havadurum

Dünya Kanser Haftası Röportajı

342
Kanser hastalığında erken tedavinin önemi nedir?
Kanserin, dünya genelinde gideren artan bir sağlık problemi ve toplumlarda önemli bir sosyoekonomik yüke, bireylerde de maddi ve manevi kayıp ve zorluklara yol açtığını belirten Üro-Onkolog Prof. Dr. Cabir Alan; ``Bunun yanısıra kanserin önemli bir kısmının önlenebilir olması bu konuya verilen önemin de giderek artmasına yol açmıştır. Ülkemizde her bir yıl içinde yaklaşık 175 bin kişiye kanser teşhisi konulmaktadır. 
Kanser türlerinin uyarılarını erken keşfetmek, bulgularını araştırmak ve ileri tetkik için hastaların sevk edilmesi erken tanı şansını arttırdığını belirten Doktor Cabir Alan; ``Bu nedenle, kanserde erken tanı programları toplumun, sağlık çalışanlarının ve politika oluşturucularının bilgisini arttırmayı hedeflemeli, erken tanı olanakları hakkındaki farkındalığı arttırmalıdır. Ülkemizde meme, kalın bağırsak ve rahim ağzı kanserleri için toplumun kaynaklarına ve hastalık yüküne uygun olarak tarama programları yürütülmektedir. Bir tarama programının başarıya ulaşabilmesi için toplum tabanlı olması ve hedef nüfusun %70`ni kapsaması gerekmektedir. Sağlık Bakanlığımızın "Sağlıkta Dönüşüm Programı" ile toplum tabanlı kanser taramalarına yönelik, ülke genelinde Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM) kurulmuş olup hâlihazırda ülkemizde 208 adet KETEM mevcuttur. Yeni KETEM`ler olabildiğince hastane dışında ulaşımı daha kolay Sağlıklı Yaşam Merkezi şeklinde planlanmakta olup tarama oranlarımız yeni açılan KETEM`lerle birlikte giderek artmaktadır. Bireyler de kendi vücutları hakkında bilgi sahibi olmaya, olağan dışı bir değişikliğin fark edilmesi adına teşvik edilmelidirler. Sağlık çalışanları ve bireyler erken teşhisin değeri hakkında bilgilendirilmelidir. Çünkü erken teşhis, tedavinin başarılı olması adına atılan ilk ve en önemli adımdır. Bunun dışında özel hastanelerde kişiye özel Check Up programları da önerilmektedir. Check Up programları ile kişiye özel tüm tarama testleri yapılarak, diğer hastalıkların yanı sıra kanser hastalığı da araştırılır, risk faktörleri değerlendirilerek olası hastalıklar için önlemler alınır. Check Up taramaları sadece kanser değil olası tüm hastalıkların önüne geçme fırsatı elde edilir.`` İfadelerini kullandı.
 
Kadın ve erkeklerde en çok görülen kanser türleri nelerdir? 
"Erkeklerde en sık başta prostat kanseri olmak üzere kolon, rektum ve akciğer kanseri görülmektedir. Erken teşhis ancak düzenli sağlık taramaları ile mümkün olmaktadır. Bu nedenle özellikle 40 yaşını aşmış her erkeğin düzenli olarak kanser taraması yaptırmaları önerilmektedir. Erkeklerin özellikle prostat kanserine karşı önlem alması adına, 40 yaşından sonra makat muayenesi yaptırması bunun yanı sıra PSA adı verilen tarama testlerini yaptırması gerekmektedir." dedi.
 
Kadınlarda sıklıkla görülen kanser türlerinin de; meme kanseri ve rahim ağzı kanseridir. Bunların yanı sıra tiroit kanseri de kadınlarda sıklıkla görülen bir kanser türüdür. Kadınlarda, kanserle ilgili genetik, ailevi, çevresel gibi başka hiçbir risk faktörü bulunmasa dahi sadece kadın olması nedeniyle başlı başına risk taşımakta, bu nedenle düzenli olarak kanser kontrollerini yaptırması gerekmektedir. Kadınların özellikle meme kanseri konusunda bilinçlenmeleri, 20 yaşından itibaren elle muayene, 40 yaşından itibaren ise düzenli olarak mamografi çektirmeleri gerekiyor. Bunun yanı sıra rahim ağzı kanserinden korunmak için cinsel hayatı başlamamış olan kadınların HPV aşısı yaptırması, cinsel hayatı başlamış olan kadınların ise PAP smear tarama testi yaptırması önemli rol oynuyor." diye ekledi. 
 
