Çevre Platformu yeni yürütme kurulu ile, gündem tazeledi...

Çanakkale Çevre platformu yazılı bir açıklama yaparak altın madeninden termik santrallere, yat limanı projesinden Fevzi Paşa mahallesi düzenlenmesine kadar olan konularda gündemdeki risklere dikkat çekti.Yapılan yazılı açıklamada çevre platformunun yeni yürütme kurulu ile deneyimlerden dersler alarak daha güçlü bir şekilde en temel insan hakkı olan yaşam ve doğa mücadelesine sahip çıkılacağına vurgu yapıldı.Yapılan yazılı açıklamada yaşanan bir çok çevre sorununa rağmen ÇOMÜ’nün sessiz kalması da eleştiri konusu oldu.

384
Çanakkale Çevre Platformu yeni yürütme kurulunu oluşturarak , yaptığı yazılı açıklama ile gündemdeki çevre sorunlarına dikkat çekti.Yapılan yazılı açıklamada şunlar kaydedildi:
 
“Yöremizde altın tekelleri sondaj çalışmalarını tamamlamış işletme aşamasına gelmişlerdir.Eğer işletmeye geçerlerse, çok değerli orman alanlarımız tıraşlanarak milyonlarca ağaç yok edilecektir.Yine bir ton kayaç için (yaklaşık 1 gr altın) 3 ton suyumuz kirletilerek yok edilecektir.Yöremizdeki su kaynakları ancak kullanma suyu ve sulama suyu ihtiyacını karşılayacak düzeydedir.Halen sulanabilecek alanların % 31 i su beklemektedir.Yani çok uluslu altın tekellerine kirletip yok etsinler diye tahsis edebileceğimiz 1 gr suyumuz yoktur.
 
Üretilecek altın ve gümüşün tamamı zenginleştirilmiş cevher olarak yurtdışına çıkarılacaktır.Üretimin miktarının tespitinde madencinin beyanını esas alan , alıcısı ve satıcısı aynı menşeli şirket olan, bu koşullarda ocakbaşı satış fiyatını % 4 nün (yerine göre %2 si) devlet hakkı olarak verildiği bir ortamda altın tekelleri altının onsunu 314 dolara mal etmekte ve Türkiye Cumhuriyeti onsu 1600 dolarlardan altın ithal etmeye devam etmektedir.Böylece ülkemiz altın tekelleri aracılığı ile sömürülmektedir. ”Zengin madenlerin fakir bekçisi” olmayacağız diyenlerin kulakları çınlasın.
 
Bu şekilde yurtdışına çıkardıkları 1 ton zenginleştirilmiş cevher için kestikleri ağaçlar ve yok ettikleri sulardan başka 1.750.000 ton ağır metalleri açığa çıkarılmış atığı yöremize gelişi güzel bırakacaklar ve 10-15 yıllık işletme süresinin sonunda yöreyi terk edeceklerdir.Bundan sonrada yöre halkı altın işletmeciliğinin neden olduğu amansız hastalıklarla boğuşacaktır.Devlet hakkı olarak bize bıraktıkları para birkaç kanser hastasının tedavi masraflarını bile karşılamayacaktır.
 
Son dönemde ağaç kesiminin tartışılmaya başlandığı ruhsat alanlarında (Çanakkale Kızılelma Çamyurt ve Balıkesir Havran’da) çıkan orman yangınları düşündürücüdür.Yöre köylülerinin kesmek istemedikleri ağaçlar çıkarılan yangınlarla yok edilmek mi istenmektedir?
 
Danıştayın belirlediği gibi altın işletmeciliğinde kamu yararı yoktur.
 
Termik santraller kabul edilemez.
Yine İlimize, Karabiga yöresine on bin megavata varan ithal linyitle çalışan termik santral kurma çalışmaları devam etmektedir.Termik santralin baca gazları oluşturacakları asit yağmurları ile tarım topraklarını , su kaynaklarını ve orman alanlarını kirleterek yok edecektir.Kül deponi alanlarında her yıl milyonlarca ton kül birikecek , çevreye ve yeraltına ağır metaller karışacak ve etrafa radon gazı (radyoaktivite) yayılacaktır.
 
Tarımsal üretim ciddi şekilde zarar gördüğü gibi amansız hastalıklarda yörede yaşayan insanlar başta olmak üzere tüm canlıların yaşamını riske edecektir.
 
Kurulacak termik santrallerde ithal linyit kullanılacağı için ülkemizin enerjideki en büyük sorunu olan dışa bağımlılık giderek artacaktır.Üretilen enerjinin tamamına yakını dışarıda kullanılacağından Çanakkale kalorifer kazanı görevi üstlenmiş olacaktır.Hem altın işletmeciliğinde hem de termik santrallerde ve son dönemde yapılan zeytin yasası yönetmelik değişikliği ile zeytinliklerin zarar göreceği ve çevresi ile birlikte talan edileceği açıktır.
 
