Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete intikal edişinin 81’in’inci yılında Çanakkale’de ve yurdun dört bir yanında törenlerle anıldı. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Dr. Mithat Atabay, 10 Kasım’ın 81’inci yılında, 1953 tarihinde düzenlenen coşkulu Cumhuriyet Bayramı törenlerini ve vatan topraklarının tören alanına getirilişini, 10 Kasım’da Atatürk’ün Anıtkabir’e nakli için yapılan töreni, Çanakkale’den gönderilen toprakların Atatürk’ün mezarına dökülmesini anlattı. Cumhuriyetin otuzuncu yılının Türkiye’nin olgunluk ve dinamikliğini simgelediğini belirten Atabay, fakat bu yıldönümün aynı zamanda Atatürk’ün de aramızdan ayrılışının onbeşinci yılına tesadüf ettiğini belirtti. Atabay o tarih için; “Atatürk, Etnografya Müzesi’nde bulunan geçici kabrinden ebedi istirahatgâhı olan Anıtkabir’e bu yıl taşınacaktı” iadelerini kullandı. 28 Ekim 1953 Çarşamba günü Çanakkale’nin bayram havasına girdiğini, bütün resmi ve özel binalar bayraklarla süslendiğini belirten Atabay, “29 Ekim Perşembe günü gerçekleşen görkemli kutlamaları ise, Atatürk heykelinin önünde uzanan yarım yay şeklindeki yeşil sahanın çevresi, biraz ara bırakılarak kara ve deniz birlikleriyle, izciler, lise, kız ve erkek sanat enstitüleri ve ilkokul öğrencileri tarafından kuşatıldı. Yeşil sahanın ortasında şanlı bayrağımız dalgalanıyordu. Bütün kuruluşlar, köy temsilcileri, parti mensupları ve büyük bir halk kitlesi kendilerine ayrılan yerleri doldurmuşlardı” sözleriyle anlattı. Çanakkale’nin on iki ilçesinin en sembolik yerlerinden saygı ve özel bir törenle alınan vatan topraklarının tören alanına getirildiğini belirten alınan bu toprakları için; “Eceabat heyetinin getirdiği vatan toprağı, ilçenin tarihi ve yüce değer taşıyan altı ayrı mevkisinden alınmıştı: Bigalı Köyü’nde Mustafa Kemal’in ikamet ettiği Hacı Hüseyin’in evinden, Mustafa Kemal’in Büyük Anafarta Köyü’nde Çamtekke Mevkiindeki Karargâhından, Arıburnu’ndaki Mehmetçik Abidesi’nden, Conkbayırı ve Kemalyeri’ndeki Mustafa Kemal’in Karargâh ve Gözetleme yerinden, Seddülbahir’deki Ertuğrul Tabyası Şehitliği’nden. Gelibolu Heyeti’nin getirdiği vatan toprağı, Rumeli fetih yolunu açan Gazi Süleyman Paşa ile Vatan Şairi Namık Kemal’in Bolayır’daki mezarlarından, Doğanarslan Şehitliği’nden ve Askeri Hastane karşısındaki şehitlikten alınmıştı” dedi. Kutsal emanetlerin Vali İhsan Sabri Çağlayangil’e teslim edildikten sonra, iki kız öğrencinin bu emanetleri masa üstünde duran büyük kutuya heyecan ve saygı ile boşalttıklarını anlatan Atabay, kutsal toprakların, 6 Kasım 1953’te bir heyetle Ankara’ya gönderildiğini belirtti. Atabay, heyetin 10 Kasım 1953 günü Atatürk’ün Anıtkabir’e nakli için yapılan törene Çanakkale’yi temsilen katıldığını ve Çanakkale’den gönderilen toprakların Atatürk’ün düzenlenen merasimle nasıl döküldüğünü anlattı.
