Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyon Kurulu tarafından, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un; “… Çanakkale Kirazlı Dağı Altın ve Gümüş Madeni Kapasite Artışı ve Zenginleştirme Projesi kapsamında biz de ilgili bakanlıklarla Cumhurbaşkanı Yardımcısı nezdinde bir araya geldik ve burada hakikaten yapılan bir yanlış olup olmadığının tespiti ve gerekirse verilmiş ruhsatların durdurulması dâhil her türlü süreci o toplantı çerçevesinde değerlendirdik’, ‘Biz de doğamızı, çevremizi herkes gibi korumak istiyoruz. Bize bırakılmış emanetleri çocuklarımıza en iyi şekilde koruyarak aktarmak istiyoruz ki, bu çerçevede zaten bu süreci de durdurduk” şeklinde çıkan haberlere yönelik basın açıklaması yapıldı. Bakan Kurum’un Çanakkale yerel basınında çıkan açıklamasını ve gelinen noktayı önemsedikleri belirtildi. Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyon Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, basın açıklamasını Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyon Merkezi’nde yaptı. Basın açıklamasına çevre mücadelesi içerisinde var olan STK temsilcileri ve çevre gönüllüleri katıldı. Prof. Dr. Murat Türkeş, yaptığı açıklamada; “Tarihi Hasankeyf; Karadeniz dereleri, Munzur’un suları, doğası, kültürleri yok edilmemelidir. Çanakkale’de yaşam için gerekli olan suyun tek bir damlasını dahi ‘vahşi madenciliğe’ vermeyeceğimizi bir kez daha dile getiriyoruz. Suyumuz, toprağımız, havamız yaşam içindir, yaşam adına sahip çıkmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
“Türkiye Ormancılar Derneği’nin verilerine göre 347,815 ağaç kesilmiştir”
Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyon Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş; “Kanadalı siyanürlü altıncı şirket Alamos Gold ve taşeronu Doğu Biga Madencilik şirketi, 14 Ekim tarihinde resmi web sitelerinden, Kirazlı Balaban maden projesinin 13 Ekim tarihinde sona eren ruhsatının yenilenmemesi üzerine, maden alanında sürmekte olan inşaat çalışmalarına ruhsatları yenileninceye kadar ara verdiklerini duyurmuştu. Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyon Kurulu olarak bizler de, Çanakkale halkı ile birlikte yine bu alanda, 15 Ekim tarihinde yaptığımız basın açıklamasında, hem konuya ilişkin görüşlerimizi dile getirmiş, hem de nöbete başladığımız ilk günden beri vurguladığımız “Kaz Dağları ve yöresindeki metalik madencilik ruhsatlarının iptal edilmesi, Kirazlı Balaban’da yapılan çalışmaların son bulması ve orman ekosisteminin en az 200 bin (yeni bilgilere göre yaklaşık 348 bin) orman ağacı kesilerek bir cehenneme dönmesini sağlayan kararlara imza atanların yargı önünde yargılanması, ağaç kesiminin durdurulması ve kesilen ağaç sayısının tespiti” vb. gibi taleplerimizi yinelemiştik. Son basın açıklamamızı, Türkiye Ormancılar Derneği’nin 5 Kasım günü özetle ‘…20 Eylül itibariyle Kirazlı Balaban siyanürlü altın madeni projesi ruhsat alanında kesilen ağaç sayısının artarak 347,815 olduğunu ve kesimin devam ettiği …” şeklindeki açıklamasıyla ilgili olarak da, 8 Kasım tarihinde gerekli uyarılar ile birlikte Orman Bölge Müdürlüğü önünde yapmıştık” dedi.
