Doğal yaşam alanı tehlike altında!

701
2018 yılında, Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından `Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan` ilan edilen Gökçeada Lagünü çifte tehdit altında. Koruma altında olmasına rağmen lagüne birkaç yüz metre uzaklıkta başlatılan otel projesiyle ve lagün sahasına çok yakın mesafedeki andezit taş ocağı için ÇED sürecinin başlatılması buradaki doğal yaşam alanını tehdit ediyor. Koruma altındaki ada martılarının beslenme, yuvalama ve üreme alanı ile aralarında koruma altında bulunan flamingolar başta olmak üzere pelikan, yaban ördeği ve kaz gibi göçmen kuşların uzun göç yollarında mola ve beslenme yerleri arasında olan lagünün risk altında olduğunu ifade eden çevre aktivistleri, "Gökçeada Lagününde, kıyı imar planları yenilenmeden, eski plana göre, mevcut otel inşaatı ve tüm inşaat ruhsatları hukuksuzdur, iptal edilmelidir. Andezit taş ocağı projesine uygunluk verilmemeli ve ÇED süreci sonlandırılmalıdır" diyerek, risk altında olan lagün için mücadele ediyor. KEP ve Ada Dayanışması, Gökçeada Belediye Başkanlığı`na çok sayıda dilekçeyi teslim etti. 
Ne inşaat yasağına ne koruma statüsüne uyulmuyor
Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan koruma statüsü nedeniyle, lagün havzasına yapılaşma ruhsatı, otel inşaatı için verilemeyeceği gibi turizm hareketlerinin yoğun olarak yaşandığı 15 Mayıs-15 Ekim tarihleri arasında inşaat yasağı uygulanmasına yönelik yayınlanan İnşaat Yasağı Genelgesine de uyulmuyor. Bunun yanı sıra taş ocağı faaliyetinin planlandığı alanda, ÇED Genel Müdürlüğü tarafından 22 Mart 2022 tarihinde başlatılan, ÇED süreci tepkilere neden oldu. Ada sakinleri, KEP ve Ada Dayanışması tarafından başlatılan imza kampanyasında, "Dinamitle patlatma yöntemi kullanılacak olan proje başta Eşelek köyü sakinleri ve Tuz Gölü`nde beslenme ve yuvalama yapan kuş türleri için gürültü, toz ve kirlilik tehlikesi oluşturmaktadır. Proje dosyasında atıkların bertarafı konusunda yeterli ve tatmin edici bilgi verilmemiştir. Yılda 55.000 ton üretim planlanan projede günde 19.000 litre su kullanılacaktır. Tarımsal amaçlı, ada halkı ve ada canlılarının yaşamsal ihtiyaçları için kullanılan Gökçeada su kaynaklarının taş ocağı kullanımına verilmesi ada için ciddi susuzluk tehlikesi yaratmaktadır. Proje dosyasında işlemler sırasında kullanılacak bu suyun hangi kaynaktan temin edileceği bilgisi yer almamaktadır" ifadelerine imza attılar. Konuya dair açıklamada bulunan KEP Ada Dönem Sözcüsü Bedirhan Şeker, ÇED sürecinde olan andezit ocağı için, "Projede ayda bir dinamit patlamaları yapılacağı yazıyor. Bu ciddi bir risk. Her ay patlama olduğunda hayvanlar, ürküp kaçacaklar. 19 metreküp günlük su kullanılacağı söyleniyor. Suyun nerden temin edileceğine dair bilgi yok. Sondaj çalışması mı olacak, şebekeden mi alınacak? O kaynak suyu, lagünü besleyen sulardan biri mi? Lagünün kurumasına sebep olur mu" diye sordu. Otel inşası için ise Şeker, "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı`na dilekçelerimizi vereceğiz. Buradan da dönüş alamazsak, Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Koruma Dairesine dilekçe vereceğiz, `Siz burayı koruma sahası ilan ettiniz ama Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bunu ihlal ediyor` diyeceğiz. Bu nedenle bir yapılaşma söz konu olduğunu söyleyeceğiz" dedi.
