Çanakkale'de hayvancılık

2602

 Çanakkale Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Doç. Dr. Ferhan Savran, kentin hayvancılık potansiyelinin yüksek olduğunu ifade ederek, Çanakkale’nin hayvan üretimine yönelik bilgiler paylaştı. “Çanakkale; fauna-florasıyla, coğrafi olarak yerleştiği bölge açısından bakarsak, birçok avantaja sahip” diyen Savran, “Özellikle bizim bölgemizde, özellikle Biga, büyükbaş açısından, Yenice ve Çan da buna dahil, olarak önde gelen ilçelerimizdir. Bunun yanında Ezine-Ayvacık-Bayramiç üçgeni ve biraz da merkez olmak üzere yoğun bir küçükbaş yetiştiriciliği ve ona bağlı sanayisi de mevcut. Bu yönüyle potansiyeli yüksek bir il. Toplam Türkiye üretimi içerisindeki aldığımız paylar düşük ama, Çanakkale’mizin kendi ekonomisi için çok önemli bir yer kaplıyor. Üretim değeri açısından bakarsak, bizim hayvancılık değerlerimiz oldukça ciddiye alınacak rakam setleri içinde” ifadelerine yer verdi. 

 
Sektörde istikrar yok!
Çanakkale’nin, büyükbaşta yaklaşık 220 bin gibi bir rakama sahip olduğunu ifade eden Savran, küçükbaşta ise; 350-400 bin civarı koyun, 200-250 bin kadar da keçi varlığının bulunduğunu söyledi. Savran, “Aslında bizim küçükbaşta her yıl çok ciddi anlamda değişimimiz var. Sektörel anlamda maalesef bir istikrar taşınamadığı için, bir sene bakıyorsunuz hızla hayvan satılıyor, özellikle bu sene çok ciddi anlamda hayvan kesilip, satıldı. Birçok kişi bu sektörden çıkmak için çaba sarf etti. Ya da şöyle bir şey oluyor; keçiciler ‘koyundan iyi para kazanıyor’ diyor, özellikle et para ettiği için, keçiciler koyunculuğa geçiyor. Koyuncu kızıyor bu sefer keçiye dönüyor. Çanakkale’de hayvancılık konusunda en büyük derdimiz istikrar. Türkiye ortalaması içinde yüzde 3-4 gibi bir hayvan varlığı payına sahibiz. Yani çok ciddi bir rakam seti değil, ama oldukça yine de yüksek. Özellikle keçide birçok yere göre daha iyi durumdayız. Süt keçiciliği açısından çok önemli bir noktadayız. Nerede var süt keçiciliği? İzmir, Balıkesir, bir de bizde. Diğerleri zaten büyük oranda eti ve kılı için yetiştiricilik yapılıyor. Süt sanayimizin, peynirimizin marka değeri olması çok önemli” dedi. 
 
