Danıştay 8’inci Dairesinin kararı ile ‘Andımız’ın tekrar okutulmasına karar verildi. Türk Eğitim Sen Çanakkale Şube Başkanı Resul Demirbaş, ‘Andımız’ kararının ardından açıklama yayınladı. Demirbaş, ‘Andımız’ın kaldırılmasının ardından 80 yıldır her sabah ruhunu vatan sevgisiyle kirlerden arındıran, zihnini milli bilinçle güçlendiren çocukların gür seslerinin kısıldığını söyledi. Demirbaş; “Hepinizin bildiği üzere 8 Ekim 2013 yılında, Türk isminden dahi rahatsız olanların alkışları eşliğinde Andımız kaldırılmış, 80 yıldır her sabah ruhunu vatan sevgisiyle kirlerden arındıran, zihnini milli bilinçle güçlendiren çocuklarımızın gür sesleri kısılmıştı. Ana gövdesi ve kurucusu Türk Milleti ve adı Türkiye olan şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda vatan topraklarında ‘Ne mutlu Türküm diyene’ övüncü ar olmuş; adeta ayrımcılık, ırkçılık ve hatta dayatma olarak görülmüştü. İşte o tarihlerde yüzde yüz yerli ve milli; kendini yüce Türk Milletinin kuvvayı millisi olarak gören Türk Eğitim Sen; milli kimliğimize, Türk varlığına bir kez daha sahip çıkarak MEB’in Öğrenci Andı’nı kaldıran yönetmelik değişikliğini Danıştay nezdinde yargıya taşımıştı ve nihayet adalet geç de olsa tecelli etti. Danıştay 8’inci Dairesi 2013/10501E sayılı dosyada 24.04.2018 tarih ve 2018/2319K sayılı karar ile Öğrenci Andını kaldıran işlem hukuka aykırı bulunmuştur’ dedi. Hem de öyle bir dedi ki; milli ve yerli olanların mutluluğu, heyecanı ve sevinci, gayrı milli/ devşirme zihniyetlerin üzüntüsü, öfkesi ve nefreti Andımız turnusolu hakikatinde beliriverdi. Dün 81 ilde apar topar açıklama yaparak Andımızı “Gerici, baskıcı, militarist, totaliter zihniyetin ürünü, dayatmacı, ayrımcı, dışlayıcı, eski Türkiye’nin en önemli vasfı olan toplum mühendisliğinin tezahürü, militarist toplum kurma özleminin ürünü olarak görenler, Andımızı ırkçı sloganlar okunan metinler, 1930lu yılların totaliter rejimlerine öykünmenin çirkin bir tezahürü olarak görenler ve güya bu antidemokratik ve evrensel hukuka aykırı karara tepkisiz kalmayacaklarını iddia edenler; Aklı emperyalizmden kiralık, ruhu büro malzemeleri ofislerinden satılık; tarihi sığ, coğrafyası dar ve istikbali kişisel ihtiraslar kervanı zavallılar, Allah size akıl, fikir versin. Mühürlü kalbinize feraset, kördüğüm zihninize ve körkütük vicdanınıza iz’an versin. Bu ülkenin adı Türkiye, ordusu Türk Silahlı Kuvvetleri, Ordusunun duası: “Türk eriyiz, silsilemiz kahraman... Müslüman’ız, Hakk’a tapan Müslüman’, bayrağı Türk bayrağı, Mehteri: ‘Türk milleti, Türk milleti/Aşk ile sev milliyeti’ ve 80 milyonun adı Türk Milleti değil midir? Zorunuza giden nedir? Andımızın neresidir? Sizleri milli varlığa düşman cemiyetlere dönüştürecek kadar Türk kelimesine kininiz ve öfkeniz nedendir? Türk olmak, doğru ve çalışkan olmak, küçüklerini korumak, büyüklerini saymak ve yurdunu, milletini özünden çok sevmek midir Irkçılık! Sözlerimizi Bosna’nın tarihini yazan unutulmaz Cumhurbaşkanı `Bilge kral` Aliya İzzetbegoviç’in tarihe şerh düşme adına kaleme aldığı mektubundan tarihi tespitlerle bitirmek istiyoruz: “Türk’ün evladı; Bizim korumaya çalıştığımız sancak, Yemen’de, Çanakkale’de Filistin’de, Kırım’da, Açe’de, Türkistan’da korunmak istenen sancaktı… O ne bir dinin, ne bir ırkın, ne bir dilin, ne bir mezhebin sancağıydı… İnsanlığın tek başına insan olmanın temsiliydi… Sömürgecilerin karşısında sakın yere düşme… Biz, Çanakkale’den sonra direnişi devam ettiren nesiliz… Sen, direnişin değil, dirilişin nesli olacaksın… Korumak için değil, düzen kurmak için çalışacaksın… Sen varsan biz olacağız… Sen ayaktaysan biz yaşayacağız… Ama unutma! Sen Türksün! Türk’ün evladı; Bizi, onların bize yaptıklarını ve sorumluluğunu sakın unutma! Ne mutlu ‘Türküm’ diyene!” dedi.