Eğitim Sen Yönetim Kurulu; Yaşanan eğitim ihlallerini 'kaydediyoruz'

605

 YÖK’ün kuruluş yıldönümü 6 Kasım’da Eğitim Sen Çanakkale Şubesi Yönetim Kurulu tarafından açıklama yayınlandı. Eğitim Sen tarafından eğitimde yer alan hak ihlallerinin yer aldığı ön raporun yayınladığı açıklamada, YÖK felsefesinin 38 yıldan bu yana devam ettiği açıklandı. 20 Temmuz 2016’da hayata geçirilen ve 20 Temmuz 2018 tarihinde kaldırılan OHAL uygulamasında çıkartılan 32 KHK ile 126 bin kamu görevlisinin ihraç edilirken çok sayıda dernek, vakıf ve basın yayın kuruluşunun kapatıldığı belirtildi.   Eğitim Sen olarak ‘kaydediyoruz’ adı altındaki çalışmayla Türkiye`nin her tarafından üniversitedeki vakaları toplayarak bunları değerlendirdikleri belirtilen açıklamada; “İhlallerini ve ihlallerin faillerini kaydedip, ifşa edeceğimiz bir süreci başlatıyoruz. Skandallar, ihlaller ve bunların sorumluları unutulmasın istiyoruz. Devran dönene, adalet yerini bulana kadar peşlerini bırakmayacağımızı bilsinler istiyoruz. Haksız ve hukuksuz her işlemin altına imza atarken Eğitim Sen’i hatırlasınlar istiyoruz” denildi. Açıklamada;  “15 Temmuz`un hemen ardından 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL 20 Temmuz 2018 tarihinde kaldırıldı. 730 gün boyunca çıkarılan 32 KHK ile yaklaşık 126 bin kamu görevlisi mesleğinden ihraç edilirken çok sayıda dernek, vakıf, basın yayın kuruluşu kapatıldı. Bu dönem süresince hakkında işlem yapılan kişi sayısının 446 bin civarında olduğu ifade edildi. Şirketlere kayyum atanması yoluyla büyük miktarlardaki mal varlığına el konulması ile özellikle devlet kurumlarında işletilen ‘isimsiz ihbar’ mekanizmaları ile en temel hak ve özgürlüklerin ayaklar altına alındığı bir dönemdi” denildi.  


“Arkadaşlarımız üniversitelerine dönünceye kadar yaşayacağımız boşluğu tarif etmeye gerek yok”
OHAL sürecinde üniversitelerden toplam 5 bin 904 akademisyen, bin 408 idari personel KHK’larla ihraç edildiği belirtilen açıklamada; “Muhalif kesimlerin ihraçlarında elbette üniversitelerin rektörleri, ihraç listelerinin hazırlanmasında başrol oynuyordu. Temmuz 2017 deki KHK ile ihraç edilen DEÜ barış akademisyenleri, kendilerinin isimlerini YÖK’e veren Rektör Kasman ile aynı ihraç listesinde yer aldı. Kimisi hedef şaşırtmak isterken kendisi hedef oluyor, kimisi üniversite içerisindeki iktidar kavgalarına kurban gidiyordu. Ne ihraçların üniversite ortamında yarattığı korkuyu, ne de ihraç edilen arkadaşlarımız üniversitelerine dönünceye kadar yaşayacağımız boşluğu tarif etmeye gerek yok! Ancak raporumuzdaki vakaların bir kısmını ihraç edilen arkadaşlarımızın yaşadığı hukuksuz, akıl dışı süreçler teşkil edecek.  23 Temmuz 2016 tarihli ve 667 sayılı KHK ile 15 vakıf üniversitesi kapatıldı. Yaklaşık 3 bini akademisyen olmak üzere 4 bin civarında çalışan ve yaklaşık 44 bin öğrenci bu KHK ile belirsiz bir geleceğe sürükleniyordu. Öğrenciler devlet üniversitelerine yönlendirildi ancak süreç tam bir fiyasko oldu.  Devlet yönetimi üzerindeki yükü hafifletmek adına 27 Temmuz 2016 tarihli ve 668 sayılı KHK ile akademisyen ve idari personelin üniversiteden atılma sürecini önemli ölçüde üniversite yönetim kurullarına devretti. Üniversitelerde başlayan ve hiçbir yasal zemine oturmayan soruşturmalar, keyfi cezalandırmalar ve görevden uzaklaştırmaların bu kararnameyi izlediğini görmek güç değil. Eğitim Sen olarak ‘kaydediyoruz’ adı altındaki çalışmamızla Türkiye`nin her tarafından üniversitedeki vakaları topluyor bunları değerlendiriyoruz. Her vaka ‘bu kadar da olmaz’ dedirtse de oluyor! Hukukun olmadığı, demokrasinin olmadığı, en temel hakların dahi dillendirilemediği bir dönemde kaydediyoruz! Elbette hukukun yeniden tesis edileceği, demokrasinin kurulacağı günler gelecektir. O zaman geldiğinde kaydettiklerimiz, birer hatıradan çok bizlere bunları yaşatan zihniyetten hesap sormak için kullanılacağımız belleğimiz olacaktır!” denildi.   
 