Süt fiyatlarındaki düzensizlik!
Süt fiyatlarındaki inişli çıkışlı grafik ile ilgili olarak ise Savran, “Bu yıl çok enteresan şeyler yaşadık. Birçok toplantı yapıldı süt fiyatları ile ilgili. Mandıracılarla birlikte olduğumuzda, ben her toplantıda, ‘lütfen hayvancımızı destekleyelim. Sizin hammaddeye ihtiyacınız var, hammadde olmazsa zaten siz de olmazsınız’ dedi. bunu kimi mandıracılar onaylasa da kimileri maalesef bunu kabul etmediler. Mesela bu yıl sezon açıldığında, ilk kesilen faturalar bir lira 40 kuruştu. Bunu üreticinin kaldırması mümkün değil ve birçok kişi hemen bu işin içinden çıktı. Daha önceki yıllarda pahalıya süt aldıklarını ifade ederek peynir satamadıklarını söylüyorlardı. Ağustos ayı faturası bir lira 90 kuruş. Nisan ayı 1.40 kesiyorsunuz, Ağustos ayında 1.90 kesiyorsunuz! Peki, nasıl oldu. Öğreniyoruz ki bütün peynirler satılmış. Nasıl bir pazarlama stratejisi var da bu böyle oluyor? Şimdi gelecek sene için (2018) 2 lira ile 2 lira 25 kuruşlardan bahsediliyor keçi sütü için. Birçok üretici zaten yok, herkes süt peşinde koşacak. Neden bu fiyatlara çıkıyor? Çünkü rekabetçi olmak zorunda. Derdimiz bu. Biz istemiyoruz ki böyle bir yukarıya çıksın, bir aşağıya insin. Stabil bir şey olsun. Belli oranlarda insanlarımızın refah içinde yaşayabileceği bir ivme ile yukarıya çıksın fiyatlar. İki sene daha böyle olur, iki sene sonra yine sürünmeye başlar sistem. Bu sistemin her alanında bir düzensizlik var. Biz bunu daha düzenli ve planlı yapamaz mıyız? Yapabiliriz. Avrupa’da yapılıyor. Biz Avrupa’da duymuyoruz süt fiyatlarının bir aşağıya bir yukarıya gittiğini. Gerçek anlamda kuralımızı herhalde koyamıyoruz gibi geliyor. İthalat konusu bu işte çok büyük bir etken oldu. Özellikle büyükbaş sütüne pariteli çalıştığı için bizim küçükbaş, oradan kurtarabilirsek çok daha iyi olacak” dedi. 
 
Halk Elinde Islah Projesi…
Savran, Halk Elinde Islah Projesi ile ilgili olarak ise, “Biz yıllardır, 2003 yılındaki kurulumundan bu yana çaba sarf ediyoruz. Belirli bir noktaya da getirdik. Destekleme sürecinde etkinliğimiz oldu. Kimliklendirme sürecinde, daha bakanlık kimliklendirme yapmazken biz bir kimliklendirme yapalım istedik. Avrupa Birliği normları ile birlikte kimliklendirme de bu sistemin içine girdi. Son dönemde Halk Elinde Hayvan Islahı ile ilgili projeler var. Yani üreticinin elinde bir ıslah çalışması şeklinde oluyor. Aslında biz ‘hemen ıslaha girdik’ diyemeyiz, bu daha sürülerin homojen bir hale gelmesini sağlıyor. Homojenlikten kastım şu, bizde sürülerin birçoğu melez olarak üretiliyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir üretim yapan ülke yok. İngiltere 250 yıl önce bunu yapmış, adamlar saf ırk yetiştiriyorlar. Bizde üretici birliği var, onlarda mesela örneğin Hampshire birliği var. Irkın kendisine has birlikleri var. Biz koyunu da keçiyi de aynı birliğin içine koyuyoruz. Bir adım mıdır? Evet adımdır. Birliklerimizin çatısı altında saf ırklara ulaştıkça alt birlikler kurulur. Halk Elinde Islah Projeleri bizi buraya doğru götürüyor. Gururla söylememiz gerekir ki biz, Türkiye en fazla projesi olan iliz. Bu bizim yönetimimizle ilgili bir durum değil, üreticimizin bu konulara yaklaşımı ve özveri ile çalışmalarının da bir sonucudur” değerlendirmesinde bulundu 
 
