"Cinsiyet ayrımının olmadığı bir toplum, eşitlikçi eğitim sistemiyle mümkün"
Kız çocuklarının cinsiyetlerinden ötürü maruz kaldığı eşitsizliklere dikkat çekmek, amacı ile açıklama yaptı. Açıklamasında, bu eşitsizliklere dikkat çekmek amacı ile Birleşmiş Milletler tarafından alınan karar doğrultusunda 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü olarak kutlandığını belirten Ural, 15-19 yaşları arasında bulunan her dört kız çocuğundan biri ne okulda ne de işte bulunduğunu söyledi. Pandemi sürecinin hem eşitsizliği daha da derinleştirdiği, hem de kız çocuklarının daha fazla dezavantajlı duruma düşmesine neden olduğunu ifade eden Ural, okulların çocukların korunmasında en önemli kamusal denetim araçlarından biri olduğunu belirterek; "Bunun devreden çıkmış olması özellikle kız çocuklarına dönük şiddet ve istismarla mücadeleyi zorlaştırmaktadır" dedi. Ural açıklamasında; "Eşitliğin sağlandığı, cinsiyet ayrımının olmadığı bir toplum ancak bilimsel ve eşitlikçi bir eğitim sistemiyle mümkündür" ifadelerini kullandı. Ural açıklamasında; "Bugün, baktığımız her veri kız çocuklarının sistematik olarak ayrımcılığa uğradığını, insan olmaktan kaynaklanan haklara erişemediğini göstermektedir. 15-19 yaşları arasında bulunan her dört kız çocuğundan biri ne okulda ne de işte bulunmaktadır. Bu oran erkek çocuklar arasında 10`da birdir. Bu rakamlar dahi kız çocuklarının maruz kaldığı ayrımcılığı gözler önüne sermektedir. Pandemi ile birlikte zaten var olan ekonomik kriz derinleşmektedir. Bu krizden en fazla etkilenen kesimlerden birini de kadınlar ve kız çocukları oluşturmaktadır. Dünya genelinde 435 milyon kadın ve kız çocuğu, 2021`de günlük 1.90 ABD dolarından daha az gelire sahip olacak ve ayrıca salgın nedeniyle 47 milyon kadın ve kız çocuğunun daha dünya genelinde yoksulluğa itileceği tahmin edilmektedir" dedi.
"Pandemi süreci kız çocuklarını dezavantajlı duruma düşürdü"
Pandemi sonrasında 11 milyon kız çocuğunun okula dönememe riski ile karşı karşıya olduğunu belirten Ural; "Eşitsizliklerle mücadele etmek bir yana eşitsizliği derinleştiren bu düzende, pandemi süreci hem eşitsizliği daha da derinleştirmiş hem de kız çocuklarının daha fazla dezavantajlı duruma düşmesine neden olmuştur. Pandemi sürecinde artan ev içi sorumluluklar, yoksulluk, cinsiyete dayalı şiddet en çok kız çocuklarını etkilemektedir. Okullar çocukların korunmasında en önemli kamusal denetim araçlarından biridir. Bunun devreden çıkmış olması özellikle kız çocuklarına dönük şiddet ve istismarla mücadeleyi zorlaştırmaktadır. Yüz yüze eğitime acilen geçilmesi talebinin pek çok nedeninden bir tanesi de budur. Küresel salgın kız çocuklarının eğitim hakkını ciddi şekilde tehdit etmektedir. UNESCO verilerine göre, dünyada 743 milyon kız çocuğu okula gidemiyor; okula gidemeyen bu çocuklar ailelerinin işlerine yardım ediyor, kardeşlerine bakıyor, tarlada çalışıyor. Bu durum okulların tekrar açılacağı dönemde ise kız çocuklarının okula dönüş oranlarının düşeceğine de işaret etmektedir. Birleşmiş Milletler, pandemi sonrasında 11 milyon kız çocuğunun okula dönememe riski ile karşı karşıya olduğunu ifade etmekte ve bununla ilgili mutlaka önlem alınması çağrıları yapmaktadır" dedi.
"Çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak için mücadele ediyoruz"
Ural son olarak; "Dünyanın her yerinde yaşanan savaşlar nedeniyle yerinden yurdundan edilen okul çağındaki çocuklar çalışmak zorunda bırakılmakta, çalışma ortamlarında tacize, istismara maruz bırakılmakta ve çocuk yaşta evlendirilmektedir. Çocukların korunması ve güçlendirilmesi sorumluluğu tüm toplumundur. Devletler kamusal sorumlulukları gereği yoksullukla ve çocuk işçiliği ile etkin mücadele etmelidir. Eşitliğin sağlandığı, cinsiyet ayrımının olmadığı bir toplum ancak bilimsel ve eşitlikçi bir eğitim sistemiyle mümkündür. Çocukların, ayrımcılık ve istismarın ne olduğunun dahi bilinmediği bir dünyada büyüdüğü, bütün haklardan eşit yararlandığı bir gelecek mümkün. Eğitim Sen olarak, çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak için mücadele ediyoruz. Toplumsal cinsiyet kalıplarına karşı, yaşasın eşitlik ve özgürlük..." ifadelerini kullandı.
(Eren Aşnaz)