Elinizi vicdanınıza koyun...

Gazetecileri mahkemeye verip, sonra basın özgürlüğünden bahsetmenin dayanılmaz çelişkisi ile 24 Temmuz’da Çanakkale Gazeteciler Cemiyetini ziyaret ederek, bir de üye olma talebiyle hareket eden Rektör Sedat laçiner’in tavrı nereye sığar bilemiyorum.
Fakat bir konuyu gazeteci arkadaşlarım ile paylaşma sorumluluğunu hissediyorum, vicdanım bunu gerektiriyor.

583
Gazeteci arkadaşımız Mustafa Sezek ‘in vefatı nedeniyle; hepimiz aynı zamanda görevlerimiz gereği bu haberi sütunlarımıza taşırken şunları yazdık;
Sezek’in vefatına ÇOMÜ’de işten atılan eşinin verdiği üzüntünün tetikleyici olduğu gerçeği satırlarımızda bir belge olarak duruyor.
 
Vicdan sahibi gazeteciler, bunu unutarak Rektör’ün ideolojik planlarının getirdiği özel hedeflerine uygun olarak; kentin siyasal anlamda yeniden dizayn çalışmalarına izin vermemelidirler.
 
Ben duyduğum sorumluluk nedeni ile bunu gündeme getirdim. Bundan sonrası vicdanlı olma sorunudur.
 
Laçiner’in, bu kentte rektör olduğundan beri; her düzeydeki ilişkilerin de çatışmanın hakim olduğu tarzı bizleri düşündürmelidir.
 
Rektör Laçiner, rektör olmadan önce de Onsekizmart Üniversitesi’nin öğretim üyesi idi. Kendisini kent ile ilgili bir herhangi çalışmada ya da hizmette gören var mı?
 
Fakat rektör seçildikten sonra kentin bütün sorunlarına “müdahil” olacak; yani kendi gerçekleri temelinde dönüştürecek bir çalışma içersine girdi. Öyle ki kendisi ile yapılan bir röportajda belirttiği gibi; sokaktaki yaşlı bir vatandaş ile bile kentin kanalizasyon sorununa atıfta bulunarak bu sorunun çözümü için kendisine paye çıkartacak kadar kentin sorunlarının içine girdi.
 
Bizim sektörümüze ilişkin de boş durmadı. Beşinci kol faaliyetler düzenlendi, müstear isimle ile yazılan yazılar ile çeşitli değerlere saldırılar başlatıldı. Bunun için sahiplerinin kim olduğu bilinmeyen internet siteleri kuruldu.
 
Bütün bunlar, öyle geçiştirilecek normal mecrasındaki gelişmeler, girişimler değildir. Bir kurgudur, planlı bir girişimdir. Bu girişimler öyle çok noktada karşımıza çıktı ki; şöyle bir düşünün kavrayacaksınız.
 
Beni en çok etkileyen olaylardan biri 40 işçinin işten çıkarılması ile o işçilerin yaşadığı acılar oldu. Gerçek gün gibi ortada iken; yandaş ve tetikçi siteler ile birlikte birde bunun sorumluğu konusunda kafalar bulandırılmaya çalışıldı. Kendisi hakkında en küçük bir eleştiri olan yazılar mahkemelere verildi.
Gazetecilere bel altı saldırılar yapıldı. Gazetecilerin düşünce, fikirlerine karşı tahammülsüzlük; her fırsatta onlara karşı linç kampanyalarına dönüştürülmeye çalışıldı.
 
Bugünlerde de yine, kim olduklarını bizlerin ve Çanakkale halkının bilmediği, fakat bir tertibin ürünü olan yandaş sitelerde bir gazeteci arkadaşımız için iğrenç bir şekilde saldırılar yapılıyor. Yalanlar, çarpıtmalar, demagojiler ile doldurulmuş, entrikal yöntemlerin her türlü malzemesi ile süslenmiş, seviyesiz bir girişim; anlayacağınız okyanus ötesi taktikler. Artık öğrendik; bu yöntemler bildik geliyor, etkili de olmuyor.
 
Vaziyet böyle; şimdi herkes elini vicdanına koyacak, provokasyonlar ile kendi ideolojik hedeflerine ulaşmak için çeşitli tertipler içersinde olan bir girişime izin vermeyecek ya da her gün gazeteci arkadaşımız rahmetli Mustafa Sezek olmak üzere, mesleğinin bütün ilkelerine ihaneti seçecek.
Karar sizin.
 
Ne iş yaparsınız!
Damacana sularda kirlilik konusu bütün ülkeyi kasıp kavurur iken; kentimizde bu konuda kontrol yapacak bir sorumlu makam bulamadık. Sağlık il Müdürlüğü Halk Sağlığı Biriminden, İl Tarım Müdürlüğü Gıda Kontrol Şubesine kadar hiçbir birim bu konuda sorumluluklarının olmadığını bildirdi.
 
Şimdi soruyoruz!
Çanakkale’de satışta olan bu sular ile ilgili kontrol yapacak bir birim yok mu?
Halkın sağlığı bu kadar mı sahipsiz?
Kontrol prosedürünün sadece kaynağından alınan numuneler bazında çalıştırılması ne kadar yeterli?
Öyle ise İstanbul’da alınan 55 numunenin 41 ‘inde ‘koliform’ çıkacak kadar bir kirlilik olması nasıl açıklanabilir?
 
Halkın kaygı duyduğu ve cevap beklediği daha birçok soru işareti var. Yetkililer, vatandaşın bu konudaki kaygılarını gidermek zorunda... Yoksa adama sorarlar ne iş yaparsınız diye …
Paylaş