"Çocukluk çağı kanserlerinde ise lösemi en sık görülen kanser türüdür. Gençlerde ise (15-24 yaş grubu) erkeklerde testis kanseri, kadınlarda ise tiroid kanseri ilk sıralarda yer almaktadır." diyerek sözlerine devam etti.
 
Kanserin önüne tamamen önüne geçilebilir mi? Her insanın kanser olma riski varken bunun önüne tamamen geçmek mümkün mü?
Kanserin sinsi ilerleyen bir hastalık olduğunu ifade eden Cabir Alan "Kanser sinsi ilerleyen bir hastalık olması nedeniyle bazı durumlarda hiç belirti vermeyebilir. Check up ve kanser tarama testlerinin erken teşhis için bu kadar önemli olmasının sebebi kanserin çoğu zaman hastalık ilerlediğinde belirti vermeye başlamasıdır." diyerek erken teşhisin öneminden bahsetti.
 
Prof. Dr. Alan kanserin gelişmeye başlamasından sonra oluşturacak belirtiler hakkında bilgi veren "Kanserin gelişmeye başlamasından sonra oluşabilecek belirtiler arasında; vücudun herhangi bir yerinde ele gelen kitle, sertlik, idrar ve dışkılamada farklılıklar, iştah ve kilo kaybı, halsizlik, uyuma isteği, baş dönmeleri, çift görme, sebepsiz kaşıntı, nevüslerde (ben) oluşan değişimler, vajinal kanamalar, kanlı balgam, nefes darlığı gibi birçok belirti sayılabilir. Ancak kanser çok fazla çeşidi olan bir hastalık olması sebebiyle genel kapsayıcı olarak tüm belirtilerini saymak mümkün değildir. Ayrıca unutulmaması gereken bir başka nokta ise tüm bu belirtilerin kanser dışında farklı bir hastalığın habercisi de olabilir. Bu nedenle vücutta ve fizyolojik alışkanlıklarda meydana gelen tüm değişim ve farklılıklar için kişilerin mutlaka uzman hekime başvurması ve muayene olması gerekmektedir. Hatta herhangi bir belirti olmasa dahi hem kadınların hem erkeklerin belli yaşlardan sonra düzenli olarak bazı testleri yaptırması erken teşhis için gerekli olmaktadır. Kanser hastalıklarının tedavisinde en önemli etken erken tanıdır. Kanserin önüne ancak erken tanı ile geçilebilir. Hastalığa zamanında müdahale şansı veren erken tanının önemi ile ilgili toplumsal farkındalık oluşmalı, toplumdaki bireylerin bu konuda bilinçlenmesi için çaba sarf edilmelidir." sözlerini kullandı.
 
Cabir Alan kanserde genetik faktörlerin etkili olduğu kadar çevresel faktörlerin de etkili olduğundan bahsederek "Kanserde genetik faktörler rol almaktadır ancak bunun oranı sadece yüzde 5-6`dır. Yani kanserin temel nedenleri daha çok sigara, beslenme, enfeksiyonlar ve çevresel faktörlerdir. Bu dört madde neredeyse kanserin yüzde 90`ından sorumludur. Yani yaşam standartlarımızı düzelttiğimizde kanseri ciddi oranda kontrol edebiliyoruz. Sigarayı bırakmak, sağlıklı beslenmek, ki bunun temelinde karbonhidratlardan uzaklaşmak gelir, kanseri büyük oranda engellemektedir." dedi.
 
Kanserle mücadelede neler yapılabilir?
Kanserle mücadelede neler yapabileceğimiz hakkında bilgi veren Prof. Dr. Cabir Alan; "Kansere yakalanma riskimizin aslında birçoğunu kontrol edebildiğimiz genlerimiz, çevremiz ve hayat görüşümüzün bir kombinasyonuna bağlı olduğunu bilmekteyiz. Bunlar; Sigara kullanmamak, sağlıklı bir vücut ağırlığını korumak, alkolü kesmek, sağlıklı ve dengeli bir diyet, aktif olmak, belirli bazı enfeksiyonlardan korunmak (HPV gibi), güneşten korunmak, meslek (işyerinde kimyasallar). Bazı kişiler mesleklerinde kullandıkları kimyasallar ya da uygulamaların bir sonucu olarak daha fazla kanser riski altındadır. İşyerinde güvenliğin iyileştirilmesi geçmişe oranla daha az kişinin risk altında olması anlamına gelmektedir." dedi.
 