Çanakkale’ye Koç Teke Depo İstasyonu kuruluyor
Halk Elindi Islah Projeleri kapsamında Koç Teke Depo İstasyonları için destekleme taleplerinin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından uygun görüldüğünü ifade eden Savran, “Biz de bu arada yerimizi kiraladık, İl Özel İdare’den iskan işlemleri sürecini yaşadık. Akçapınar Köyünün 36 dönümlük arazisinde Koç Teke Depo İstasyonumuzu faaliyete geçireceğiz. Buradaki amaç ne? özellikle teke ve koçta elde ettiğimiz damızlık hayvanlarımız var. Fakat, üretici elde ettiği bu iyi damızlıkların tamamını damızlık olarak elinde tutamıyor. Çünkü bunun finansını karşılaması mümkün değil. Gerçekten değerli olan hayvanların bir kısmını kestirmeye gönderiyor. Diğer taraftan vatandaş bizden koç teke istiyor, biz bulamıyoruz. Biz küçük yaştaki hayvanları alarak, 7-8 ay bakacağız ve üreticinin talepleri üzerine verilecek. Burada şöyle güzel bir şey var, 3 liraya mı satılıyor teke? Bunun yarısını devlet ödeyecek yarısını da üretici ödeyecek. Yani üretici de damızlık hayvanını alırken yüzde 50 hibe ile almış olacak. Hem birliğe faydası olacak, hem üreticiye faydası olarak hem de ihtiyaç hisseden üreticiye de desteği var. Bu gerçekten güzel bir düşünce. Biz bu senenin sonuna kadar yerimizi hazırlayacağız. Amacımız Halk Elinde 5 ayrı ırk hayvanımızı orada yetiştirip üreticimize dağıtacağız. Hangi ırklar var? Sakız, Tahirova, Saanen, Kıl Keçisi ve Karacabey Merinosu…” dedi. 
 
Soy Kütüğü Sistemi (SOYBİS) 
Soy Kütüğü Sistemi ile ilgili olarak açıklamada bulunan Savran, “Yeni bir sistem Soy Kütüğü Sistemi. Burada, birlikler üzerinden yürütülmesi gereken bir sistem. Böylece birlikteki statüler de değişiyor, yeni yönetmeliğimiz ve ana sözleşmemiz de çıktı. Bu SOYBİS kütük sistemine bağlı olan üreticiler asil üye olarak devam edecekler birliklerde. Burada ne yapılıyor? Burada da şu var; hayvanın anası ve babasının belli olduğu kayıtları tutacak üreticiler. SOYBİS sistemine kayıt olacaklar. Burada, anası-babası kim? Hangi tarihte doğmuş? İlk doğumdaki ağırlığı, 30-60-90-120 günlük ağırlıkları hepsi kayda geçecek. Sütçüyseniz, süt sağımı başladıktan sonra her ay birer süt tartımı yapılacak. Eğer etçi ırksa toplam satıştaki ağırlıkları ölçülecek. Tamamının kayıtlarının tutulduğu, doğru kayıtların yapıldığı bir sistem olacak. Tabi ki ıslaha yönelik de bir çalışma olacak bu. Biz Çanakkale olarak, Türkiye’de SOYBİS tutan 8 ilden biriyiz. Eminim ki biz bu işi de çok rahat bir şekilde başarabiliriz” dedi. 
 
“Üretici bilgiyi algılayıp tepki veriyor” 
Savran, son alarak, “Biz küçükbaşta kıt kaynaklı üreticilerle çalışıyoruz. Buradaki üreticiler; çaba gösteren, biraz daha bu işe gönül veren, birçoğu bir yere vermek için bir şeyler talep de eden ve takip eden insanlar. Gerçekten bu çok önemli. Biz birçok projede 5’inci yılımızı tamamlayacağız. Her bölgede yenilikçiler vardır. Yenilikçiler bir alttaki yenilikçilere yakın olan grubu da etkiler. Onlar da onları görerek toplumu ileriye taşırlar. Biz bunun Çanakkale’de oluştuğunu çok rahat bir biçimde söyleyebiliriz. Çiftçi çiftçiden görerek kendini değiştirme yönünde hareket eder. Çanakkale’deki üreticilerin böyle bir avantajı var. Çünkü üretici gerçekten bilgiyi algılayıp bir an önce buna tepki verebiliyor” dedi. 
(Bu haber Çanakkale TROİA Dergisi’nin Ekim ayı sayısında yayınlanmıştır)
Paylaş