Eğitim Sendikası Temsilcileri "Bilimsel-laik eğitime darbe vuruluyor"

928

 Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yeni eğitim sistemini açıkladı. Yeni sistemde Türk dili ve edebiyatı, din kültürü ve ahlak bilgisi ile bilgi kuramı dersleri zorunlu hale getirildi. Sistemde, ders sayısı azaltılırken seçmeli derslerin sayısı artırıldı. Lise 11 ve 12’nci sınıflarda zorunlu ders sayısı üçe indirildi. Dersler, ‘sosyal ve beşeri bilimler grubu’, ‘fen bilimleri grubu’ adı altında birleştirilirken, sistemde matematik, felsefe, tarih seçmeli oldu. Konuyla ilgili Eğitim İş Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Mantaş ve Eğitim Sen Yönetim Kurulu üyesi Cemal İlgün gazetemiz Çanakkale OLAY’a açıklamada bulundular.   Sendika temsilcileri eğitim sisteminin en temel akademik dersleri olarak matematik ve fen bilimleri gibi derslerin seçmeli olarak yer almasını laik, bilimsel ve demokratik eğitim anlayışına vurulmuş bir darbe olarak nitelendirdiler. Sendika temsilcileri açıkmalarında; “Bilimsel, laik, demokratik, akademik eğitimden uzaklaşarak, dogmatik tamamen İmam Hatiplere benzeyen bir model getiriyorlar. Bunu kabul edilebilir bir tarafı yok” ifadelerini kullandılar.  Alınan kararı aynı zamanda eğitimin paralılaştırılması ve özelleştirilmesi için atılan bir adım olarak gördüklerini belirten sendika temsilcileri, bunun örneğini Çanakkale’de son dönemde artan özel okullarla gördüklerini ifade ettiler. Sendika temsilcileri, iktidarın 17 yıl boyunca değiştirdiği eğitim sistemi ile özelleştirmeye ve kendine uygun siyasi görüşleri yansıtan eğitim anlayışı yaratmak istediklerini belirttiler. 

   
“Bizleri şaşırtmaya devam ediyorlar”
Eğitim İş Şube Başkanı Mantaş, açıklamasında; “Yeni bir sistem olarak açıklanan listelerde, 9’uncu sınıftan sonra 10’uncu sınıftan itibaren kademeli olarak dersleri kaldırıyorlar. İçeriğine baktığımızda bizleri şaşırtmaya devam ediyorlar. Bir okulun en temel ve akademik eğitimi olan ‘matematik, fizik, fen, biyoloji gibi, sosyal bilgiler gibi’ dersler seçmeli hale geliyor. Ne ilginçtir ki, din kültürü ve ahlak bilgisi, İslam felsefesi, kuran felsefesi gibi dini dersleri de zorunlu kılıyorlar. Daha düne kadar seçmeli olan bunu dersleri şimdi seçmeli hale getirerek, asıl amaçlarının ne olduğunu tamamen ortaya koymuş oluyorlar. Bilimsel, laik, demokratik, akademik eğitimden uzaklaşarak, dogmatik tamamen İmam Hatiplere benzeyen bir model getiriyorlar. Bunu kabul edilebilir bir tarafı yok” dedi.   
 
“67 bin 500’e yakın öğretmen norm fazlası konumuna düşecek”
Özel okul sistem ile eğitimin özelleşmesine yönelik bir sürü olumsuzlukların gündemde olduğunu belirten Mantaş; “Peki ne var bunda? Birincisi yaklaşık olarak seçmeli hale getirdikleri bu ana derslerin öğretmenlerinden 67 bin 500’e yakın öğretmen norm fazlası konumuna düşecek. Öğretmenler mağdur olacak.   Yine öğretmenlerin fikrini almadan, tamamen kendi kafalarına göre yaptıkları bu sistemle öğretmenlik mesleğini piyasalaştıracaklar, özelleştirecekler.  Hem kamu okullarını öğrencisinin öğrenmediği bir model üzerinden tamamen önem verdikleri İmam Hatipler ve özel okullar başarılı olsun gibi bir sistemi getirip, kamu okullarını başarısız kılacaklar. Zaten başarısızlardı. 17 yıldır AKP iktidarının yürüttüğü eğitim politikalarına baktığınızda 15’inci değişikliği yapıyorlar. Her yaptıkları değişikliklere de ‘devrim niteliğinde değişiklikler’ diyorlar. Ama her biri bir kaosla sonuçlanıyor. Bunda da kaosla sonuçlanacak. Eğer öğretmenlerin odasını işin paydaşları dediğimiz eğitim sendikaların, pedagogların, üniversitelerin hiç birinin fikrini almadan, tepeden inme, sırf piyasa ve siyasal iktidar istiyor diye yapılan bu değişikliklerle başarıyı yakalayacaklarını zannediyorlarsa, yanılıyorlar” dedi.
 
