Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyonu’ndan yapılan açıklamada; “Su ve Vicdan Nöbeti için Kirazlı özel bir alan ancak beraberinde Kazdağları’ndaki tüm metalik madencilik projelerinin iptal edilmesi için mücadele ettik/ediyoruz. Nöbete başladığımızda 4 talebimiz vardı. Bunlar; Kirazlı’daki orman katliamının bir an önce son bulması ve katledilen ağaç sayısının tespit edilmesi. Kirazlı’da hukuksal süreç bitmeden başlayan tahribata göz yuman tüm yetkililerin yargılanması. Kirazlı’da katledilen 215 ha alanın acilen rehabilite edilmesi. Kirazlı ve Kazdağları ekosistemi içerisinde yer alan tüm metalik madencilik projelerinin iptal edilmesi. Madenciliğin neden Kazdağları ekosistemi içerisinde yapılamayacağı tüm eylem süreci içerisinde farklı disiplinler tarafından bilimsel olarak gerekçelendirilmiştir. 100 bini aşkın insan fiili olarak nöbete desteğe gelmiş, katliam belgelenmiştir. Maden mühendislerinin, jeoloji mühendislerinin , çevre mühendislerinin, bilim insanlarının ve halk sağlığı uzmanlarının verdiği destek mesajlarının tümü Kirazlı başta olmak üzere bu ekosistem içerisinde madencilik faaliyetlerine izin verilmesinin bir felaket olacağı ve bunun sonuçlarından sadece Çanakkale’nin değil tüm ülkenin etkileneceği ve küresel anlamda ekosistemin etkileneceği dile getirilmiştir. Dünya’da bilim insanları ‘İklim Değişikliği ve Sağlığın Etkilenebilirliliği’, ‘İklim Değişikliği ve Sağlıklı Gıdaya Erişim’, ‘İklim Değişikliği ve İçilebilir/Kullanılabilir Su Kıtlığı’ üzerinde çalışmalar yaparken Covid-19 salgını da tüm bu endişe ve tartışmaları haklı çıkarmıştır” dendi.
“Su ve Vicdan Nöbeti, tartışma zemini yarattı”
“Kirazlı’da işletime geçmek isteyen Alamos Gold şirketinin işletme ruhsat süresi 13 Ekim 2019 tarihinde sona ermiştir” denilen açıklamada, “İşletme ruhsatı da yenilenmemiştir. Su ve Vicdan Nöbeti tüm ülkede madencilik konusunda bir tartışma zemini yaratmıştır. Maden şirketleri dahi duruma ilişkin toplantılar düzenlemiş ve işletme ruhsatı ile ilgili prosedürlere takılmamak adına ne yapılabilir konusunda lobi çalışmalarına başlamıştır. Türkiye’de Maden Yasası 5 Haziran 2004 tarihinde İngilizceden direk çeviri ile değişmiştir. Forbes Dergisine açıklama yapan aynı şirketin CEO su Türkiye’de yatırım yapmak istediklerini ancak şu şu kolaylıkların sağlanmasını talep ettiklerini bir röportajda dile getirmiştir. S 5 Haziran 2004 tarihinde yasa şirketlerin taleplerine uygun şekilde değişmiştir. Sonraki süreçte de Maden Yasası şirketlerin lehine olacak şekilde sürekli değişmiş, ek maddeler , kolaylıklar, destekler yer almıştır. Pandemi döneminde dahi maden sektörü Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan ek destekler istemiş ve bu talepler kabul edilmiştir. Buna göre; ‘Madencilerin Nisan ayı sonuna kadar vermeleri gereken inceleme raporu, arama projesi, faaliyet raporu, işletme projesi gibi beyanları ertelenerek 30 Eylül 2020 tarihine kadar uzatılmıştır. Mali yükümlülüklerden devlet hakkı ve ruhsat bedellerinin ödeme süreleri 28 Aralık 2020 tarihine ertelenmiştir.’ Ayrıca Covid-19 tedbirleri kapsamında vatandaşların orman sahasına girmesi, bu sahalarda her türlü yürüyüş, etkinlik, faaliyet yapmaları yasaklanırken madenciler diledikleri gibi hareket edebilmekte, yer altı madenciliğinde dahi çalışanların iş güvenliği, işçi sağlığı tedbirleri alınmadan çalışmalarına göz yumulmuştur. İşçilere ücretli izin vermekte zorlanan “dev şirketler” ve işçilere işsizlik döneminde ücret ödemekte zorlanan ‘devlet’ yine maden şirketleri lehine karar almakta zorlanmamıştır. Kirazlı’da yerleşmeyi planlayan Alamos Gold şirketi finansal rahatlık için Hollanda’da şube açmış ve sadece prosedür gereği Türkiye’de bir şirket kurmuştur, %100 pay sahibi yine Alamos Gold’dur. Geçtiğimiz günlerde yılın ilk 3 ayı için yayınladıkları finansal raporda Kirazlı’da ki yatırımları için 11.2 milyon TL yatırım yaptıklarını açıklamıştır. Ayrıca şirket küstahlığa devam ederek “madencilik imtiyazlarına sahip olduklarını, imtiyaz yenilenene kadar başka inşaat faaliyetlerini yapabileceklerini” açıklamıştır. Ayrıca “yerel toplulukların” kendilerini desteklediğini belirtmişlerdir” dendi.