Bu süreçte hasta psikolojisine nasıl katkı sağlayabiliriz?
Kanser hastasıyla nasıl yaklaşılacağı hakkında bilgi veren Prof. Dr. Cabir Alan; "Psikolojik destek, kanser hastasını yaşama bağlar, medikal tedavinin olumlu etkilerini büyük ölçüde arttırır. Kanserle savaşta beden kadar ruhun da tedavi edilmesi ve desteklenmesi, tedavinin başarılı olabilmesinde büyük önem taşır. Psikolojik destek, hastanın yaşam kalitesini de artırır. Bazen memede fark edilen küçük bir kitle bazen ise idrarda kanama, geçmeyen öksürük ya da şekli değişen bir ben nedeniyle doktora gittiğinde "kanser" olduğunu öğrenen bir hastanın yaşadığı şok, inkar, öfke, üzüntü, korku gibi duygulara zaman zaman eşlik eden suçluluk duygusu, hem hasta hem de hasta yakınlarının ruhsal sorunlar yaşamasına neden olmaktadır. Bu duygular, kişinin iş ve sosyal hayatı da dahil tüm yaşamını etkileyerek bir kriz durumu yaratabilir. Kanserle savaşta beden kadar ruhun da tedavi edilmesi ve desteklenmesi, tedavinin başarılı olabilmesinde büyük önem taşır." İfadelerini kullanırken nasıl iletişim kurabileceğini hakkında bilgi verdi. 
 
Kanser hastalarıyla iletişim kurarken şunlara dikkat edilmelidir:
* Tavsiye Vermekten Kaçının: Siz iyi olarak düşünseniz bile tavsiye de bulunmak çoğu hasta için istenmedik bir durumdur. Yeni veya alternatif tedaviler, kanseri tedavi ettiği iddia edilen diyetler hakkında konuşmak, kanserini kavramaya çalışan bir hastanın duymak istediği şeyler olmayabilir. Bu bağlamda istenmedikçe tavsiye vermek rahatsız edici olabilir.
* "Cesur" olduklarına dair cümleler kurmayın: Yapılan araştırmalarla kanser hastalarının cesur olduklarına dair kurulan cümlelerin kendilerine iyi gelmediği, bu cümlelerin kendilerini daha da kötü hissettirdiği sonucuna varılmıştır. Bu bağlamda, cesur olduklarına yönelik cümleler, kanser hastalarının yakınları tarafından moral verici olarak algılansa da tercih edilmemelidir.
* "Nasıl hissettiğini biliyorum" demeyin: Kişiler bu dönemde anlaması güç ve oldukça zor olan bir dönemden geçtikleri için sadece tedavi ve yan etkileriyle baş etmenin yanı sıra farklı problemlerle de baş etmek durumunda kalmaktadırlar. Bu nedenle bu süreçten geçmemiş kimsenin kanser hastalarının nasıl hissettiği konusunda empati yapması oldukça güç olacaktır. Siz her ne kadar iyi niyetli ve yardım etmek maksadıyla bu cümleyi kullansanız bile hastaların pek de hoşlanmadığı gerçeği ortaya çıkmaktadır. 
* "Bunu yeneceksin" baskısı oluşturmaktan kaçının: Kanser tanısı alan kişinin moralinin yüksek tutulması, hastalığın seyri için oldukça önemlidir. Ancak fazla motivasyon kişilerde baskı oluşturabilir ve o motivasyonu kendilerinde bulamadıkları için suçluluk duygusu hissedebilirler. 
* Suçlayıcı cümleler kurmayın: Hastanın ailesi ve yakınları bazen "Sigara içmeseydin hastalanmazdın." gibi suçlayıcı cümleler kurabilmekte. Bu ve benzeri cümleler hastanın kendisini suçlamasına kendisini kötü hissetmesine ve utanmasına sebep olmaktadır.  
* Kanser hastalarına duygusunu anlamaya çalışmak ve dinlemek her zaman daha güvenlidir.
* Hastayla sağlıklı ve açık iletişim kurmaya özen gösterin. Hastanın kanserle alakalı duygularını paylaşması için onu cesaretlendirmeli, iyi bir dinleyici olmalı ve hastayla iletişim halindeyken kendi korkularıyla hastayı kaygılandırmamalıdır
 
İnsanların kanser hakkında doğru bildiği yanlışlar nelerdir? 
Bu konuyla ilgili olarak klinik uygulamada hastalar tarafından doğru bilinen yanlışlardan bahseden Prof. Dr. Cabir Alan bunların neler olduğunu anlattı.
 