“Bu sisteme takılan öğrencilerin tamamının geleceğini karartmış olacaklar”
Mantaş; “Kamu okulları öyle bir noktada ki.  Artık kamu okullarında ‘okullar öğrenciye bir şey öğretemiyor’ noktasına gelmiştir. Çocuklar öğrenemiyor. Öğrenemedikleri bir sistem üzerinden ne kadar çok çabalarsanız çabalayın, ne kadar uğraşırsanız uğraşın bundan başarı çıkmaz. Zaten böyle bir dertleri de yok. Yarın mesleklere yönlendirme ile ilgili çeşitli bürolar kuracaklar. Bizde tam tersine; ‘okullardaki rehberlik servislerini ve rehber öğretmenleri bu konu ile ilgilenir hale getirin,  çocuklara yol gösterici olun’ diyoruz.   Ancak kendileri buralardan kendilerine oy devşirebilecek, taraftar yaratabilecek bir eğitim sistemi üzerinden kindar ve dindar bir nesil yetiştirmeyi amaçlıyorlar. İmam Hatiplerin çoğunda başarmışlardı ama kamu okullarında bunu başaramamışlardı. Şimdi bunu başarmaya çalışıyorlar. Mili Eğitim Bakanı değişiklik yapacağının sinyallerini veriyor. Ancak ne yaparsa yapsın, ‘bu eğitimin şapkasından gerçekten tavşan çıkartamayacak’. Türkiye daha çok başarısız olacak. Eğitim alanında daha çok gerileyecek. Dünya ölçeğinde, belki listelere dahi giremeyecek bir noktaya gelecek. Bu dayatmacı, bu bildiğini okuyan yönetim anlayışından çok rahatsızız. Veliler çok rahatsız. Kademeli geçiş yapsalar bile bu sisteme takılan öğrencilerin tamamının geleceğini karartmış  olacaklar.  Eğitim İş olarak bize giydirilmek istenen bu deli gömleğini giymeyeceğiz.  Sonu nereye varırsa varsın sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi.
 
“Bakanlık, mutsuz bir toplum yaratmak için elinden gelen her şeyi yaptı”          
Konuşmasında; “Laik bilimsel demokratik eğitim diye adlandırdığımız, çağdaş, bilimsel eğitimin temellerini oydular” ifadelerini kullanan Eğitim Sen Yönetim Kurulu üyesi İlgün; “Yetmedi çalışanları mutsuz ettiler. Yetmedi velileri, öğrenciler mutsuz ettiler. Dolayısı ile Bakanlık öğrencisinden, velisine, çalışanına kadar mutsuz bir toplum yaratmak için elinden gelen her şeyi yaptı.   Son Bakanımız Ziya Selçuk ile birlikte kamuoyunda çok olumlu bir algı oluşmuştu. Eğitimden gelen bir Bakan olduğu ve sorunları çözebilecek bir Bakan algısı oluşmuştu. Ancak bunun bir algı olduğunu biz o günde biliyorduk. Bugünde biliyoruz.   Yeni Bakanımız ilk geldiğinde lise giriş sınavlarını kaldırdığını ve öğrencilerin en yakın okullara gideceklerini söylemişti. Çocuklara ya meslek lisesini ya da İmam Hatipleri dayattı. Halbuki çocuklar, kendi yetileri doğrultusunda istedikleri okullara gitmeliler. Buradaki sıkıntılar devam etmekte” dedi.
 