“Cumhuriyetin yirminci yılı, insanın gençlik dönemini anımsatıyordu”
“Cumhuriyetimizin kuruluşunun ilk yıldönümü, bir bebeğin yürümesi kadar güzeldi. Onuncu yılı muhteşemdi. Yirminci yılı insanın gençlik dönemini anımsatıyordu” ifadelerini kullanan Atabay; “Her tarafta savaş varken, Türkiye adeta bir barış adasıydı. Türkiye, her yaştan ve her meslekten vatandaşların, kenetlendiği, birlik ve beraberlik abidesiydi. Cumhuriyetin otuzuncu yılı, Türkiye’nin olgunluk ve dinamikliğini simgeliyordu. Savaş dönemi hasarsız atlatılmış, Türkiye’de demokratik yaşam bütün şaşaası ve kurumlarıyla göz dolduruyordu. Fakat bu yıldönümü aynı zamanda Atatürk’ün de aramızdan ayrılışının onbeşinci yılına tesadüf ediyordu. Cumhuriyetin ilk onbeş yılını önderi Atatürk’le birlikte geçiren Türk milleti, son onbeş yılını Atatürksüz geçiriyordu. Atatürk, Etnografya Müzesi’nde bulunan geçici kabrinden ebedi istirahatgâhı olan Anıtkabir’e bu yıl taşınacaktı. Böyle bir hava içerisinde Türkiye’de Cumhuriyetimizin otuzuncu yıldönümü kutlamaları heyecanlı geçecekti. Çanakkale’de de Cumhuriyetimizin otuzuncu kuruluş törenleri önceki yıllara göre daha renkli ve heyecanlı oldu. Ordumuzun kara, deniz ve süvari birlikleri ile her derecedeki okullar, çeşitli kuruluşlar, esnaf örgütleri, partiler ve tüm Çanakkalelilerin katılımıyla yapılan törenler zengin ve coşkulu geçti” dedi.
“28 Ekim 1953 Çarşamba günü Çanakkale bayram havasına girmiş bulunuyordu”
28 Ekim 1953 Çarşamba günü Çanakkale’nin bayram havasına girmiş bulunduğunu belirten Atabay; “Bütün resmi ve özel binalar bayraklarla süslenmişti. Orduevi önü ile Cumhuriyet Alanı girişine taklar kurulmuş, limanda bekleyen vapurlar bayraklarla donatılmıştı. Saat 13’te bando, okulların izci grupları, Vali, hükümet erkânı ve diğer kuruluşların temsilcileri Cumhuriyet Alanı’ndaydı. Bando İstiklal Marşı’nı çalmaya başladığında şanlı bayrağımız göndere çekiliyordu. Bunu Atatürk’ün aziz ruhu huzurunda iki dakikalık saygı duruşu takip edecekti. Bir (Ti) işaretiyle vilayete, orduya, savaş gazilerine, belediyeye, her derecedeki okullara, Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü’ne, partilere ve diğer kuruluşlara ait çelenkler büyük bir saygı ile Atatürk’ün heykelinin çevresine konuldu. Çelenkler itinalı ve göz alıcıydı. Çanakkaleliler adeta Ulu Önderlerini çiçek, renk, yeşil ve yıldız şekline girmiş ölümsüz sevgi ve gözyaşları ile kuşatmışlardı. Sonra izciler bando eşliğinde ana caddelerde bir yürüyüş yaparak bayramın heyecanını tüm şehre gösteriyorlardı. 29 Ekim Perşembe günü, Atatürk heykelinin önünde uzanan yarım yay şeklindeki yeşil sahanın çevresi, biraz ara bırakılarak kara ve deniz birlikleriyle, izciler, lise, kız ve erkek sanat enstitüleri ve ilkokul öğrencileri tarafından kuşatıldı. Yeşil sahanın ortasında şanlı bayrağımız dalgalanıyordu. Bütün kuruluşlar, köy temsilcileri, parti mensupları ve büyük bir halk kitlesi kendilerine ayrılan yerleri doldurmuşlardı. Kocaman Cumhuriyet Alanı, hatta alanı çevreleyen binaların pencereleri ve balkonları insan kalabalığından geçilmiyordu. Fakat asla bir düzensizlik söz konusu değildi Saatler 10.30’u gösterdiğinde tören başladı. Vali İhsan Sabri Çağlayangil, selam vaziyetindeki birliklerin, okulların, halkın ve bütün kuruluşların bayramlarını kutlayarak tribündeki yerini aldı. İstiklal Marşı tam bir huşu içinde okundu. Vali İhsan Sabri Çağlayangil, büyük bir heyecanla ve güzel bir üslupla dinleyenleri büyüleyen bir konuşma gerçekleştirdi. Bunu kıtaların ve okulların resmigeçitleri izledi. Geçit çok muntazam ve güzeldi. Cumhuriyetimizi simgeleyen sembollerden oluşan geçit töreni kutlama programını zenginleştirmiş ve farklılaştırmıştı. Geçit resmini yapan birlikler, okullar, temsilciler ve kuruluşlar yan caddelerden dolanarak tekrar eski yerlerini aldılar. Halk ise yerlerini korumaktaydı” dedi.