Kentimizin değerlerini görmezden gelenler var
Yöremizi bir bütün olarak ele aldığımızda çok önemli orman alanlarıyla (%54 ), çok değerli tarım ürünleriyle en uzun kıyı şeridine sahip illerden birisi olarak deniziyle , milli parklarıyla , bin pınarlı İda dağıyla, turizm potansiyeli yüksek eşi benzeri bulunmaz bir alandır.
 
Hal böyle iken gözlerini kar hırsı bürümüş kendilerini Çanakkale’nin sahibi sanan küçük bir grup sivil toplum örgütü bu gerçekleri görmezden gelmektedir.
 
Örneğin çok küçük bir azınlığın çıkarına olacak ve yanlış yer seçimi ile kamuya zararı dokunacak, kent konseyinde 56 sivil toplum örgütünün katıldığı bir oylamada 53 kurum “yat limanı yeri yanlıştır buraya yapılmasın” dediği halde yat limanında ısrar etmek, yöre halkını hiçe saymaktır.Kent konseyinin bu konunun arkasında ne kadar duracağı da merak konusudur.
 
Çanakkale’nin sözde turizm kenti olmasını isteyenler , denize yüzümüzü dönüyoruz diyerek , Kazdağlarına sırt çevirenler ,yine Kazdağlarındaki termal kaynakların altın tekellerine peşkeş çekilmesine ses çıkarmayanlar, termik santralleri görmezden gelerek , altın tekellerine yardım ve yataklık yapanlar yaman bir çelişki içersine düşmüşlerdir.
 
Suskun kalmak altın tekellerinin yararı için mi?
On Sekiz Mart Üniversitesinden bazı öğretim üyelerinin altın tekellerine ÇED hazırladıkları herkesin malumudur. Yine üniversite Rektörümüzün domatesten depreme kadar her konuda konuştuğunu da bilmeyen yoktur.Kazdağlarından hava soluyan, su içen, beslenen birisi olarak Kazdağları hançerlenirken rektörün hiç ses çıkarmaması, suskun kalması, altın tekelleri yararına olacağı için midir?
 
Son günlerde ilimizi ziyaret eden Sanayi Bakanının uçağını altın tekellerinin temin ettiği Çanakkale basınında yer bulmuştur. Bakanla birlikte düzenlenen toplantı halktan gizlenmeye çalışılmış, muhalif olabilecek kurumlar toplantıya çağrılmamış, sanki Çanakkale’de her şey güllük gülistanlıkmış gibi bir ortam yaratılmıştır. Ticaret ve Sanayi odasının bu düzenlemedeki rolü, etkisi ve yetkisi nedir? diye soruyoruz.
 
İlimiz Fevzipaşa Mahallesinde gerçekleştirilecek imar çalışmaları ile ilgili olarak Kent Konseyi başkanının ,Ticaret ve Sanayi Odası başkanına adeta tekmil verdiğini , Ticaret Odası Başkanından da “dersinize biraz daha çalışın” talimatı aldığını üzülerek izledik. Bu tavrı ile kent konseyi başkanı haddini aşmış olmuyor mu?
 
Mücadele daha da büyüyecek
Bizler, yaşam ve doğa hakkı mücadelesi verenler ,Çanakkale Çevre Platformu olarak, başta altın tekelleri ve termik santraller olmak üzere nükleer santrallerden ,yat limanlarına kadar her konuda talancıların ve işgalcilerin bitmek tükenmek bilmeyen saldırılarına karşı mücadeleyi görev bildik. Köy köy , ev ev hatta il il dolaşarak kamuoyunu bilgilendirdik.Heslere karşı direnen Karadenizlilerin yanında olduk, nükleere karşı sokaklara dökülen Akdenizlilerle birlikte olduk.Altın işletmeleri ve termik santrallerin ÇED raporlarını iptal ettirmek üzere davalar açtık.Bundan sonrada yeni davalar açmak üzere hazırlıklarımızı yaptık.
 
Platform olarak her gün büyüyoruz.Deneyimlerimizden dersler çıkarıyoruz.
 
Bu gün geldiğimiz noktada yeni döneme, yeni yürütme kurulumuzla daha güçlü ve daha inançlı olarak hazırız.
 
Yürüttüğümüz mücadele, en temel insan hakkı olan yaşam ve doğa mücadelesidir.
 
İşbirlikçileri teşhir edeceğiz, gerçekleri kamuoyu ile paylaşacağız.
 
Halk adına hesapta soracağız.
 
Bu onurlu mücadelede tüm duyarlı insanlarla birlikte olmak istiyoruz”
Paylaş