Herkese eşit, parasız, laik ve demokratik eğitim hakkı talebinde bulunan Eğitim-Sen Çanakkale Şubesi üyeleri, düzenledikleri yürüyüş ile AKP hükümetini protesto etti. Golf Çay Bahçesi`nden başlayan ve İskele Meydanı`nda sona eren yürüyüşte çeşitli sloganlar atan katılımcılara çevrede bulunan vatandaşlarda alkışlarıyla destek verdi. İskele Meydanı`nda gerçekleştirilen basın açıklamasında konuşan Eğitim Sen Çanakkale Şube Başkanı Telat Koç, yaşam tarzına yönelik baskıcı ve dayatmacı müdahalelere ve eğitimde yaşanan çürümeye tepkisiz kalmayacaklarını söyledi. Koç; “Türkiye’de herkese eşit, parasız, laik, demokratik ve anadilinde eğitim hakkı başta olmak üzere, en temel insan hakları ve özgürlükleri yok sayılmakta, iktidarın günlük yaşama yönelik müdahale ve yönlendirmeleri hız kesmeden sürmektedir. Attığı her adımda toplumu bir birine karşı kışkırtmaya ve kutuplaştırmaya çalışan siyasi iktidar, özel yaşama yönelik doğrudan müdahaleleri ile baskıcı ve otoriter uygulamalarına devam etmektedir. 11 yıldır iktidar olan AKP, bugüne kadar attığı her adımda, sadece kendisi gibi düşünenler için demokrasi ve özgürlük talep etmiş, kendisi gibi düşünmeyenleri sindirmeye, ötekileştirmeye çalışmaktadır” dedi.
“AKP`nin toplumu kutuplaştırmaya çalışması dikkat çekicidir”
“Siyasi iktidar, toplumun farklı kesimlerinin, işçilerin ve kamu emekçilerinin giderek artan ve acil çözüm bekleyen sorunlarını geri plana iterken, bu tür tartışmalar üzerinden toplumu kutuplaştırmaya çalışması dikkat çekicidir” diyen Koç; “İşçilerin kıdem tazminatı elinden alınmak istenmekte, sağlıkta yapılan yeni düzenlemelerle sağlık harcamalarının halkın cebinden alınması hedeflenmektedir.
Eğitimde 4+4+4 dayatmasıyla daha da derinleşen eğitim sorunları, öğrencilerimizi ve biz eğitim emekçileri olumsuz etkilemeyi sürdürmektedir. AKP, eğitim sistemini kendi siyasal-ideolojik görüşleri doğrultusunda biçimlendirmek isterken, zorunlu din derslerinin kaldırılması ve temel bir insan hakkı olan anadilinde eğitim hakkı taleplerini ısrarla görmezden gelmesi tam bir samimiyetsizlik örneğidir. Hiçbir hazırlık ve altyapı yatırımı yapılmadan hayata geçirilen 4+4+4 dayatması, bir taraftan eğitimi tamamen piyasalaştırıp, toplumun geleceğini ipotek altına almıştır. Türkiye’de atama yapılmayı bekleyen 200 bini aşkın işsiz öğretmen bulunmaktadır. Bugüne kadar ataması yapılmadığı için 38 meslektaşımız genç yaşta canına kıymıştır. Bu ayıbın sorumlusu doğrudan doğruya siyasi iktidarın kendisidir. Türkiye’de eğitimde 4+4+4 dayatmasının üzerinden henüz bir yıl geçmesine rağmen, okul dönüşümleri sonucunda ortaya çıkan norm fazlası sorunu sürmektedir. Eğitim yöneticilerinin sözlü sınavlarla belirlenerek siyasi kadrolaşmanın artması, yaşanan sorunları daha da derinleştirmiştir. Son olarak dershanelerin kapatılması tartışmasında olduğu gibi, sorun öğrencileri dershanelere mahkum eden sınav odaklı eğitim üzerinden tartışılmamakta, özel okulların kamu kaynaklarıyla desteklenmesi tartışmalarının üzeri `dershaneleri kapatıyoruz` söylemi üzerinden örtülmek istenmektedir. Eğitim ve bilim emekçilerinin yıllardır yaşadığı sorunlar karşısında sesini yükseltmesi, alanlara çıkarak sorunlarına çözüm araması, siyasi iktidarı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nı ciddi anlamda rahatsız etmektedir. Kendisine muhalif her sesi, her düşünceyi bastırmak isteyenler, Türkiye’nin çeşitli illerinde sendikamıza ve üyelerimize yönelik idari ve siyasi baskılar artmıştır. Bugün hala sendikal faaliyetlerinden ötürü çok sayıda arkadaşımız tutuklu durumdadır. Özellikle Gezi direnişi sonrasında Eğitim Sen üyelerine yönelik baskı ve tacizlerin belirgin bir şekilde yoğunlaştırmış olması bize göre tesadüf değildir” şeklinde konuştu.
“Birleşmeye çağırıyoruz”
Eğitim Sen olarak; kötü ve sağlıksız koşullarda çalışan, hakları gasp edilen, sürgünlere ve soruşturmalara maruz kalan bütün eğitim ve bilim emekçilerini yıllardır çözüm bekleyen sorunların kalıcı olarak çözülmesi talebiyle birlikte hareket etmeye ve ortak çıkarları etrafında birleşmeye çağıran Koç şu şekilde konuştu: “Siyasi iktidarın sadece kendisi gibi düşünen ve yaşayanların yaşam tarzını tüm topluma dayatmasına karşı çıkarken, eğitimde 4+4+4 dayatmasının çocuk ve gençlerimizin geleceğini ipotek altına almasına seyirci kalmamız beklenemez. Gezi direnişinin ardından çeşitli illerde artan soruşturmalara, gözaltı ve tutuklamalara, işyerlerinde özellikle üyelerimize yönelik baskı, tehdit ve giderek artan psikolojik yıldırma girişimlerine asla pabuç bırakmayacağımız bilinmelidir. Eğitim Sen’in mücadelesini soruşturma, sürgün ve tehditlerle sindirebileceğini sananlar, kısa süre içinde nasıl büyük bir yanılgı içine düştüklerini göreceklerdir. Eğitim Sen olarak; kötü ve sağlıksız koşullarda çalışan, hakları gasp edilen, sürgünlere ve soruşturmalara maruz kalan bütün eğitim ve bilim emekçilerini yıllardır çözüm bekleyen sorunlarımızın kalıcı olarak çözülmesi talebiyle birlikte hareket etmeye ve ortak çıkarları etrafında birleşmeye çağırıyoruz. Yıllardır kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkına yönelik taleplerimizi yok sayanlara, eğitimde yaşanan çürümeyi daha da arttıran politika ve uygulamaları onaylamamız mümkün değildir. Günlük yaşamın bütün alanlarında, özellikle eğitim sistemi üzerinden hayata geçirilen bütün dayatmalara karşı başta eğitim ve bilim emekçileri olmak üzere, tüm halkımızı 23 Kasım’da Ankara’da yapacağımız kitlesel basın açıklamamıza katılmaya ve iktidarın her türlü dayatmacı, baskıcı ve otoriter uygulamalarına karşı demokratik tepkimizi göstermeye çağırıyoruz.”