"Çevre duyarlılığına sonuna kadar cevap veriyoruz"

856
Doğu Biga Madencilik A.Ş Genel Müdür Ahmet Şentürk gazetemiz Çanakkale OLAy sahibi Mehmet Özkurnaz`ı ziyaret etti. Şentürk, yapılmak istenen ancak tepkilerle karşılaşan Kirazlı altın madeni işletmesine dair açıklamalarda bulundu. Kirazlı`da verilen tepkileri şirket olarak anlayabildiklerini belirten Şentürk, tepkilerin adresinin yanlış olduğunu ifade etti. Projenin çevre hassasiyeti ve duyarlılığını anlatmak istediklerini belirten Şentürk, yapılan eleştirilere karşı cevap hakkı tanınmadığını söyledi. Yeraltı kaynaklarının devletin ortak uhdesi olduğunu belirten Şentürk, madencilik mevzuatı ile hareket ettiklerini ve devletin bir kuruş kamu kaynağını riske etmeden vergilere artı olarak bu kaynaklardan gelir elde edildiğini belirtti. Projenin altında 92 tane uzmanın imzası olduğu, 17 değişik ana disiplinin proje sahasında çalıştığını belirten Şentürk, alanda yaşam hakkı olan her canlı için ayrı çalışma yürütüldüğünü ifade etti. Çevresel duyarlılıkla hareket edilmesine karşı olmadıklarını ifade eden Şentürk; "Çevresel duyarlılık çok güzel ancak yanlış adres. Biz çevresel duyarlılığa sonuna kadar cevap veriyoruz" dedi.  
 
"Eleştirilere karşı bizimle iletişime geçilmemesi..."
Şentürk açıklamasında; "Şirket olarak genel bakış açımızda oluşan tepkileri ve bu tepkilerle ilgili karşımızdaki insanları anlamaya çalışıyoruz. Oradaki tepkiyi de anlayabiliyoruz. İnsanların tepkilerini çevre duyarlılığı açısından yapıyor olmaları bizim açımızdan memnuniyet verici bir şey. Sonuç olarak biz de bu ülkenin çocuklarıyız. Dolayısı ile hepimizin çevreye karşı duyarlı olması lazım. Bu yönüyle çevre duyarlılığı çerçevesinden baktığınızda tepkiler bir yerde de umut vericidir. Operasyonu gerçekleştirilecek maden, buradaki orman sahasına denk geldiğine göre orman, oradaki insanlar, oradaki habitat bundan etkilenecek. Buna dönük bir duyarlılık oluşmasını normal karşılıyoruz. Normal karşılamadığımız şey bizimle ilgili oluşan eleştirilere karşı bizimle iletişime geçilmemesi. Zamanında bizim sözlerimize pek yer verilmesi. Bunu da eleştirmeye hakkımız var diye düşünüyorum. Dernekleri arıyoruz `bizi eleştirdiğiniz konularla ilgili olarak çözümlerimizi sizlere anlatmak istiyoruz!diyoruz, bu noktada `hayır` deniliyor, `sizi dinlemeyeceğiz` deniliyor. Sizi dinlemedikleri gibi başkalarının da dinlemesine engel olacak bir faaliyet yürütülüyor. Bu anlaşılır gibi değil. Bu demokratik bir davranış biçimi değil, bu sağlıklı bir toplumun oluşmasıyla ilgili olarak da doğru bir yöntem değil" dedi. 
 
"Kaynaklar milletin ortak kaynakları"
Kaynakların milletin ortak varlığı olduğunu belirten Şentürk; "Bizim tezimiz şu; burası bir yeraltı kaynağı ve bu yeraltı kaynakları bizim yasal mevzuatımızda devletin uhdesindedir. Yani, milletin ortak varlıkları. Bunların yeraltından çıkartılması için bir madencilik mevzuatı var, biz bu mevzuat gereğince bu işi yapıyoruz. Madencilik mevzuatımız neye dayanıyor. 1985 yılında 3213 sayılı kanun çıkartılırken hangi düşünce ile tanzim edildi? oradaki anlayış şuydu; `Madencilik projelerinde madenlerin önce aranması ve bulunması gerekiyor.` Madenler yer kabuğunda çok ender bulunan oluşumlar. Onu bulabilmeniz için 100-200 ruhsatı araştırıyorsunuz, bunun içinden bir tanesi ekonomik olarak araştırılabilir nitelikte olur. Geri kalanlarına bir para harcıyorsunuz. Bu harcamış olduğunuz parayı kamu kaynaklarından yapmayalım, bu iş ruhsat marifeti ile devletin uhdesindeki madenlerin, maden şirketlerine gelir amaçlı kuruluşlara devredelim onlar yapsın. Sonuç olarak devletin almış olduğu kanunlarla tanzim edilmiş bir maden mevzuatını yürütüyorsunuz. Onun sonucunda maden işletmeleri oldukça zor işletmelerdir. Buraya da devlet girmesin, burada da enerjisini harcamasın diye gelir amaçlı kuruluşlara ruhsat marifeti ile ama madenlerin devletin uhdesinde olması ilkesi hala değişmeden, devletin bir kuruş kamu kaynağını riske etmeden vergilere artı olarak, devlet hakkı elde ediliyor. Bu işin mantığı bu. Devlet madenciliği bunun için bu ülkede yaptırıyor.  Bize burada, bu madenciliğe bu doğrultuda geldik" dedi. 
 