 1- Stres ve üzüntü kanser yapar.  
Stres ve üzüntünün kansere neden olduğunu gösteren bir çalışma bulunmuyor. Bağışıklık sistemi kanser gelişmesinde ve kanser tanısı konmuş hastaların tedavisinde önemlidir. Ancak, birebir pozitif düşünerek kanserin yenilebileceği, tedavi edilebileceği; ya da tam tersi olarak, çok depresif, stresli olunduğunda ya da çok kötü hayat deneyimi yaşandığında bazı kanserlerin daha sık görüldüğü konusunda da bir kanıt bulunmuyor.  

2-Biyopsi kanseri hızlandırır  
Biyopsiler, hastalığın tanısını koymak ve tedavisini planlamak için olmazsa olmaz girişimler. Hastalarda zaman zaman, biyopsi yapıldığında hastalığın sıçradığı, kötüleştiği ya da dağıldığına ilişkin korkular ortaya çıksa da bu korkuları destekleyen bilimsel çalışmalar bulunmuyor. Yani bu korkular son derece yersiz. Açık cerrahi yöntemle yapılan biyopsiler de iğneyle yapılan biyopsiler de kanserin yayılmasına ya da kötüleşmesine neden olmaz. Özellikle kanserin cerrahi tedavisinde, son yıllarda elde edilen gelişmeler ve yeni teknolojiler sayesinde, bugün artık kanserlere dokunarak, "bıçak değdirerek" daha da iyi sonuç elde edilebiliyor.  

3-Saç boyası, parfümler gibi dış etkenler kanser yapar.  
Her türlü toksik maddenin hücre ve DNA`mız üzerinde olumsuz etkisi olduğunu biliyoruz. Bu yüzden toksik maddelerden ne kadar uzak durursak, o kadar sağlıklı yaşayacağımız kesin. Bununla birlikte saç boyaları ve deodorantlar gibi kozmetik maddelerin birebir kanser türleriyle ilişkisi hiçbir araştırmada gösterilmiş değil. Diğer taraftan, başta sigara olmak üzere, bazı kimyasal maddelerin kanser riskini artırdığını biliyoruz. Tütünün dışında bazı sanayi ürünlerinde kullanılan, başta asbest olmak üzere, bazı maddelerin ve petrol ürünlerinin kanser riskini artırdığını biliyoruz. Ama ticari olarak satılan kozmetik malzemelerin kansere neden olduğu bilimsel olarak gösterilmiş değil.  

4-Kanser olan hastalar mutlaka hastanede yatar ve tedavisi bu şekilde gerçekleşir.  
Kanser tedavisi uzun bir sürece yayılıyor. Kanser cerrahisi yapılan hastaların, mümkün olduğunca kısa süre hastanede kalması amaçlanıyor. Hem cerrahi girişim uygulanan dokuların iyileşmesi, hem de hastanın ev koşullarında yaşayabilecek duruma gelmesi için belirli bir süre beklemek gerekiyor. Son yıllarda uygulanan kanser ameliyatlarıyla, hastanede kalma süresi kısalıyor ve hasta eskiye nazaran daha çabuk günlük yaşamına dönebiliyor. Hastanın genel durumunda bir bozulma yoksa hem radyoterapi hem de kemoterapi hastaneye yatmadan sürdürülebiliyor. Radyoterapi tedavisi, hastaları yatırmadan, sadece günde bir kez radyoterapi merkezine gelip tedavi alıp eve dönecek şekilde planlanabiliyor. Hastalar, kemoterapi tedavisinin büyük bir kısmında yine hastaneye yatmadan tedavilerini alıp evlerine dönebiliyor. 
 
5-Kanserden sonra iş yaşamına dönülemez.  
Artık birçok kanser hastasına, tedavi tamamlandıktan sonra, yaşıtları kadar yaşam beklentisi vaat edilebiliyor. Örneğin, meme kanserinde bazı koşullarla, tedavi tamamlandıktan sonra hastalığın geri gelmeme olasılığı son derece yüksek. Nedir "bu bazı koşullar": Özellikle erken evrede yakalanan meme kanserleri ve tümörü oldukça küçük ve koltuk altındaki lenf bezlerine yayılmadığı durumlar... Tiroid ve deri kanserinde tam anlamıyla tedavi sağlanabiliyor. Ayrıca, son yıllarda geliştirilen hap şeklinde olan, yutulabilen kanser ilaçları sayesinde, hastalar günlük aktivitelerini kısıtlamadan, yaşam kalitelerini koruyarak işlerine devam edebiliyor. Bu nedenle pek çok kanser türünde hasta hem özel hem de profesyonel yaşamını normal sürdürebiliyor. 
 