“Gençler, canlı bayrak görünüşleriyle “ulusal şeref” ve “bağımsızlığın sembolü” olduklarını ilan ediyorlardı”
Törene, Çanakkale’nin on iki ilçesinin en sembolik yerlerinden saygı ve özel bir törenle alınan vatan topraklarının getirildiği anlatan Atabay; “Atatürk heykelinin önünde, üstü al bayraklarla donatılmış örtülü bir masa vardı. Masanın üstünde büyük sayılabilecek ebatta pırıl pırıl parlayan bir kutu duruyordu. Herkes bu kutuyu merak ediyordu. Vali İhsan Sabri Çağlayangil, masa başında ayaktaydı. Sağında Müstahkem Mevki Komutanı General Neşet ve solunda Belediye Başkanı Haydar Pakel yer alıyordu. Karşıda yeşil sahanın heykele bakan caddesinin tretuvarı üzerinde Çanakkale’nin on iki ilçesinin en sembolik yerlerinden saygı ve özel bir törenle alınan vatan topraklarını getiren üçer kişilik heyetler ilçe isimlerinin alfabetik sırası ile dizilmişlerdi. Yeşil sahada ortaokul ve sanat enstitülerinin öğrencilerinden yüz otuz öğrenci canlı bir ayyıldız yapıyorlardı. Erkekler “ay”, kızlar “yıldız”dı. Hepsinin üzerinde beyaz atlet ve bluz, lacivert pantolon vardı. Bunların çevrelerinde izciler bir çizgi teşkil ediyorlardı. Manzara çok zevkli ve göz yaşartıcıydı. Gençler bu canlı bayrak görünüşleriyle “ulusal şeref” ve “bağımsızlığın sembolü” olduklarını ilan ediyorlardı” dedi.
“Kutsal topraklar, özel bir törenle getirildi”
Toprakların özel bir törenle Ankara’ya nakledildiğini belirten Atabay bu özel töreni ise; “Bir öğretmen bu törenin anlam ve önemini anlattıktan sonra başka bir öğretmen ilçelerden toprak getiren heyetleri halka ayrı ayrı takdim ediyordu. İsimleri söylenen heyetler, getirdikleri kutsal emaneti Vali İhsan Sabri Çağlayangil’e sunuyorlardı. Bu arada takdimi yapan öğretmen toprakların alındığı “kahramanlık” ve “şehamet” sahnelerini anlatıyordu. Eceabat heyetinin getirdiği vatan toprağı, ilçenin tarihi ve yüce değer taşıyan altı ayrı mevkisinden alınmıştı: Bigalı Köyü’nde Mustafa Kemal’in ikamet ettiği Hacı Hüseyin’in evinden, Mustafa Kemal’in Büyük Anafarta Köyü’nde Çamtekke Mevkiindeki Karargâhından, Arıburnu’ndaki Mehmetçik Abidesi’nden, Conkbayırı ve Kemalyeri’ndeki Mustafa Kemal’in Karargâh ve Gözetleme yerinden, Seddülbahir’deki Ertuğrul Tabyası Şehitliği’nden. Bu heyet istisnai olarak altı kişiden oluşuyordu. Çünkü heyete eşsiz Boğaz destanını yaratan Mustafa Kemal’le birlikte onun emrinde savaşan üç yüz gazi de iştirak etmekteydi. Bu “ihtiyar aslanların görünüşü” genel bir coşku yaratmaktaydı. Gelibolu Heyeti’nin getirdiği vatan toprağı, Rumeli fetih yolunu açan Gazi Süleyman Paşa ile Vatan Şairi Namık Kemal’in Bolayır’daki mezarlarından, Doğanarslan Şehitliği’nden ve Askeri Hastane karşısındaki şehitlikten alınmıştı. Çanakkale merkez kaza heyetinin getirdiği vatan toprağı da, 18 Mart 1915 kahramanları Hasan ve Mevsuf Şehitliği ile Deniz Şehitliği’nden saygı ile alınan topraklardı. Diğer ilçe heyetlerinin getirdikleri topraklar da halkın ruhunda destansı yer tutan mevkilerden, Atatürk büst ve heykellerinin bulunduğu bahçe ve topraklardan alınmıştı. Kutsal emanetler Vali İhsan Sabri Çağlayangil’e teslim edildikten sonra iki kız öğrenci bu emanetleri masa üstünde duran büyük kutuya heyecan ve saygı ile boşaltıyorlardı. Sonra Vali, Müstahkem Mevki Komutanı ve Belediye Başkanı sıra ile huşu içerisinde toprakları karıştıracaklardı. Aynı kız öğrenciler eşsiz kahramanlıkların, şereflerin, kan ve gözyaşlarının, kısaca “sınırsız vatan aşkının şahidi ve sembolü olan bu kutsal karışımı” büyük bir atlas torbaya “ibadet eder gibi” derin bir saygı ile doldurup ağzını bağladılar. Bir (Ti) işareti ile bütün topluluk saygı duruşuna geçtiği sırada atlas torba mühür mumu ile mühürlenerek özel kutusuna yerleştirildi. Bayrak oluşturmuş öğrenciler, hep bir ağızdan “Ulu Ataya” hitap ederek antlarını tekrarladılar: “Büyük Halaskar! Devletimizin banisi aziz Atatürk! Birinci vazifemiz Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir…” Andı bir ağızdan söyleyen öğrenciler daha sonra “Dağ başını duman almış” marşını okudular ve gündüz yapılan tören sona erdi. Gece fener alayı düzenlendi ve Yardım Severler Kurumu bir de balo gerçekleştirdi” sözleriyle anlattı.
