Deprem uzmanları birbirine ters düştü kafalar karıştı!..

1451

 Çanakkale’de İstanbul Teknik Üniversitesi, Çanakkale Belediyesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Depremle Savaş Derneği ve Çanakkale İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nün katkılarıyla ‘Deprem, Binalarımız, Güçlendirme ve Önlemler’ konulu bir konferans gerçekleştirildi. Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın da katıldığı konferansta, Prof. Dr. Ali Malik Gözübol, Prof. Dr. Aydın Büyüksaraç, Prof. Dr. Erdinç Yiğitbaş, Prof. Dr. Orhun Köksal, Prof. Dr. Süha Özden, Doç. Dr. Celal Tunusluoğlu, Doç. Dr. Tolga Bekler, Yrd. Doç. Dr. Tolga Özden, İnş. Yük. Müh. Ali Bayraktar, Araş. Gör. Dr. Ozan Deniz ile Feyza Nur Bekler de konuşmacı olarak yer aldı. İÇDAŞ Kongre Merkezinde yapılan konferansta konuşan Başkan Ülgür Gökhan, bilinçlendirme ve farkındalık yaratmak amacıyla yapılan Deprem Konferansı`nın deprem bölgesi olan Çanakkale için önemli olduğunu vurguladı. İlk oturumda konuşan Prof. Dr. Erdinç Yiğitbaş ise, “Çanakkale ve Çevresinin Jeolojisi” hakkında detaylı bir sunum yaptı. 

 
“Ayvacık depremlerinin sonlandığını söyleyebiliriz” 
İlk oturumda konuşan diğer bir isim Prof. Dr. Süha Özden, “Çanakkale ve Çevresinin Aktif Tektoniği” hakkında çeşitli açıklamalarda bulundu. Özden, sunumunda ilk olarak Çanakkale’de yer alan aktif fayları tanıttı. 2017 Ocak ayında Ayvacık’ta başlayan deprem fırtınası hakkında da konuşan Özden, önceden bu depremlerin yaşanabileceğine dair kendilerinde emareler olduğunu belirtti. Özden konuşmasında; “Bu konuda düşüncelerimiz vardı. Ama meslek etiği açısından tam bilgilere sahip olmadan konuşmanın doğru olmayacağını düşünüyorum. Uzun vadede bazı şeyleri söylemek lazım aksi takdirde mesleğimiz yıpranır. Ben Yenice’de şu tarihte bir deprem olacak dersem bu yanlış olur, ama aktif bir faydır deprem üretebilir dersem daha doğru olur. 2017 Ocak ayında başlayan depremler için de Şubat ayında giderek artışını gözledik diyebilirim. Ve Mart ayına geldiğimizde giderek depremin şiddeti azalmaya başladı.  Ama Mart yanında aktivite önünde diğer iki faya geçmeye başladı. Dolayısıyla ne oldu, bu bölgede Tuzla fayı görmüştük. Mart ayında burada daha iki fay var. Ona eşlik eden fayların olduğunu gördük. Bu depremlerin artık bu hareketlerle sonlandığını söyleyebiliriz. Bunların uzunluğunu ve açığa çıkan enerjiyi düşündüğümüz zaman bu bölgedeki aktivitenin kabaca sonlandığını söyleyebiliriz. Ama deprem her zaman olacaktır. Ganos fay hattı üzerinde halen bir tehlike vardır” dedi. 
 
“Depremlerde son aşamaya gelmedik…” 
Konferansta konuşan Doç. Dr. Tolga Bekler, “Çanakkale ve Çevresinin Depremselliği” konularında bir sunum yaptı. Ayvacık depremleri hakkında konuşan Bekler, tehlikenin daha geçmediğini belirterek; “17 Şubat depremi evet diğer depremlerden farklı olarak uzun sürdü. Uzun sürmesinin sebeplerinden önceden bahsedildi. Şubat ayından sonra baktığımızda son aşamaya geldiğimizi söyleyemeyiz maalesef. Ayvacık depremleri devam ediyor. Yüksek oranda devam etmiyor ama bizim aldığımız kayıtlar depremlerin yine günde 25-30 kez olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bir yerde gerilme varsa orada mutlaka bir boşalma olacaktır. Rahatlamanın zararları umarım Çanakkale için yıpratıcı olmayacaktır. 6 Şubat depreminden sonra daha büyük bir deprem beklenir mi? Teorik olarak bakarsak evet derim. Baktığınız zaman yer bilimciler fay boylarından bir takım öngörüde bulunurlar. Pratik olarak 6 üzeri deprem beklenir mi derseniz,  sismolog olarak hayır derim. Niyet okuma değil tamamıyla elimdeki son kayıtların deprem kayıtlarının bana sunduğu katalog bilgilerin sonuçlarından yola çıkarak söylerim” dedi. 
 