6-Kanser tedavisinin başarılı olması için yurt dışına gidilmeli.  
Türkiye`de iyi bir kanser merkezinde, dünyanın gelişmiş ülke sınıfında olan ülkelerde nasıl tedavi planlanıyor ve gerçekleştiriliyor ise aynı etkinlikte ve aynı düşük yan etkiyle tedavi gerçekleştirilebiliyor. Hatta yabancı ülkelerden hastalar tedavi için Türkiye`ye geliyor. Buna ek olarak Türkiye`de bazı merkezler, uluslararası düzeyde yürütülen klinik araştırmalara katılıyor ve yeni geliştirilmekte olan ilaçlardan uygun hastaların yararlanmasına olanak sağlayabiliyor.  Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde de modern tıbbın tüm imkanları kullanılarak her tür kanser hastalığının teşhis ve tedavisi başarıyla uygulanmaktadır. Üroloji bölümü olarak bölgede kanser merkezi olarak faaliyet göstermekteyiz. Başta prostat kanseri, böbrek kanseri, ileri evre mesane kanseri gibi kanser türlerini başarıyla tedavi etmekteyiz

7-Kanser hastasının çocuğu da kanser olur.  
Bazı kanser türlerinin kalıtsal olduğu biliniyor. Bazı ailelerin soy ağacını izlendiğinde, aynı ya da benzer kanser türlerine rastlanabiliyor. Bunların içerisinde en çok bilineni meme kanseri. Ancak, tüm meme kanserinin sadece yüzde 5 ile 8`i kalıtsal. 13 ile 14 meme kanseri hastasının sadece bir tanesinin soy ağacında meme kanserinin izlerine rastlanıyor. Çok özel durumlar dışında, ebeveynin kanser olmasına bağlı olarak çocuklarında da kanser görüleceği yolunda bir kural bulunmuyor.  

8-Pozitif düşünceyle kanseri yenmek mümkün.  
Kanser tedavisinde pozitif düşünce son derece önemli olsa da tek başına hastalığı yenmek için yeterli değil. Hastaların hem fiziksel hem de ruhsal sağlıklarının bütünleşik olarak korunabilmesi gerekiyor. Özellikle ameliyat, ilaç tedavisi ve radyoterapi tedavisi sırasında hastanın psikolojisi iyi olduğunda, sonuçlar da çok daha iyi oluyor ve hastalar tedaviyi telore edebiliyor.  
 
9-Kanser olduğu hastaya söylenmemeli.  
Hasta yakınlarının, "morali bozulur, daha kötü olur" inancıyla hastadan tanıyı saklamaya çalışması yanlış bir düşünce. Öncelikle hekim tarafından hastanın talep ettiği tüm bilgilerin aktarması gerekiyor. Hastanın karar ve tercihleri büyük önem taşıyor. Hiçbir bilgiye sahip olmadan hastadan karar vermesini beklemek doğru değil. Hasta hangi durumda olduğunu bilerek kendisi için en uygun olan tedavi seçeneğini seçme, bu kararı verme hakkına sahip.   
 
10-Bıçak değdiği zaman kanser yayılır.  
Cerrahi, birçok kanser türünde en etkin tedavi seçeneği. Tedavide elimizdeki en büyük güçlerden biri olan ameliyat klinik sonuçları da olumlu yönde etkiliyor. Hastalıklı organının ya da tümörünün çıkartılması, hastanın çok daha uzun süre yaşamasını ve hastalığın geri gelme riskinin anlamlı olarak azalmasını sağlıyor. Bu nedenle "bıçak değince kanser yayılır" düşüncesinin tam tersine, "bıçak değince kanser hastası iyileşir" fikrine inanmak gerekiyor. Yeter ki hasta ameliyat ile hastalığın çıkarılabileceği bir evrede olsun.   
 
11- Kanser bulaşıcı.  
"Kanser" enfeksiyon hastalıkları gibi bulaşıcı bir hastalık değil. Bu nedenle kanserli hasta ile günlük yakın temas kansere yakalanma açısından risk oluşturmuyor. Bununla birlikte, virüslerin neden olduğu bazı kanser türleri de var. Bunların öncü örneği rahim ağzı kanseri. Cinsel yolla bulaşan HPV virüsünün neden olduğu enfeksiyon sonucu riski artan rahim ağzı kanserlerinin görülme sıklığı, son yıllarda kullanılmaya başlayan aşı ile azalmaya başladı.
Paylaş