“Çanakkale’den gönderilen topraklar Atatürk’ün mezarına döküldü”
Atabay, kutsal vatan topraklarının Atatürk’ün mezarına nasıl döküldüğünü ise; “Çanakkale ve Çanakkale gençliği tüm Türkiye’de olduğu gibi cumhuriyete ve Ata’sına sımsıkı bağlıydılar. Çanakkale’den savaş meydanlarından, şehitliklerden ve tarihi yerlerden alınarak Cumhuriyet Bayramı’nda çok anlamlı bir törenle karıştırılmış olan topraklar, 6 Kasım 1953’te bir heyetle Ankara’ya gönderildi. Heyet 10 Kasım 1953 günü Atatürk’ün Anıtkabir’e nakli için yapılan törene Çanakkale’yi temsilen katıldı ve Çanakkale’den gönderilen topraklar Atatürk’ün mezarına döküldü. Yükseköğrenim gençliği Ankara Ulus meydanında yaptığı toplantıda Atatürk’e sevgi ve bağlılığını belirterek coşkun tezahürat yaptılar. Cumhurbaşkanı Celal Bayar da toplantıyı şereflendirdi. Gençlerin arzu ve istekleri üzerine onlara şöyle bir hitap etti: “Aziz gençler! Müsaade ederseniz sizlere evlatlarım diye hitap edeyim. Çünkü yaşım bana bu hakkı vermektedir. Buraya sırf sizi dinlemek, heyecanlarınıza ve asil duygularınıza iştirak etmek için geldim. Konuşmak aklımdan geçmemişti. Fakat ısrarınız karşısında dayanamadım. Atatürk her hareketinde isabetli olmuştur. Büyük eserini gençliğe emanet etmesinin doğruluğunu bugün bu toplantınız tamamen teyit etmektedir. Bu gördüğüm muhteşem manzara ve milli tezahürleriniz istikbal için çok ümit vericidir. Memleketimizin daha feyizli, nurlu bir istikbale kavuşacağının delilidir. Hatırlarsınız, geçen sene birkaç bedbaht Atatürk heykellerine tecavüz etmişti. Bu devrini yaşamış artık maziye karışmış iptidai bir zihniyetin eseridir. Bu bedbahtlara karşı ilk mukavemetin sizleri temsil eden münevver birkaç gencimizden geldiğini biliyorum. Kanun da yakalarına yapıştı. Bugün artık o demleri geride bırakmış oluyoruz. Nurlu istikbal medeniyet yoludur. Medeniyet, derken bunu şahıslarımız, ihtiraslarımız için aramıyoruz. Tekrar edeyim: Milletimizin nurlu istikbalini muasır medeniyette gördüğümüz içindir ki, ona sarılıyoruz. Bizim için yol budur. Gençlik bunu bilmekte ve elindeki emanetin kıymetini takdir etmektedir.” Cumhurbaşkanı Celal Bayar konuşmasını tamamlarken şunları söyledi: “Atatürk, nizam ve intizama riayeti de isterdi. Şüphe yok her hareketimizde bunu da rehber olarak ele alacağız. İşte bütün bunları göz önünde bulundurarak Atatürk’ün yakınında bulunmuş, inkılâplarına hizmet etmiş bir insan, sade Celal Bayar olarak aranıza karıştım, heyecanlarımız karıştı. Gençler! Onun emanetini canımızdan daha aziz bilmeliyiz” sözleriyle anlattı.
(Seçkin Sağlam)