Çanakkale’de yapılaşma sorunu konuşuldu
Konferansın ilk oturumunda konuşan Prof. Dr. Aydın Büyüksaraç, “Çanakkale Belediyesi Mücavir Alan Sınırlarındaki Zemin Koşulları ve Yapılaşma Arasındaki İlişkiler” hakkında bir sunum yaptı. Çanakkale’de sıvılaşma sorunu olduğunu belirten Büyüksaraç, sığ derinlikte yapılan temel çalışmalarının Çanakkale için tehlikeli olduğunu söyledi.  Büyüksaraç, Çanakkale Belediyesi’nin katkılarıyla hazırlanan zemin çalışmalarının özellikle inşaat aşamasında çok yardımcı olduğunu ifade etti. “Çanakkale’nin Kentsel ve Kırsal Alanlardaki Yapıların Mevcut Durumu” hakkında bilgi veren Prof. Dr. Orhun Köksal ise, Çanakkale ve çevresinde bulunan yapıların çok iç açıcı durumda olmadığını dile getirdi. Köksal ayrıca, Çanakkale’de yapılaşma anlamında başarılı bir zemin çalışması yapıldığını ama yeterli olmadığını dile getirdi. 
 
“5 ve üzerindeki depremde hasar görmeleri çok olası”
Konferansın ikinci oturumunda, “Deprem Öncesi, Sırası ve Sonrasında Alınması Gereken Tedbir ve Önlemler Betonarme Yapıların Depreme Dayanıklı Tasarımı ve Bu Yapılarda Gözlenen Deprem Hasarları” konuları konuşuldu. •`3fProf. Dr. Köksal buradaki konuşmasında, “Kuzey Anadolu fayının kuzey, orta ve güney kolunun ilimiz için büyük tehdit oluşturduğunu söylememiz mümkün. Kuzey kol, 100-200 yıl arası periyotlarla daha sık deprem üretme potansiyeline sahipken, hepsi 7 büyüklüğü ve üzerinde, güney ve orta kollarda periyodun 300 - 1000 yıl arasına sarktığını söylemek mümkün. Bunlardan özellikle orta kol diyebileceğimiz kısımda 6 Mart 1737’de 7,4 civarı bir deprem meydana gelmiş. Yer olarak daha ziyade Biga’ya yakın bir alan tanımlanıyor. Şarköy ve Erdek tarafında 10-11 şiddeti ifade ediliyor. Çanakkale, Ezine, Ayvacık’a doğru indiğimizde 9-10 şiddetinde bir etki görüldüğü tarihte kaydedilmiş, anlatılmış. O zamanki yapı stokunun, şimdiki betonarme binalarla bir alakası yok. Ama neyle alakası var? Ayvacık depreminde biz sahada yaptığımız incelemelerde gördük ki; 2000 yıldır Çanakkale’de aynı tür yığma yapılar yapıla gelmekte. O zaman da aynı tür binaların olduğunu düşünürsek, bu binaları Çanakkale bölgesinde meydana gelebilecek 5 ve üzerindeki herhangi bir depremde hasar görmeleri çok olası. Ve bu hasarın derecesi de depremin meydana geldiği yerle uzaklığıyla ters orantılı olarak değişecek. Bu depremin 7 ve üzerinde olduğu kayıtlarda var” dedi. 
 
“Binaları bizim yıkmamız lazım” 
İstanbul Teknik Üniversitesinden Prof. Dr. Kadir Güler, “Esasında ülke olarak burada Çanakkale’de konuşulan problemler, ülke geneli için geçerli. İstanbul için, İstanbul’daki yapılar için de betonarme yapılar geçerli. Doğu Anadolu bölgesindeki veya Güneydoğu Anadolu’daki yığma yapılardaki benzer problemlerin burada da bulunduğunu görüyoruz. Dolayısıyla yani ülke olarak tabi ki bu problemlerin çözümü için gayretler var. Fakat esasında bizim ülke olarak hiçbir zaman için yönetmelik problemimiz olmadı. Yani deprem yönetmeliği yönüyle yönetmeliklerimiz hep iyi oldu. Hazırlandığı dönem itibariyle yalnız güncellemede biraz eksiğimiz oldu. 75 yönetmeliği, 97 yönetmeliğine kadar 22 sene güncellenemeden kullanılmış oldu. Esas sıkıntımız, gerek proje denetimi, gerekse yapımla ilgili denetim-deki eksikliklerdir. 75 yönetmeliğine uygun yapılmış binaların 99 depreminde çok iyi performans gösterdiğini de gördük. Bu problemleri yani mevcut yapı stokunun problemlerini çözmek için kötü durumdaki binaları bizim yıkmamız lazım. Bu kentsel dönüşüm çerçevesinde olur veya bir şekilde zaten yürüyen bir süreç var. Çünkü depremin ne zaman olacağını bilmiyoruz” diye konuştu.
(Şebnem Özer)
Paylaş