"Koruma alanı ihlal ediliyor"
2018 yılında Gökçeada Lagününün Korunması Gereken Sulak Alan ilan edildiğini hatırlatan dönem sözcüsü Şeker, "Bakanlıklar arası iletişimsizlik ya da göz önünde bulundurmama var. İmar alanında revizeye gidilmiyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı değişikliğe gitmediği için rahat bir şekilde ruhsat veriliyor. Belediyeye evraklar gidiyor, onlarda Çevre ve Şehircilik Bakanlığına gönderiyor ve önünde bir engel olmadığını düşünerek, onaylayarak gönderiyor. Bu alan korunma sahasının dışında, sürdürülebilir alan olarak geçiyor. Belediyeye yüzlerce dilekçemizi verdik. Yakın zamanda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı`na dilekçelerimizi vereceğiz. Buradan da dönüş alamazsak, Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Koruma Dairesine dilekçe vereceğiz, `Siz burayı koruma sahası ilan ettiniz ama Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bunu ihlal ediyor` diyeceğiz. Bu nedenle bir yapılaşma söz konu olduğunu söyleyeceğiz" ifadelerine yer verdi.
"İnsan kalabalığından kuşlar etkilenecek"
Otelin lagüne 100-150 metre kadar bir mesafesinin olduğunu vurgulayan Şeker, "Yolun karşısındaki alan sürdürülebilir bir alan, orada da oteller var. Lagüne etki etmiyor. Ama bu otel, lagüne çok yakın. Yaz aylarında sular çekildiği için 100-150 metre arasındaki mesafe ama kış aylarında, suyun yükselmesi durumunda otelin bahçesine yaklaşacak şekilde bir durum söz konusu. İnşa sürecinde kamyon ve kepçelerin çalışması da etkileyecek. Otel kurulduktan sonra 50-60 civarında odası olacağını tahmin ediyoruz. Ve bu kalabalık nedeniyle kuşlar etkilenecek. Lagün sahası flamingoların uğrak noktası. Lagünün hemen yanı da, ada martısının üreme alanı. Buradan olabildiğince uzak durulması lazım ki, hayvanların geleceğine engel olmasın" diye tepki gösterdi.
Su ihtiyacı lagün kaynağından mı karşılanacak?
Andezit Ocağı işletmeciliğinin yapılması için ÇED sürecinin başlatılmasına tepki gösteren Şeker, "Taş ocağı koruma sahasının dışında ama etki alanı var. Lagün ve taş ocağı arasındaki mesafe kuş uçumu 2- 2,5 kilometre. Kuşa oradan geçme diyemeyiz. Projede ayda bir dinamit patlamaları yapılacağı yazıyor. Bu ciddi bir risk. Her ay patlama olduğunda hayvanlar, ürküp kaçacaklar. 19 metreküp günlük su kullanılacağı söyleniyor. Suyun nerden temin edileceğine dair bilgi yok. Sondaj çalışması mı olacak, şebekeden mi alınacak? Projede böyle bir açıklar var. Bu konu da net olmaları lazım. Biz de suyu araştıralım; o kaynak suyu, lagünü besleyen sulardan biri mi? Lagünün kurumasına sebep olur mu? Atık sularının buharlaşacağına dair bir tezleri var. Atık suların nereye gideceğine dair hiçbir bilgi yok. Atık suyun lagüne ulaşma ihtimali var" dedi.
"Ciddi bir çevre katliamı"
Andezit ocağının bulduğu sahanın keklik ve tavşanların yuvalarının olduğu bir alan olduğunu kaydeden çevre aktivisti Şeker, "Hayvanların yaşam alanlarını talan etmeye hakkımız yok. Çok ciddi bir çevre katliamı. `Adadaki diğer taş ocaklarından farkımız yok` diye söylemleri var ama diğer taş ocakları da olmasın. Taş ocakları, maden ocakları bulundukları alandaki madeni bitirip başka yere gittiklerinde, orayı eski hale getirme zürriyetleri var ama. Realiteye geldiğimizde, hiçbiri bunu yapmıyor. Ağaçlandırsalar dahi ne tavşanı ne kekliği ne de o kuşları, geri getiremezler. Turizmi de etkileyecek. Andezit ocağı her gün toz ve gürültü olacak. Ocak sahası, sadece kendi içinde özerk kalmıyor. Etrafını kilometrelerce etkiliyor. Çok yakınında köy ve tarım alanı var ve atık sular, o alanı da etkileyecek. İnsan sağlığını da etkileyecek. Lagüne zarar verdiklerinde sadece adanın ekolojik sitemine zarar vermiyorlar. Flamingolar çok uzun yol kat ederek, Gökçeada`ya geliyorlar buradan da başka bir yere gidiyorlar. 1 yıl sonunda tekrar buraya geliyorlar. Bütün ekosisteme zararı var" dedi.
(Damla Yeltekin)
Paylaş