Eğitim Sen Çanakkale Şube Başkanı Telat Koç önderliğinde İskele Meydanı`nda bir araya gelen sendika üyeleri, zorunlu din derslerinin kaldırılması ve herkesin anadilinde eğitim alma hakkı için AKP hükümetini somut adımlar atmaya çağırdı. İskele meydanında açıklama yapan Eğitim Sen Çanakkale Şube Başkanı Telat Koç; “2013-2014 eğitim öğretim yılı, yıllardır acil çözüm bekleyen, özellikle geçtiğimiz yıl başlayan eğitimde 4+4+4 dayatmasının daha da derinleştirdiği yeni sorunlarla birlikte bugün resmen başlamıştır. Eğitim sistemi okul öncesinden yükseköğretime kadar, iktidar partisinin siyasal-ideolojik çizgisine uygun olarak biçimlendirildiği bir dönemde eğitimde yaşanan ve giderek artan sorunlara kalıcı çözümler üretilememiştir. 2013-2014 eğitim öğretim yılı başında okullarda en çok gözlenen sorunların başında, 4+4+4 sonrası okulların dönüştürülmesi kararları ile başlayan ve halen devam eden mağduriyetler gelmektedir. Geçtiğimiz yıl 72 ay öncesi okulöncesi çağdaki çocukların zorla ilkokula kayıtlarının yapılması, kalabalık sınıflar, okullarda fiziki altyapı ve donanım eksikliklerinin sürmesi, taşımalı eğitim ve ikili eğitim sorununun sürmesi, liselerdeki dönüşüm nedeniyle öğrencilerin meslek, imam hatip ya da açık liseye yönlendirilmesi, öğretmen açıklarının devam etmesi, öğretmen ve yönetici atamalarındaki adaletsizlikler vb gibi birçok sorun, yeni eğitim öğretim yılında derinleşerek sürmektedir” dedi. “Yıllardır eğitime yeterli bütçe, okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmaması nedeniyle, her eğitim öğretim yılı başından itibaren velilerin cebinden yaptıkları eğitim harcamaları katlanılamaz hale gelmiştir” diyen Koç; “Sendikamızın yapmış olduğu araştırmaya göre, bu yıl çocuğunu ilkokulda okutacak olan bir öğrenci velisi yıl boyunca ortalama 3 bin 602 TL eğitim harcaması yapacaktır. Eğitim sistemini adım adım ticarileştiren, Anayasada ilköğretimin devlet okullarında parasız olduğu yazarken yoksul halkın cebinden yaptığı eğitim harcamalarının son 11 yıl içinde 5 kat artmış olması düşündürücüdür. Eğitimde 4+4+4 dayatması ile birlikte, zorunlu din derslerine ek olarak, din içerikli seçmeli derslerin fiilen “zorunlu seçmeli” hale getirilmesi, anadilinde eğitim hakkı taleplerinin görmezden gelinmesi gibi sorunlar, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, 2013-2014 eğitim öğretim yılında da öne çıkan temel sorunlar olarak dikkat çekmektedir. AKP hükümetinin dayatmasıyla uygulanan 4+4+4 dayatması, eğitimde sadece biçimsel bir değişikliği değil, genç kuşakların daha yoğun sömürüye hazırlanması, muhafazakâr ve dini değerlerin yönlendirici olduğu bir toplum oluşturmanın eğitim programının temelini oluşturması açısından bu yıl da eğitimde temel tartışma başlıklarından birisi olacaktır” şeklinde konuştu.
