ve arkadaşları devraldı. Suner`in katilini protesto ederken inzibat eri Zekeriya Önge`nin öldürülmesiyle itham edilen Erdal`ın bayrağını ise Ercan devralarak en ön saflarda taşıdı. Erdal`ın idamına tepkisini pankart asarak gösteren Ercan Koca gözaltında işkence edilerek katledildi. Bizler, Erdal`ların ve nicelerinin yoldaşları, onlardan devraldığımız bayrağı devrime ve sosyalizme olan bağlılığımızla taşıyacak, tıpkı onlardan öğrendiğimiz gibi canımız pahasına mücadele edeceğiz. Bizler biliyoruz ki, Erdal`ı darağacına gönderen zihniyet bugün hala varlığını sürdürmektedir. Bu zihniyet dün de bugün de sorgulamaktan, düşünmekten, üretmekten uzak, apolitik bir nesil yetiştirmek istemektedir. Bunu fabrikalarımızda, mahallelerimizde, okullarımızda da açıkça görmekteyiz" denildi.
Pandemiyle mücadelede sınıf bağışıklığı vurgusu
Açıklamada ayrıca; "Pandemi süreciyle birlikte gündemimize gelen uzaktan eğitimin uygulanması koşulları, iktidarın bu isteğinin kanıtı niteliğindedir. Üstelik gençliğin büyük bir çoğunluğunun hali hazırda verimsiz ve yetersiz olan bu eğitim sistemine erişimi yoktur. TÜİK`in Haziran ayında açıkladığı verilere göre genç işsizlik yüzde 26,1! İşten atmaların yasaklanması ama ücretsiz izne çıkarılmanın yaygınlaşması ile aslında görünmeyen işsizliğin daha da arttığını biliyoruz. İşçiler ücretsiz izin uygulaması yüzünden geçimlerini sağlayabilmek için kıdem tazminatlarından vazgeçip yeni işlere giriyorlar. Pandeminin getirdiği koşullarla, patronlara yönelik destek paketleri ve vergi aflarının ardı arkası kesilmeden yağarken emekçi halka IBAN gönderen iktidar niyetini bir kere daha belli etmiştir. Bunun yanı sıra zaten kayıtsız, zor koşullarda ve düşük ücretle çalışan mülteci işçiler pandemi koşullarında hiç bir önlem alınmaksızın, sömürülmeye ve salgınla baş başa bırakılmaya devam ettiriliyorlar. Kapitalist sistem doğa talanını pandemi koşulları altında hız kesmeden devam ettiriyor. İnsan hayatını önemsemeyenler bunu Kanal İstanbul, yeni HES`ler ve madenler gibi projelerle de destekliyor. Pandemiyi yönetemeyen siyasi iktidar, suçu halkta bulmaya devam ediyor. Daha düne kadar gerçek rakamları halka söylemeyip söyleyenleri de terörist ilan eden siyasi iktidar ve onun paydaşlarının yalanları birer birer ortaya çıkıyor. Yapılan kısıtlamalar ile alınan kararlar işçilere işlemiyor, özel çalışma izinleri ile fabrikalara atölyelere gönderilmeye devam ediyorlar. TTB`nin pandeminin en başından beri sürecin şeffaf yönetilmesi, sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının insanileştirilmesi, emeklerinin karşılıklarını alabilmeleri gerektiğine dair, sağlıkçıların tükenmişliklerine ve kronik sorunu haline gelen şiddetin çözümüne dair her türlü önerisi kulak ardı edilmeye devam edildi. Tıpkı tüm emekçiler gibi sağlıkçılarda yıllar boyu tükenmişliğe ve şiddete hapsedilmişlerdi. Fakat bugün geldiğimiz noktada sağlık emekçileri artık umutsuzluk kuyusuna da atılmışlardır. İşte tam da bu nedenle Erdal`dan, Ercan`dan, Sinan`dan, devrim ve sosyalizm mücadelesinde yitirdiğimiz bütün yoldaşlarımızdan öğrendiklerimizi bir an olsun unutmadan, geleceksizleştirilen gençliğin, cinsel ve sınıfsal sömürüye maruz kalan, öldürülen kadınların, istismara uğrayan çocukların sesini yükseltecek ve bizlere bu koşulları dayatan iktidarı örgütlü mücadelemizle yeneceğiz. Kıdem tazminatına saldırılan, iş cinayetlerine göz yumulan, açlık sınırından düşük ücrete mecbur bırakılan ve pandemi koşullarında burjuva iktidarının sürü bağışıklığı uygulaması ile ölüme terk edilen sömürülen emekçi halkın, Kurtuluş yolu sürü bağışıklığı değil kapitalizme karşı sınıf bağışıklığıdır" denildi.
(Seçkin Sağlam)