"17 farklı alandan 92 bilim insanının imzası var"
Projede 17 farklı alandan 92 bilim insanının imzası olduğunu ifade eden Şentürk; "Kirazlı`daki maden 30 Milyon yıl önce oluşmuş. O oluşurken orada ne orman ne de insan vardı. Bu bölgedeki en yerli diyebileceğimiz oluşumlardan bir tanesi. Bunun nerede oluşacağı konusunda bizim bir irademiz yok. Bunun doğal olarak yerini tabiatın kendisi belirliyor. Mesele bu işe baktığımızda kimi zaman bir orman arazisinin içerisine, kimi zaman bir tarım arazisinin içerisine isabet edebiliyor, kimi zaman da bir meraya isabet edebiliyor. Devletin yasal mevzuatına göre madende bir doğal kaynaktır ve bu bizim milletimizin kaynağıdır. Bu kaynağın toplumun refahına kullandırılabilmesi lazım. Bunlar çelişiyor ve hangisinden vazgeçeceğiz? buradaki soru bu. Nasıl bir madencilik anlayışı ile yapacağınıza dair olarak bu soruya rahatlıkla cevap verebiliyorsunuz. Madenciliğin geçici bir faaliyet olduğu düşünülerek, `cevher bitene kadar biz buraya madencilik tahsis delim` deniliyor. Madencilik faaliyeti bittikten sonra sorun yok bölgenin tekrar ormansa orman, meraysa mera arazisine dönüştürülme şansı var. Ama `yeraltındaki madeni alıp bir başka yere taşıyıp işletelim...` gibi bir şansınız yok. `Maden geçici bir faaliyettir` deniliyor. Madenlerden sorumlu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile ormandan sorumlu Orman Bakanlığımız anlaşması ile belirli bir süre içerisinde `burası madenciliğe tahsis edilsin` deniliyor Mevzuat bunu gerektiriyor. Burada olanda farklı bir şey değil. Bir maden sahasının madenciliğe tahsis edilmesindeki ilk yer burası değil. Buranın özelliği itibari ile baktığınız zaman, Türkiye`de maden sahalarının bir kısmı kapalı. Mesela Kazdağları Milli Park, orası madenciliğe açık bir yer değil ama burası Kazdağları değil. Bizim sahamız oraya 44 km. Bunu alıp oraya taşımanın anlamı yok. Biga Sıradağalrı üzerinde yer alıyor. Biga dağlarında yer alıyor diye çevresel anlamda etki değerlendirmesi yapılmayacak mı? Bizler yapık. Bizim projemize bakacak olursanız Türkiye`de maden faaliyetlerinin turizm, orman alanları içerisinde yapılmış yerler var. Bunlara baktığımızda en ideali bizim projemiz. Madenimizi bulduktan sonra bunu işletmeye dönüştürmek istediğimizde projemizi hazırlarken, sadece maden mühendislerini kullanmadık. Bununla beraber etki değerlendirme çalışmaları da yapıldı. Uzman sayımız birden arttı. Bizim projemizin altında 92 tane uzmanını imzası var. 17 değişik ana disiplin burada çalışmış. Bu ana disiplinlerde yeraltı suları için hidrojeologlar, topografyayla ilgili jeoteknikçiler, habitat için zoologlar, biyoçeşitlilik için Türkiye`nin en uzman insanları buraya geldi ve bunların çalışması yapıldı. Çevredeki vatandaşlar için sosyologlarımız geldi. Tüm bunların hepsi ile beraber proje artık bir mühendislik projesinin çok ötesine geçiyor. Proje aynı zamanda bilimsel alt yapısı olan bir proje. Aynı zamanda mühendislik projesinin ötesine geçerek sosyal bir projeye geçiyor. Çünkü proje içerisinde sosyologlar, halkla ilişkiler uzmanları, ekonomistler var. Bir maden yatağı tespit edildi ve bu lokasyona 92 uzman geldi bölgeyle ilgili tamamen bilimsel verilere dayalı böyle bir bilimsel proje ortaya çıkartıldı" dedi. 
"Her canlı, bizim için çok önemli"
Madencilik yaptıkları her yerde her bireyin kendileri için çok önemli olduğunu belirten Şentürk; "Birey derken sadece insandan bahsetmiyorum. Her biri ile bire bir temasımız var. Her birine anlattık. Oradaki tepkilere köylerdeki vatandaşlarımız destek vermedi, vermelerini gerektirecek bir şey yoktu. Onlar projeyi fazlası ile biliyordu. Her bir birey bizim için değerli derken her bir insanımız, her bir hayvan, uçan kuşundan kaplumbağasına, her biri bizim envanterimize girdi. Onların her birini teker teker saydık. Her bir ağaç ve ağaç cinsi. Siz orayı orman olarak görebiliyorsunuz, orman büyük bir yaşam alanı. Bunun altında büyük bitkiler, çiçekler var. Her biri, uzman bilim insanların tarafından tespit edildi. Biz madenciliğimizde biz sadece insanı değil, hayvanı ve bitkiyi olmak üzere bütün canlıları birey olarak ele alıyoruz. Bunu beraberinde projeyi yapma aşamasında `farkındalık` diyoruz. Bu farkındalık bütün bireylerin farkındalığı. Biz hepsinin farkındayız. Projemizi hayata geçirdiğimizde bir çit alanı ile orayı ayıracağız. Bu çit alanını ayırdığımız zaman, orada çalışmamız sırasında o canlılar çit alanının hemen dışında yaşamaya devam edecektir. Yani maden proje alanı olarak çit alanı içerisinde kalacağız, onlar hemen dışında kalacak. Onlar benim komşum olacak. Onların yaşam alanları ile ilişkimi kesiyorum ve izole oluyorum. Ben bir artığımı oradan dışarıya taşırırsam deşarj yapmış olurum, ben tamamen izole oluyorum. O bir insan olabilir, hayvan olabilir, bitki olabilir... rahatsız etmeden yapılan bir madencilik anlayışı. Bunun adına biz sürdürülebilir madencilik anlayışı diyoruz" dedi. 
 
