havadurum

Cengiz Holding Davası devam ediyor. Halilağa'da maden keşfi yapılacak...

1170
Cengiz Holding, 2019 yılında 55 milyon dolara satın aldığı Kanadalı Liberty Gold ve Teck Resorurces`a ait altın bakır madeni projesinde, kapasite artırımı projesini gerçekleştirmek istiyor. Geçen yıl Eylül ayında gerçekleştirilen ÇED Halkın Katılım Toplantısı, yöre halkının ve çevre örgütlerinin yoğun tepkisi nedeni ile yapılamayan "Halilağa Bakır Ocağı Kapasite Artışı, Cevher Zenginleştirme Tesisi ve Atık Depolama Tesisi" projesi için TEMA Vakfı tarafından açılan davanın bilirkişi keşfi yarın (Pazar) gerçekleştirilecek. Bedelinin 923 milyon TL olduğu ÇED dosyasında ifade edilen projede ÇED İzni alanının yaklaşık 600 hektar ve üç poligondan oluştuğu belirtilmişti. 
İşletme ömrü 15 yıl!
Halilağa Bakır Projesi kapsamında, 2 yıl inşaat dönemi, 15 yıl işletme dönemi ve 2 yıl kapatma döneminin planlandığı ifade edilerek, "Arazi hazırlık ve inşaat aşamasında 2 bin ve işletme aşamasında ise bin kişi olacaktır. Proje kapsamında ilerleyen dönemlerde gerekli görülmesi halinde işçi sayısı artırılabilecektir. Faaliyetler yılda 12 ay, ayda 30 gün ve 3 vardiya şeklinde yürütülecektir" denildi.
2012`de altın madeniydi 
Her ne kadar "bakır madeni projesi" dense de "Halilağa Bakır Ocağı Kapasite Artışı, Cevher Zenginleştirme Tesisi ve Atık Depolama Tesisi" projesinin bulunduğu alan için 2012 yılında "Halilağa Altın Madeni Projesi" ismiyle ÇED süreci yürütülmüştü. O proje de ÇED olumlu kararı almıştı. Ancak yine, yöre halkı ve çevre örgütlerinin tepkisi bu projenin gerçekleşmesini engellemişti. 
 
