Dershanelerin kapatılması girişimi ile başlayan tartışma aynı zamanda safların belirlenmesi konusunda yeni alan açtı.
Fettullah Gülen medyasının AKP hükümetine yönelik sürdürdüğü eleştiri kervanına eğitimin ihtiyaçları temelindeki yaklaşım üzerinden katılan bir çok Gülen hayranı olduğunu izliyoruz.
Kentte bu tartışmanın ilk tarafı Rektör Sedat Laçiner oldu.
Böylesi konularda son derece “hassas” olduğunu bildiğimiz Laçiner, Zaman Gazetesi’ne verdiği demeçte bu konudaki görüşlerini şöyle özetledi:” Türkiye`deki tüm üniversiteler iyi olsa, çok geniş kontenjanları olsa, öğrencilerin talebiyle, devletin sunduğu, okulların sunduğu alanlar arasında bir uyumsuz olmasa bile dershaneler olacak. Olması gerekir. Ama nasıl olması gerekir, dikiş nakış kursu olarak olacak veya dil öğretim kursu olarak alacak. Belli derslere takviye olarak olacak. Bu mutlaka olacak. Ben bu konuşmayı, tartışmayı gerçekle çok uyumsuz buluyorum. Ve Türkiye`nin yanlış tartışma üslubunun tipik örneği olarak görüyorum. Dershanelerin verdiği fonksiyon mutlaka yasadışı yollardan veya başka yollarla kapatmaya çalışacaklardır. Bu da hem vergi kayıplarına yol açar, hem takibi zorlaştırır. Sonra istismarlar artar. Yani şu anda bir dershane kurumdur. Takip edebilirsiniz her yönü ile. Ama şimdi evlerde, binaların bodrum katlarında, şurada burada 100 binlerce çocuk eğitim alacak bu da zor bir konu. Bir yasa yapılırken, bir politika belirlenirken, bir şeyi kaldırıyorsak, evvela onun yerine ne koyacağımızı mutlaka bilmemiz lazım. İkincisi kaldırdığımız kurumun zararları neler olacak onu tespit edip, onu giderecek önlemleri koymamız lazım. Bunlar da bir yılda, üç ayda beş ayda düşünülecek, olunacak alanlar değil. İyi tetkik edilmesi lazım. Ben şuana kadar çok iyi tetkik edildiği konusunda şüphe taşıyorum”
Özetle Laçiner de dershaneler ile ilgili tartışmaya sanki eğitim sisteminin iyileştirilmesi konusu üzerinden ele alınan bir sorunmuş gibi yaklaşarak AKP hükümetinin kapatma girişimin karşısında olduğunu belirterek, Gülen Cemaati ile AKP arasındaki ayrışma sınırlarındaki yeri hakkında bir fikir vermiştir.
Bu örnek üzerinden hareket ederek şunu söyleyebiliriz.
Bu tartışma medyanın abarttığı gibi önemli bir tartışma ve temel bir sorun olarak düşünülmemelidir.
Bu sorun eğitimin ticarileşmesi üzerinden, para kazananların kapitalist toplumların özüne uygun olarak dönem dönem yaşadıkları bazı dalaşmalardan ibarettir.
Zaten karşı olanların çözüm noktasındaki alternatifleri de yine aynı kapıya çıkan yöntemlerden ibarettir.
Kapatılan dershanelerin yerine, devlet kaynakları ile desteklenen özel okulların açılması kararı; bu kesimlere yeni bir sermaye enjeksiyonundan başka bir şey değildir.
Bugün dershane sorunu gerici ve paralı eğitim sisteminin dışında ele alınamaz.
Eğitimin sınav odaklı yapısı değiştirilmedikçe dershanelerin kapatılması hiçbir anlam taşımaz, bu boyutu ile aynı kapsamdaki yeni düzenlemeler kendisini gösterecektir.
Nitelikli, parasız, eşit koşullardaki bilimsel eğitim alternatifi yaratılmadığı sürece; bu tartışmanın anlamı ancak çıkar çevrelerinin kendi sorunu olacaktır.
İşin özü böyle olmasına karşın, AKP hükümeti ile Fettullah Gülen Cemaati arasındaki ortaya çıkan böylesi durumlar iktidarı elinde bulunduran kesimlerin kendi içinde yaşadıkları sorunlar olarak nasıl bir gelişim gösterir bu ayrı bir sorundur.
Bu konudaki gelişmeleri de belirleyecek olan halkın mevcut sisteme karşı muhalefetinin eriştiği düzey olacaktır.
Bu gerçek Çanakkale’de Rektör Laçiner ile AKP arsındaki ilişkilerin düzeyi konusunda kendisini çok net bir şekilde göstermektedir.
Mevcut siyasal gelişmelerin boyutu, bu kesimleri dönem dönem birbirinin içine girmiş, bir olmuş bir görüntü vermeye götürdüğü gibi, dönem dönem de “farklılıkları” ile gündeme taşımaktadır.
Tüm bu gelişmeler tesadüfî gelişmeler olmayıp; bir planın gereklerinin yerine getirilmesine ilişkin organize işlerdir.