“Skandallar, ihlaller ve sorumluları unutulmasın istiyoruz”
Ekonomik krizle beraber gündelik yaşamın abluka altına alındığı ifade edilen açıklamada; “Türkiye’nin siyasi ve ekonomik atmosferi her birimizin giderek daha zor nefes almamıza neden oluyor. Bir taraftan daha da derinleşeceği söylenen ekonomik kriz, diğer taraftan temel hak ve özgürlükleri ağır biçimde tahrip eden siyasal bir rejim karşımızda. Haliyle gündelik yaşamlarımız sorunlarla adeta abluka altına alınmış durumda. Üniversiteler ise insan, toplum, doğa yararına bilimsel bilgi üretmek, hakikati aramak ve üretilen bilgiyi toplumla paylaşmak gibi varlık nedenlerinden çok uzaklaştırılmış durumda. Çalışma yaşamının en ağır sorunları, en yıkıcı hak ihlalleri üniversitelerde yaşanır oldu. Bunun en önemli nedenleri arasında, YÖK’ün kuruluş felsefesini aradan geçen otuz yedi yıl sonra en yıkıcı biçimde sürdürüyor olması, OHAL ile hukukun üstünlüğü ilkesinin ortadan kaldırılması, rektörlerin doğrudan Cumhurbaşkanına karşı sorumluluk taşıması ve aşırı yetkilerle donatılması, üniversitelerin toplumla olan bağının koparılarak birer kapalı kutuya dönüştürülmesi olduğu ifade edilebilir. Haliyle, ne işten atılma ve kadro bulamama tehdidi altındaki araştırma görevlilerinin, ne değişen kriterlerle akademik emeği heba edilen doçent adaylarının, ne görmezden gelinen idari ve teknik personelin, ne de öğrencilerin sesi duyulmakta, talepleri görünür olmakta. Ancak sendikamız Yükseköğretim Bürosu, ‘kaydediyoruz’ başlığıyla bir kampanya başlattı. Bu kampanya ile yükseköğretimde yaşanan hak ihlallerini ve ihlallerin faillerini kaydedip, ifşa edeceğimiz bir süreci başlatıyoruz. Skandallar, ihlaller ve bunların sorumluları unutulmasın istiyoruz. Devran dönene, adalet yerini bulana kadar peşlerini bırakmayacağımızı bilsinler istiyoruz. Haksız ve hukuksuz her işlemin altına imza atarken Eğitim Sen’i hatırlasınlar istiyoruz. Bu nedenle, üniversitede norm kadro uygulaması yaşam bulmuşken, güvenlik soruşturması gibi keyfi ve hukuksuz bir uygulama çalışma yaşamında var olabilmenin temel kriteri haline getirilirken, bilimsel ve akademik faaliyetler mercek altına alınıp sadece makbul görülen bilgi üretimine izin verilirken üyelerimizin bir arada durmasını, ortak tutum geliştirmesini hayati önemde görüyoruz. Özgür bir üniversite mücadelesini daha güçlü örgütleyebiliriz. Biz inanıyoruz, birlikte başarabiliriz” denildi.
(Eren Aşnaz)
Paylaş