“Recep Tayyip Erdoğan’ın sünneti” sözleri ile Başbakanı peygamberleştirme mantığı özünde AKP içindeki bir ruh halinin dışa vurumudur.
Bu ruh hali aynı zamanda başkanlık sistemi talebi ile başka bir versiyonun olarak gündeme gelirken, Osmanlıcılık olarak belirlenen dış politika ilkeleriyle de son padişah zihniyeti olarak önümüze çıkmaktadır.
Milli içki ayranın etkileri bununla da kalmamış; Çanakkalelilerin yatırımlar karşısında sözde “istemezükçü” bir tavır takındığı tespitleri ile Çanakkaleliler adeta ötekileştirilmiştir.
Sağlık Bakan Yardımcısı Agah Kafkas bu tespitini neye göre yapmıştır; hükümet ne vermiştir de Çanakkaleliler bunu ret etmişlerdir?
Yok eğer Kazdağlarındaki altın üretimine karşı olmaktan, yine çevresel değerlerimizi yok edecek kirletici imha edici termik santrallerden bahsediyorsanız o zaman durum farklı.
Çanakkaleliler değerlerine sahip çıkmak; tarihini, doğasını, tarımsal potansiyelini, sağlığını korumak adına bu yok edici girişimlere karşı duruyor, çok da iyi yapıyor.
Buradan hareket edilerek yapılmış bir değerlendirme ise; Sağlık Bakan Yardımcısı derhal istifa etmelidir.
Bir halkın sağlığını tehlikeye atacak bir bakan yardımcısının bırakın varlığını, olmasını düşünmek bile abesle iştigaldir.
Bu “istemezükçülük” kavramına yabancı değiliz, zaten Çanakkaleliler olarak.
Halkın karşı çıktığı fakat bir takım çıkar çevrelerince desteklenen bazı girişimler için halkın iradesinin yaftalanmasının adıdır “istemezükçülük”
Bu kavramı kendisine dayanak yapanların hangi projeler ile karşımıza çıktıkları henüz hafızalarımızda.
Bakan yardımcısının da bu kervana katılması esasında çok da şaşırtıcı değil.
Bu ülkede halkın menfaatleri ile ve onların menfaatlerini göz ardı ederek, her şeyi kendi rantları olarak düşünenler arasında her zaman bu çelişki var olacaktır.
Önemli olan bu çelişkinin tarafı olarak halkın kendi çıkarları için birleşerek omuz omuza bu çıkar çevrelerinin karşısında durmalarıdır.
O zaman böylesi demeçlerin hiç bir anlamı da kalmayacaktır.
Bu ziyaret sonrasında bir kez daha şunu söyleyebilirim;AKP yerelde stratejik olma adına daha çok mesafe kat etmelidir.
Her seferinde baltayı taşa vurmakta, her ziyaret yeni bir handikaba dönüşmektedir.
Tıpkı Orman ve Su İşleri Bakanının, Buca’da açık mikrofonlar önünde Buca Belediyesi için söylemiş olduğu sözler gibi.
Devletin imkânları ne zamandır tehdit ve cezalandırma aracı oldu acaba?
Neyse AKP’nin politikalarını şimdilik geçelim.
Benim kaygım; Çanakkale’nin çağdaş, ilerici, devrimci birikiminin yok edilmesi girişimlerine karşı bu değerlerin korunması için Çanakkale’de daha nitelikli bir zemin yaratılması noktasındadır.
Bu kaygının artık daha çok tartışılır olması ve gerekenlerin yerine getirilmesi için herkesin bir adım daha öne çıkmasının sağlanması konusunu şimdi daha çok gündem yapma zamanıdır.