"Hiç kim senin bu ülkede, bu ülkenin yeraltı kaynaklarına kayıtsız kalalım deme lüksü yok"
Şentürk son olarak; "Hiç kim senin bu ülkede, `bu ülkenin yeraltı kaynaklarına kayıtsız kalalım` deme lüksü yoktur. O toplumun ortak kaynaklarıdır. Bunlar bu ülkenin yeraltı kaynakları burada yapılan bu. Bunun adı sürdürülebilir madencilik. Türkiye`de bütün sektörler dahil olmak üzere, en ideal proje bu. Bizimle iletişime geçilirse bunları nasıl projelendirdik, nasıl detaylandırdık bunun üzerinde durabilirsek, çevreci bir proje nasıl geliştirilir, nasıl uygulanır bunun en güzel örneğini görürsünüz. `Seni dinlemeyeceğim ve senin başkalarının dinlemesine müsaade etmeyeceğim` anlayışı, buna engel oluyor. Bununla ilgili haber yapılabilir, ancak haber yapılırken işin her boyutunun anlatılması lazım. Etik olmayan ise projenin anlatılmasına imkan verilmemesi ve bu işin bir sosyal linçe dönüştürülmesi. Burada insanlar hala işsiz kalıyorlar. Birde bizim istihdam politikamız var. Çanakkale`de işsizlik var işsizlik tamamen buradan gideriliyor. Dışarıdan iş gücü transferi ile uyuşma sorunu olabiliyor ancak burada böyle bir problemde yok. Buradakiler zaten buranın çocukları. Pek çoğu o köylerin çocukları. Onlar işe başladı ilk başladığında 245 kişiydiler proje devam etse bin kişi olacaklardı. Bu insanlar, anne, baba onlara nasıl bir iş yeri tarif ediyoruz, sendikal hakları verilmiş işçiler. Onlara çocuklarınızı nasıl gönderiyorsanız akşam yine aynı şekilde karşılayacaksınız sözünü veriyoruz. Burası çevreye en duyarlı, bilimin sonuna kadar kullanılarak geliştirildiği, sosyal hassasiyetleri sonuna kadar değerlendirerek yapılan bir proje. Biz ne yaptık? tepkimizi burada dile getirdik. Çevresel duyarlılık çok güzelde yanlış adres. Bu duyarlılığa sonuna kadar cevap veriyoruz" ifadelerini kullandı.
(Haber Merkezi)
 
Paylaş