ÇOMÜ’de neler oluyor?..

ÇOMÜ’de öğrenci kolektifi üyelerinin “kolektif olalım” kampanyasına saldırı ile başlayan, öğrenci yurdunda 3 Kürt öğrencinin odalarının basılarak öldüresiye dövülmesi ile süren faşist saldırılar karşısında ÇOMÜ yönetimi sessizliğini koruyor...

1637
Yurttaki saldırı konusundaki güvenlik zafiyeti bir anlamda saldırganların korunduğu ve himaye edildiği sonucunu gündeme getirdiği gibi, Eğitim Fakültesinde saldırıya maruz kalan öğrencilerin okula alınmaması durumu da bir başka garipliğin ifadesi.
 
Bu gelişmeler karşısında alınacak tavır, ilgili birimlerin bir nevi sınavı olacak.
 
Şiddete, baskılara, saldırılara karşı mısınız, öğrencilerin kendilerini ifade etmesinin şatlarını yaratacak şekilde özgürlüklerden yana mısınız, hiç kimsenin etnik kimliği nedeniyle baskı görmediği demokratik ortamlardan mı tarafsınız, yoksa ırkçılığın köhne karanlıklarını mı savunacaksınız?
 
Bunları hep birlikte göreceğiz.
 
Çanakkale’deki çeşitli sendika, siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin dikkat çektiği bir konu var.
Tüm ilgili kurumları, gerekenleri yapmaya aynı zamanda düşüncelerini açıklamaya çağırdıkları çağrı karşısında bu kurumlar nasıl bir tavır alacak, çok merak ediyorum.
 
Önce bir duyarlılık testinden geçmiş olacaklar, sonrasında da demokrasinin kurumsal boyutta ne düzeyde gelişmiş olduğunu kavrama açısından fırsat yakalamış olacağız.
 
Göreceğiz kim ne kadar kıvıracak, kim ne kadar bahane üretip saldırganları himaye edecek, kim ne kadar susacak…
 
Bu gelişmenin bir yanı, diğer yanı da demokrasi barış ve özgürlük yanlılarının her türlü şiddet ve baskılar karşısında gösterecekleri tepkidir.
 
Unutmayalım ki belirleyici olan budur.
 
Eğitim Fakültesinde başlayan bu olaylar ile ilgili olarak yaşananlar beni bu okulun yönetimi ile ilgili yaşanan bazı garip uygulamalara götürdü.
 
Eğitim Fakültesi uzun bir zamandır vekil dekanlar ile yönetilmekte.
 
Çok garip bir durum var geçen sene Mart ayında asli ataması YÖK tarafından yapılan, atandığı gün istifa eden Prof. Dr. Kemal Yüce geçtiğimiz günlerde yeniden Dekanlığa atandı.
 
Asli dekanlığı atanmışken istifa edip tam bir yıl sonra yeniden bu göreve gelen hocanın durumu biraz garip değil mi sizce?
 
Hangi dengeler değişmişti, bu gelişmeye neden olan koşullar neydi?
 
İstifa ettiği gün kendisinden istifasına ilişkin hiç bir bilgi alamadığımız Prof. Dr. Kemal Yüce belki şimdi gelişmeler hakkında bilgi verir de kafalardaki soru işaretlerini aydınlatmış olur.
 
Bir üniversitede kadrolaşma adına ince hesaplar var ise burada sağlıklı bir yönetim performansından bahsedilemez.
 
Eğitim Fakültesi uzun zamandır bu ince hesapların etkisi altındadır.
 
Asli olarak atanması için uğraşılan Prof. Dr. Ramazan Gülendam bir türlü YÖK tarafından atanmayınca ÇÖMÜ Rektörü tarafından rektör yardımcılığına getirilmiş ve bu serüven bu şekilde sonlandırıldıktan sonra Prof. Dr. Kemal Yüce yeniden atanmıştır, bir yıl önce istifa eden hoca bu sefer bu görevi kabul etmiştir. Ramazan Gülendam’ın atamasının yapılmaması ve en sonunda Rektör vekilliğine Rektör tarafından atanması da ayrı bir hikayedir. Bunun da hikayesini zamanı gelince size anlatacağım.
 
Böylesi ince taktiklerin yapıldığı bir fakültede çok doğal olarak böylesi olaylarda kendisini gösterir.
Çünkü yönetim zafiyeti sistemin kendi içindeki bir olgudur.
 
Mart Emekçi Kadınlar Günü ve Barış
Bu yıl Emekçi Kadınlar Günü`nün en anlamı teması barıştır.
Kadına karşı şiddetin ayyuka çıktığı bir dönemde bu şiddete karşı olmak, bu konuda kazanımlar yaratmak bir bütün olarak barış kültürünün gelişimine bağlıdır.
İnsan, toplumsal yaşamında şiddet denilen kavramı silmelidirler.
İşte ancak o zaman şiddetin kadınlar üzerindeki uygulamaları, etnik kimlikler üzerindeki uygulamaları, gençler, emekçiler üzerindeki uygulamaları yok olacaktır.
Sorunu böyle koyarsak şiddetin kimler tarafından uygulandığı konusunu da analiz ettiğimizde önümüze çok daha anlamlı sonuçlar çıkacaktır.
İşte o zaman kadınların kurtuluşunun, sömürünün yok edilmesinin, Kürt halkının sorunlarının giderilmesinin, çevre sorunlarının bertaraf edilmesinin ortak bir mücadele olduğunu daha iyi kavrayabiliriz.
Martta bu bilinç ile; barış için ,iş ekmek özgürlük için safları sıklaştıralım.
Emekçi kadınların mücadelesinin hep birlikte destekçisi olalım.
Çünkü hepimiz aynı gemideyiz; kapitalizmin baskı sömürü anti demokratik tahakkümü altındayız.
O zaman birleşmek ve birlikte hareket etmekten başka bir alternatifimiz olamaz.
Paylaş