 “Çanakkale’de hiç olmadığı kadar kolej açılıyor”
İlgün; “Diğer taraftan şu anda seçmeli dersler diyorlar. Fizik, kimya, biyoloji, matematik… Bu dersleri öğrenci ister seçer, istemezse seçmez. Yani seçmeli ders oluyorlar ancak ne hikmetse din dersi, zorunlu. Örneğin felsefe, psikolojiyi isterse seçer ancak din felsefesi zorunlu ders olarak kalıyor. Okullarda kariyer ofisleri kuracağız diyor. Kariyer ofislerini kurmaktansa öncelikle rehberlik servislerimizin işlevselliğini arttırmak için elimizden geleni yapmalıyız. Bakanımız göreve gelir gelmez eğitimdeki bu sorunları çözeceğini söyledi ancak kendisi de bir özel okulun sahibi olarak AKP iktidarı döneminde gelmiş tüm Bakanların yaptığı gibi eğitimin özelleşmesi, piyasalaşması için her türlü gayreti sergilemekte. Devlet okulları fiziki alt yapısından donanıma kadar birçok sorunla cebelleşirken, okullara herhangi bir kaynak göndermezsen bu okullar ihtiyaçlarını nasıl karşılayacak? Dikkat edin Çanakkale’de hiç olmadığı kadar kolej açılıyor. Tabiri caize bu okullar müşteri toplamak zorunda. Bu müşteriyi nereden bulacaklar? Devlet eliyle verdiğimiz eğitimin içeriğini boşaltırsak, hurafelerle doldurursak, eğitimin felsefesini yerle bir edersek, halkımız; ‘bu okullarda yeterli eğitim yok, o zaman eğitimi parayla satın alayım’ diyecek. Yani eğitim parayla alınır satılır bir metaya dönüştürülüyor. Çanakkale’de de bunun örneklerini son dönemde görüyoruz” dedi.
  
“Eğitim felsefesini, eleştiren, sorgulayan, düşünen kuşaklar yetiştirmek için mi oturtacağız?”
Eğitim Sen Yönetim Kurulu üyesi İlgün; “Örneğin her seferinde eğitim felsefisini değiştirmemiz lazım derler ancak bunu uygulamazlar. Eğitim felsefesi dediğimiz eğitimin tüm bileşenlerinin üstüne oturduğu ana omurgadır. Eğitim felsefesi nasıl olmalı? Bakan bunu açık bir şekilde ortaya koymalı. Eğitim felsefesi gerçekten çağımızın bilim ve teknolojilerine uygun olarak dünyadaki diğer toplumlar gibi, laik ve demokratik bir zemin üzerine mi oturtulacak? Gerçekten eleştiren, sorgulayan, düşünen kuşaklar yetiştirmek için mi oturtacağız? Yoksa her şeyi ile biat eden, dogmatik fikirlere angaje olmuş bir eğitim felsefesi üzerine mi eğitimi inşa edeceğiz? Öncelikle bunun kararını vermek zorundayız. Bizim Bakanlığımız gerçekten sözünü ettiğimiz bizim birinci önceliğimiz olan, eleştiren, sorgulayan, demokratik, laik, bilimsel bir eğitimin felsefesinden her geçen gün uzaklaşmaktadır. Osmanlıca gibi bir dersi seçmeli olarak okullara getirdiniz. Peki kaç tane öğrenci, Osmanlıcayı seçti? Bu seçmeli derslerin seçilmesini istiyoruz. Ancak seçmeli derslerin seçildiği yerlerde branş öğretmenler yoksa öğrenciler bunu nasıl seçecekler. Şu anda da bir sürü seçmeli ders var. Matematik uygulamaları, bilim uygulamaları diye derslerin ders kitabı yok ancak dini derslerin tamamının ders kitabı var” dedi.
 
“Bırakalım çocuklarımız soğulasınlar”
“Aslında bu zamana kadar gelen bütün Bakanların asıl görevi eğitimi piyasaya açmaktı diyen İlgün; “Kendi siyasal görüşlerine uygun, muhafazakâr bir toplum yaratmak için eğitimi bir araç olarak görüyorlar. Dolayısı ile eğitimi böyle araçsallaştırırsan, eğitimin sorunlarını çözmek gibi bir gayen olmaz.  Dolayısı ile eğitimin sorunları her geçen yıl artarak devam eder ve bunun ceremesini bu ülke çeker. Velilerimiz, halkımız, öğretmenlerimiz, her şeyden daha önemlisi çocuklarımız çeker. Çocuklarımız yapboz tahtasına dönmüş durumda. Çocuklarımızı bizi hepimizi bırakalım sorgulasınlar, eleştirsinler. Okullarımızdaki rahatlığı öğretmen ve öğrencilerimiz yaşasınlar. Bunun içinde her şeyden önce bu zihniyetin değişmesi lazım” dedi. 
(Eren Aşnaz)

 

Paylaş