“Covid-19 gösterdi ki; yaşamak için ‘sağlıklı suya ve sağlıklı gıdaya’ ihtiyacımız var”
Açıklamada, “İklim değişikliği , ekolojik yıkımlar belirli bir alanda yok ediş ve kirlilik yaratmamaktadır. Kirazlı’da yapılacak bir maden işletmesi sadece etrafındaki 6 köyle sınırlı etki yaratmayacaktır. Kirazlı ve ruhsat alanında bulunan Ağı Dağı Çanakkale’nin kuzey ve güney kesimini besleyen iki önemli akarsuyun su toplama havzalarıdır. Karamenderes ve Kocabaş Çayı Çanakkale’nin zengin tarım arazilerini sulamaktadır. Bayramiç ovası, Ezine ovası, Gönen ovası, Yenice ovası bu iki kaynak ve kollarıyla beslenmektedir. Metalik madencilik “vahşi madencilik” olarak adlandırılır, çünkü hiçbir aşamasında arıtma yoktur ve kimyasal bir işlem uygulanır, maden şirketlerinin hazırladıkları ve maalesef ki devlet kurumları tarafından onaylanan ÇED Raporları şöyle der, bizler siyanürlü çözeltiler kullanacağız, su tüketimi yoğun işletmeleriz bu nedenle tarımsal ve içme suyu kaynaklarınıza ortak olacağız hatta gerekirse elinizden alacağız, işletme sürelerimiz genellikle 10 yıl olsa da tahribatımız güçlü olacak ve yüzyıllarca etkisi görülecek. Tüm bu gerçekler bilinmesine rağmen şirketler maden sahası etrafındaki 3-5 köyde istihdam sağlama gerekçesiyle destek bulduklarını açıklamaktadır, bu Çanakkale’de yaşayan 150 bin insanı, etkisinin ilk aşamada hissedeceği 750 bin insanı ve bu yörenin ürünlerini tüketen Türkiye ve Dünya’daki diğer insanların hayatını hiçe saymaktadır. Oysa Covid-19 göstermiştir ki yaşamak için ‘sağlıklı suya ve sağlıklı gıdaya’ ihtiyacımız var. Şirket 13 Ekim 2019 tarihinden bugüne tüm inşaat faaliyetlerini durdurduğunu açıklamışken, Kirazlı maden sahasında hiçbir faaliyet yokken 11.2 milyon TL sını hangi kalemlere harcamıştır? İşletme ruhsatı alacağından nasıl emin olmaktadır? Bu şirket kimdir ? Kirazlı maden sahasında ihtiyaç duyduğu proses suyunu sağlamak için Kirazlı Altın Madeni Kapasite Genişleme Nihai ÇED Raporu’nda hiçbir yeri olmayan, sosyal çalışma yapabileceği köyler arasında olmayan Çan’nın Kumarlar Köyü’nde neden bir gölet inşa etmiştir? ÇED kapsamında olmayan, çevresel etki değerleri tespit edilmemiş, maliyet hesabı belirlenmemiş bir hattan nasıl su temin edebilmektedir? Yaşam için neyin gerekli olduğu bu kadar açıkken karar vericiler hala nasıl olur da tüm korunan alanları keyfi olarak madenciliğe açabilecek hale getirebilir ve Anayasa aykırı olan yönetmelikler düzenleyebilir?” denildi.
(Eren Aşnaz)