“Dinde zorlama yoktur”
Koç sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Türkiye’de yıllardır demokratik bir toplumda eğitim sistemi ile ilgili olarak tartışılması bile son derece anlamsız olan iki temel konu üzerinden çeşitli tartışmalar yürütülmektedir. Bu konulardan birisi 12 Eylül darbe rejiminin hayata geçirdiği ve 12 Eylül düzeninin günümüzdeki temsilcisi AKP iktidarı tarafından ısrarla sürdürülen zorunlu din dersi uygulaması, diğeri ise temel bir insan hakkı ve eğitim biliminin temel ilkesi olmasına rağmen, yıllardır ırkçı-şoven bir anlayışla yok sayılan anadilinde eğitim hakkıdır. Türkiye’de bütün itirazlara ve yargı kararlarına rağmen ısrarla uygulanan zorunlu din eğitimi politikaları, 4+4+4 ile birlikte daha da derinleştirilerek, dinin bireylerin günlük yaşantısında oynadığı rolü ve eğitim sürecindeki ağırlığını arttırmayı, hatta belirleyici olmasını öngören bir yapıda örgütlenmesi hedeflenmiştir. Bütün içeriği devlet tarafından belirlenen zorunlu din dersi uygulaması, dininin öğrenciler arasında bir ayrım ve eşitsizlik unsuru olarak kullanılmasına neden olmakta, devletin ağırlıklı olarak tek bir dinin tek mezhebini öğreterek, diğer dinsel inançlara karşı açık bir adaletsizlik yaratılmasına yol açmaktadır. Bu durum, Türkiye gibi çok kültürlü, çok dinli ve çok mezhepli toplumlarda, birçok sıkıntının doğmasına yol açmaktadır. Türkiye’de dinin siyasallaşması ve siyasal çıkarlara alet edilmesinin engellenmesi, ancak devletin dinden elini tamamen çekmesiyle olanaklıdır. Hiçbir toplum tamamen aynı inancı paylaşan insanlardan oluşmadığına göre, tüm inançlara aynı mesafede bulunması gereken devletin ağırlıklı olarak bir dinin ya da mezhebin eğitimini zorunlu ya da seçmeli olarak vermemesi gerekmektedir. Devlet sosyal yaşamı örgütlerken bunu asla dini referanslara göre yapmamalı, hiç kimseyi çoğunluk da olsa, belli bir inanç grubunun eğitimini almaya zorlamamalıdır. Sırf bu durumun kendisi bile “Dinde zorlama yoktur” anlayışıyla çelişmektedir. Eğitimin temel bir insan hakkı olması, kamusal sorumluluğu, yani devletin herhangi bir ayrım gözetmeden herkese eşit koşullarda, nitelikli eğitimi parasız olarak sunmasını gerektirmektedir. Her türde ve düzeyde eğitim; sınıf, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, politik görüş, ulus, etnik köken gibi ayrımlar yapılmadan sağlanmalıdır.”
“Somut adımlar atılıncaya kadar mücadeleye devam”
Eğitim Sen olarak, yıllardır çeşitli platformlarda sık sık dile getirdikleri zorunlu din dersleri uygulamasına son verilmesi ve herkesin anadilinde eğitim hakkının somut olarak hayata geçirilmesi konusundaki ısrarlarının somut adımlar atılıncaya kadar mücadeleyi sürdürmeye kararlı olduklarını kaydeden Koç; “Demokratik,
laik ve bilimsel bir eğitim sisteminin oluşturulmasının öncelikli koşulu, eğitim bilimlerinin temel ilkesi olan her çocuğun kendi anadilinde eğitim almasıdır. Anadilinde eğitim, çocukların zihinsel gelişimlerinin, öğrenme yeteneklerinin ve sağlıklı bir kimlik edinmelerinin en temel koşuludur. Bireylerin kendi
anadillerinde eğitim hakkından yoksun bırakılması, çocukluktan itibaren zihinsel gelişimi ve kimlik edinme sürecini olumsuz etkilemektedir. Anadilini okul yaşamına katmamak demek; tüm bu çabaların, çocukların sağlıklı düşünmesinin ve yetişmesinin okul dışında bırakılması demek, okul çağına kadar yaşadıkları, yaptıkları dilsel faaliyetin aşağılanması yok sayılması demektir. Herkese
eşit, parasız ve nitelikli eğitim hakkının gerçekleşebilmesinin temel koşullarından olan her çocuğun kendi anadilinde eğitim alması sağlanmalıdır. Eğitimde ayrımcılığa ve dayatmalara son verilmeli, evrensel bir hak olan herkesin anadilinde eğitim alma hakkına saygı gösterilmelidir.
Eğitim Sen olarak, yıllardır çeşitli platformlarda sık sık dile getirdiğimiz, zorunlu din dersleri uygulamasına son verilmesi ve herkesin anadilinde eğitim hakkının somut olarak hayata geçirilmesi konusundaki ısrarımız, bu konularda somut adımlar atılıncaya kadar mücadelemizi sürdürmeye kararlıyız. Eğitim sistemi içindeki tüm ayrımcı, dışlayıcı, cinsiyetçi ve farklılıkları yok sayan tek tip birey yaratma çabaları karşısında olacağımızın bilinmesini istiyoruz. 2013-2014 eğitim öğretim yılının başladığı bugün, örgün ve kamusal eğitim süreçlerinden zorunlu din derslerinin çıkarılması ve herkesin anadilinde eğitim alma hakkı talepleri etrafında, toplamış olduğumuz imzaları, milli eğitim müdürlüklerine teslim ediyor, eğitimde her türlü dayatmanın ve ayrımcı uygulamanın tamamen ortadan kaldırılmasını talep ediyoruz” dedi.