Duyarlılık kazandırır…

1 Eylül’de denizlerimizde avcılık sezonu başlıyor. Bu yıl su ürünleri tarafından hazırlanan sirkülerde yer alan korumacı tedbirler ile bir nebze de olsa umutlandık.

545
Denizlerimizde avcılığın kural tanımayan, kaçak yöntemler ile sürdürülen konumu nedeniyle artık balıklarımızı gelecek nesillerin ancak fotoğraflarda görebileceği bir tehlikenin eşiğindeyiz. Bu bakımdan bundan böyle alınacak ve her şeyden önemlisi hayata geçirilecek koruma tedbirlerinin önemi çok büyük. Bu da yine bizlerin duyarlığı ve denetimi ile hayata geçecek bir konu.
 
Greenpeace tarafından 2 yıldır sürdürülen kampanyaların bu gelişmede önemli bir katkısı var.
Greenpeace tarafından yapılan değerlendirmede gelişmeler şu şekilde değerlendirildi: ”Geçen yıl orfoz, lagos ve lüfer için doğan umutlar bu yıl da kalkan, levrek ve sinarit için doğdu. Evet, henüz üreme çağına gelmemiş yavru balıkların avlanmasını durdurmak balıkları hemen kurtarmasa da, sürdürülebilir ve sorumlu balıkçılık yolunda çok önemli bir adım. Kalkan için avlanma boyu 40 cm`den 45 cm`ye, levrek için 18 cm`den 25 cm`ye, sinarit için ise 20`den 35 cm`ye çıkarıldı; iki yıl önce yayınladığımız balık boyları cetvelimiz artık yasal gerçekliğe dönüşüyor!
 
Hatırlayalım; "Seninki kaç santim?" diyerek başlattığımız kampanyamızda sizlerin destekleri ile beraber yaratılan kamuoyu, diğer STK`lar ve kıyı balıkçıları ile yürütülen birliktelikler, paylaşımlar bugüne dek tartışılmayan, yalnızca bir sektörün içinde kalan konuları gündeme taşıdı.
 
Yavru balıklar ile kıyı balıkçısının da umudu arttı. Elinde cetveli ile balık pazarında dolaşan tüketicinin ilgisi, yasa dışı avcılığa karşı mücadele etmek isteyen balıkçının desteği, bilgi birikimini esirgemeyen biliminsanlarının katkıları, birebir katılımları ve artık `santim santim` ilerlemenin yetmeyeceğini gören yöneticilerin kararlılığı ile sürdürülebilir balıkçılık ve denizlerimizin korunması adına adım adım ilerlendi. Elbette daha yapılacak çok şey, atılacak çok adım var!
 
Yeni tebliğdeki önemli değişiklikler arasında yine bolca tartışılan gırgır avcılığına getirilen derinlik sınırı oldu. 18 mt derinlik sınırı 24 mt`ye çıkarıldı. Her ne kadar bu derinliğin kıyılardaki balık stoklarını aşırı avcılıktan tamamen korumak için yeterli olmadığını ve 50 mt derinlik sınırına geçilene dek beklenen etkiyi yapmayacağını bilmekle beraber, bu adımın ileriye dönük olumlu bir yaklaşım olduğunu düşünüyoruz. Nitekim Bakanlık tarafından yapılan açıklama 50 mt derinlik sınırına aşamalı olarak geçileçeği yönünde. Biz de bu sürecin kısa vadede gerçekleşeceği inancındayız”
 
Bu duyarlılık için şimdi görev bizlerde özellik ile üreme dönemindeki yavru balıkların avlanmasını engelleyecek kontrolü çok sıkı yapmalıyız.
 
Elimizde cetveller ile bu denetim için seferber olmak balık neslinin korunması için çok önemli
Kendi deneyimlerimiz ile şunu biliyoruz; kontrol mekanizmalarının çalışmadığı bir ülkeyiz.
 
Geçen sene az mı tanık olduk; küçücük çinakopların tezgâhları süslediği zamanlara. Göstermelik olarak bazı kontroller olsa da; bu sene daha dikkatle denetlememiz bir konu olmalı. Balık almaya giderken cetvellerinizi unutmayın… Halkımızın çıkarlarını halktan başka düşünen kimse yok, bu böyle bilinmeli.
 
Daha geçen hafta Çanakkale’de damacana suların tüpler ile taşındığını gündeme getirmiş, yetkililer gerekli kontrolleri yaptıklarını cezaların yolda olduğunu belirtmelerine rağmen bu hafta sonu uyandığımda sanki gözümün içine girdi bir tüp arabası ve birlikte taşınan damacanalar.
Biz ne kadar harekete geçirebilirsek denetiminde o kadar olduğunu unutmayalım.
Bu bakımdan sorumluluklarımızın ağır olduğunu not edelim.
 
Yaşamsal değerlerimize her alanda saldırılar bir avuç kapitalist patronun çıkarları için sürdürülüyor.
Bunun karşısında yok olan koca bir dünya ve yaşamın olduğunun bilincinde hareket etmeliyiz.
Salı günü yapılacak Kirazlı’daki ÇED kapasite artırımı toplantısına katılarak suyumuza sahip çıkmak, siyanür ile zehirlenecek sularımızı korumak için şimdi görev yine bizlerin.
 
Daha üretime geçmeden kapasite artırımına başvuran firmanın kirli oyunlarını anlamak çok zor değil.
2 ay önce üretim için izin alan bu firmaya ÇED raporu verenler, kardeşim sen daha üretim yapmadın bizden şu kadar kapasite için izin aldın, şimdi nerden çıktı bu kapasite artırımı diye sormayacak mı?
Sormayacak; çünkü bu taktik gerçeklerin gizlenmesi, yaşanacak felaketlerin rakamlar küçültülerek, gizlenmesi çabasından başka bir şey değil.
Yani bir tür tezgâh…
Bu tezgâhı bozmak için tepkimizi gösterelim.
Salı günü ÇED toplantısına katılarak suyumuza sahip çıkalım.
Saat 9.00 da Çanakkale Belediyesi önünden araçlar kalkacaktır.
Yerimizi alalım.
Sen varsan suyumuz var olacaktır.
Paylaş