Yılda 6 milyon ton cevher çıkarılacak
ÇED başvuru dosyasına göre; Halilağa Bakır Ocağı Madeni`nde yılda 6 milyon tondan, toplam 90 milyon ton cevher çıkarılacağı öğrenildi. 
Madenlerle çevrili coğrafya!
Kazdağları`nı da bünyesinde barındıran, yoğun tarımsal üretimin yapıldığı Bayramiç, birçok canlı tür çeşitliliğine da ev sahipliği yapıyor. TEMA Vakfı tarafından 2019 yılı Nisan ayında yayımlanan "Kaz Dağları Yöresinde Madencilik" çalışması sonucuna göre; bu nadir coğrafyanın yüzde 79`u IV. Grup madenlere ruhsatlandırıldı. Bu ruhsat alanlarından biri olan "Halilağa Bakır Madeni" projesinin yer aldığı Bayramiç ilçesinin yüzde 62`si, komşu ilçe olan Çan`ın ise yüzde 74`ü arama ve işletme safhasındaki ruhsat alanlarından oluşuyor. 
Bayramiç ve Ezine Ovaları risk altında 
Söz konusu projenin bulunduğu alanda beş ayrı metalik madencilik projesi bulunduğu öğrenilirken, çevre örgütleri, "Bu projelerden ikisinin liçleme alanı doğrudan Kuzey Ege Havzası yağış drenaj alanı içinde kalmaktadır ve `Kuzey Ege Üst Havzası`nın en önemli akarsuyu olan Karamenderes Nehri`ni besleyen akarsuların üzerinde bulunmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile `Büyük Ova` ilan edilen Bayramiç ve Ezine Ovaları`nı sulayan Karamenderes hem su miktarı hem de su kalitesi ile her iki ovanın tarım ekonomisi, canlı tür çeşitliliği ve halk sağlığı için yaşamsal öneme sahiptir. Projelerin gerek ocaklardan gerekse üretim tesislerinden kaynaklanacak yaşanması muhtemel kirli su sızıntıları ve tesiste gerçekleşecek olası bir kaza, Karamenderes Nehri ile Bayramiç ve Ezine Ovalar"ı için göz ardı edilemeyecek riskler barındırmaktadır" denildi. 
Devasa çukurlar açılacak 
ÇED raporunda yer alan diğer bir husus da açık işletmede, açılacak çukurların 180 kotuna kadar inecek. 20 basamak olarak planlanan bu çukurlarda yer alan her basamak yüksekliğinin 10 metre olacağı düşünüldüğünde 200 metre derinliğinde devasa çukurluklar oluşacağı ifade edilerek, "Yine ÇED raporunda yer alan hidrojeoloji bilgilerine göre yeraltı su seviyesi en derin yerde 150 metre dolayında olduğuna göre, bu açık ocaklar yeraltı su seviyesinin altına inecek ve yakın gelecekte yaşanması beklenen aşırı kuraklıklar için teminatımız olan yeraltı sularını etkileyecek, suların kirlenmesine ve yer altı su yollarının zarar görmesine ve dolayısı ile kurumasına yol açacaktır" denildi. 
Yüz binlerce ton kimyasal kullanılacak 
ÇED raporunun, kullanılacak kimyasallar ve yaklaşık kullanım miktarları tablosunda içinde Sodyum Silikat gibi çok tehlikeli maddelerin bulunduğu kimyasallardan 8 bin 760 ton kullanılacağı ifade ediliyor. ÇED raporunda işletme dönemi 15 yıl olarak ifade edildiğini hatırlatan çevre örgütleri, "Herhangi bir uzatma olmayacağı varsayımında dahi kullanılacak kimyasal miktarı 131.400 tondur. Üstelik bu rakama akaryakıt tarzı kirleticiler dahil değildir. Yani işletmede 100 binlerce ton zehirli, yakıcı, dağlayıcı ve boğucu kimyasal madde kullanılacaktır. Bunca kimyasalın 580,21 hektarlık araziye yedirilmesi halinde o toprak da, o kayaç da kendileri birer zehir haline gelecektir" ifadelerine yer verildi. 
Deprem etkileri değerlendirilmemiş
Jeoloji Mühendisi Dr. Özgül Şen projenin ÇED Raporu`nu inceleyerek, "Raporda Padok tipi atık depolama tesisi inşa edilmesi planlandığı ifade edilmekle birlikte bu derece aktif tektonik bölgede yapılacak bu denli bir büyük bir atık depolama tesisine olası bir depremin etkilerinin değerlendirilmediği dikkat çekmektedir. Benzer şekilde "Atık Depolama Tesisi ve Açık Ocak İşletmesi Sismik Tehlike Analiz Raporu" incelendiğinde, sismik olarak aktif olan bölgede yaşanması muhtemel tehlikelerden söz etmek yerine rapor içeriğinin teorik bilgiler ile doldurulduğu dikkat çekmektedir. Kuzey Anadolu Fay Zonunun devamı niteliğinde olan bölgede yapılması planlanan böyle bir madencilik faaliyetinin çevresel etkilerinin değerlendirilmesinde, bölgedeki tektonik faaliyetin göz önüne alınmaması kabul edilemez değerlendirmesinde bulundu. 
ÇED raporu eksikliklerle dolu 
Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından da incelenen ÇED Raporu üzerine yapılan değerlendirmede; "Kaz Dağları bir bütün olarak ülkenin en değerli ekosistemlerinde biridir. Böyle bir yerde yapılacak her faaliyet için defalarca düşünmek gerekmektedir. Bu konudaki kaygılar saklı kalmak üzere rapor özelinde aşağıda sunulan eksiklikler açıkça görülmektedir:
1. Yapılan bu ön değerlendirmede, daha çok jeolojiye, hidrojeolojiye, jeotekniğe ve doğa kaynaklı afetlere dair konular irdelenmiştir. Yapılan değerlendirmeye göre, Raporda sunulan haritalar, ÇED projesinden çok, daha önce bölgesel ya da yerel olarak hazırlanmış haritalar izlenimini vermektedir. Jeoloji, hidrojeoloji ve jeoteknik ÇED projesinin ruhuna uygun entegre edilmemiş ve ortaya doğru dürüst bir jeolojik model koyulmamıştır. Böyle bir raporda beklenen bilgiler, ayrıntılı ve ölçülü stratigrafik kesitte, formasyonların kayatürlerinin dikme kesitteki değişimi ve ayrıntıları sunumudur. Ayrıca jeoteknik özellikleri belirlenen kayatürlerinin söz konusu dikme kesitlerde nereye karşılık geldiğini ortaya koyulmalıdır.
2. Projenin etki alanı, jeolojik-hidrojeolojik açıdan tanımlanamamıştır. Dolayısıyla raporun geri kalanı tümüyle askıda kalmaktadır. Bunun nedenleri yukarıda metin içinde ayrıntılı olarak sunulmuştur.
 
3. ÇED raporu gözden geçirildiğinde, doğa kaynaklı riskler konusunda literatürde bilinen verilerin değerlendirildiği ve olasılıkla sahaya gitmeden tüm kararların verildiği izlenimine ulaşılmaktadır. Çünkü doğrudan saha özelinde tek bir tespit ve bu tespite dayalı tek bir tümce ya da değerlendirme görülmemektedir.
 
4. Projenin sosyo-ekonomik durumu yüzeysel olarak değerlendirilmiştir. Projenin yer aldığı doğal ve yapay (tarım, orman ve ekosistemler gibi) ortamların mevcut değerleri hesaplanıp ve bunun analizi de kümülâtif olarak ortaya koyulamamıştır.
 
5. Risk analizi çalışmalarında, kullanılan bilimsel kavramlarda önemli eksiklikler görülmektedir. Dolayısıyla, bu analizlerin güvenirliliği tartışmalı hale gelmektedir.
6. I. Derece Arkeolojik Sit Alanı, Doğu 0,15 km mesafede iken, bu sit alanına dair herhangi önemli bir değerlendirme görülmemektedir.
 
7. Kümülatif etkilerin değerlendirilmesi bölümünde, koskoca bir madencilik faaliyeti sonucunda kümülatif etkilerin yok sayılması akla ziyandır. Bu bölüm, kümülatif etkilerin nasıl minimize edileceği ve bu minimizasyonun çevrenin korunması açısından yeterli olup olmadığı tartışılmalıydı. 
 
8. Halkın katılımı toplantısı, ÇED"in ruhuna uygun gerçekleştirilmemiştir. Sonuç olarak, yukarıda sayılan gerekçelerden de anlaşılacağı gibi, bu projenin uygulanması için gerekli bilgi alt yapısı oluşturulmamıştır. Yani, yukarıda ifade edilen eksiklikler gözetildiğinde, böyle bir rapora dayanarak, projenin izleme ve denetim faaliyetleri bile yönetilemez" denildi. (Seçkin Sağlam) 
Paylaş