“İlgili Bakanlıkların Bakanlarının tüm projelerin iptal edildiğini açıklamalarını bekliyoruz”
Prof. Dr. Murat Türkeş; “11 Kasım tarihinde, 2020 Bütçe Görüşmeleri sırasında, Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurum’un, Çanakkale Milletvekili Sayın Özgür Ceylan’a verdiği yanıtta, ‘… Çanakkale Kirazlı Dağı Altın ve Gümüş Madeni Kapasite Artışı ve Zenginleştirme Projesi kapsamında biz de ilgili bakanlıklarla Cumhurbaşkanı Yardımcısı nezdinde bir araya geldik ve burada hakikaten yapılan bir yanlış olup olmadığının tespiti ve gerekirse verilmiş ruhsatların durdurulması dâhil her türlü süreci o toplantı çerçevesinde değerlendirdik’, ‘Biz de doğamızı, çevremizi herkes gibi korumak istiyoruz. Bize bırakılmış emanetleri çocuklarımıza en iyi şekilde koruyarak aktarmak istiyoruz ki, bu çerçevede zaten bu süreci de durdurduk’ dediğine ilişkin olarak Çanakkale yerel basınında bize göre bundan sonraki süreç ve sonuçları açısından önemli olduğunu düşündüğümüz bir haber yayımlandı. Öncelikle, Sayın Bakanın Çanakkale yerel basınında çıkan bu açıklamasını ve gelinen noktayı önemsediğimizi belirtmek istiyoruz. Bu kapsamda, Çanakkale ve Biga Yarımadası`nda yaşayan tüm yurttaşlar olarak, Çevre ve Şehircilik, Tarım ve Orman ve Enerji Bakanlıklarının, Sayın Bakanlarının ya da konuyla ilgili en yüksek bürokratların ivedilikle bir araya gelerek, Çanakkale ve Kaz Dağı yörelerindeki Kirazlı-Balaban, Terziler-Serçiler ve Ağı Dağı`ndakiler öncelikli olmak üzere, havayı, suyu, toprağı zehirleyen, tarım ve orman ekosistemlerini, biyolojik çeşitliliği vb. yok eden, zehirleyen/zehirleyecek olan tüm metalik madencilik projelerinin ve yapılmak istenen tüm termik santrallerin var olan ruhsatlarının (izinler, protokoller, anlaşmalar, vb.) iptal edildiğini açıklayarak, halktan yana tavır aldıklarını göstermelerini bekliyoruz” dedi.
“Yapılan tahribatın iyileştirilmesi ve onarılması çalışmalarına ivedilikle başlanmalıdır”
Prof. Dr. Türkeş; “Bu kapsamda, siyanürlü maden şirketinin Kirazlı Balaban’ı terk eder etmez, konuyla doğrudan ilgili kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının birlikte, bir orman ekosistemi katliamının yapıldığı bu alanın, bazı bölümlerinin yeniden ağaçlandırılması, özellikle henüz orman toprağının kazınmadığı bazı bölümlerindeyse doğal gençleştirme ya da yenilenmeye yönelik korumanın sağlanması, eğimli ve toprağı tümüyle kazınmış bölümlerin ise en uygun ya da doğaya daha fazla zarar vermeyecek olan ağaçlandırma ve bitkilendirme teknikleri kullanılarak, kesimlerden önceki ağaç ve çalı türlerini de dikkate alarak, erozyonu önleyecek ve Atikhisar Barajı su toplama havzasını koruyarak yeniden güvenli hale getirecek biçimde iyileştirilmesi ve onarılması çalışmalarına ivedilikle başlanmalıdır. Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyon Kurulu ve bileşenleri böyle bir çalışmaya en başından başlayarak her türlü desteği verecektir” dedi.
“Kanal İstanbul ve benzeri yıkım projeleri geri çekilmelidir”
Prof. Dr. Türkeş; “Dünya’nın ve Türkiye’nin en önemli doğal karbon yatakları olan ormanları kitlesel şekilde yok ederek gerçekleştirilmeye çalışılan Kirazlı Balaban ve benzeri madencilik projeleri, Türkiye’nin iklim değişikliği ve çölleşme ile mücadele hedefleri açısından da ciddi bir zıtlık hatta tutarsızlıktır. Bu noktada, iklim değişikliğinden en fazla etkilenen bir coğrafyada yer alan ülkemizin, gelecekte iklim değişikliği ve çölleşmeden çok daha ciddi boyutlarda etkilenmesinin beklendiğini de bu arada vurgulamak istiyoruz. İnsan yaşamı ve refahı ile milyonlarca canlı yaşamı tehdit eden metalik madencilik, termik santraller, HES’ler ve milyonlarca yılda oluşmuş geniş bir coğrafyayı değiştirecek ve geri döndürülmesi olanaksız olumsuz çevresel ve ekolojik yıkımlar ile çok sayıda afet ve risklere yol açması beklenen Kanal İstanbul ve benzeri yıkım projeleri geri çekilmelidir. Doğa, emperyalist şirketlere pazar alanı değildir. Tarihi Hasankeyf; Karadeniz dereleri, Munzur’un suları, doğası, kültürleri yok edilmemelidir. Çanakkale’de yaşam için gerekli olan suyun tek bir damlasını dahi ‘vahşi madenciliğe’ vermeyeceğimizi bir kez daha dile getiriyoruz. Suyumuz, toprağımız, havamız yaşam içindir, yaşam adına sahip çıkmaya devam edeceğiz” dedi.
(Baykal Sağlam)