Çadırlı direnişe Çan desteği

983

 Kirazlı Balaban bölgesinde çadırlı Su ve Vicdan Nöbeti’ni sürdüren yaşam savunucuları, gece-gündüz maden sahasında nöbet tutuyor. “Madenci şirket buradan gidene kadar, biz burayı terk etmiyoruz” diyerek şarkılarla türkülerle Kazdağları’nı savunan yurttaşlara, Çan Çevre Derneği Başkanı Hamza Yıldız’dan destek geldi.  “Çanakkale`nin tek su kaynağı Atikhisar Barajı su havzası Kirazlı/Balaban bölgesinde Alamos Gold firmasının başlattığı altın işletmesine tepki olarak başlatılan Su ve Vicdan Nöbeti nereye evriliyor?” diye soran Yıldız, “Bu eylemi başlatan koordinasyon kurulu ve yürütme merkezi çok iyi başlayan ve yürütülen, konuyu önce Çanakkale, ardından ülke gündeminin ilk sırasına taşıyan mücadeleyi, orman yangın riski ve provokasyon endişesi ile çadırlı konaklama merkezini taşıma kararı aldı. Bu çok başarılı giden eylemin ruhuna aykırıydı ve geri adım gibi algılandı. Kamuoyunda eylemle ilgili şüpheler oluşmaya başladı. Tatmin edici bir açıklama da gelmedi. Fazıl Say konseri ile konu ülke gündemini aşarak uluslararası yeni bir boyut kazandı. Ardından Çanakkale Belediyesi bu eylemin çadırlı konaklama bölümünden çekildi. Burada hayatı kolaylaştırma adına verdiği bütün hizmetleri sonlandırdı. Çadır, masa, tuvalet, su ve temizlik hizmetleri geri çekildi. Yani bu çok anlamlı ve geleceğe umut aşılayan direnişin ipi çekildi. Neden? Bu sorunun cevabı hala yok. Israrlı sorularımıza suskunluk karşılık verdi. Geriye bir avuç çadırlı eylemci genç kaldı. Özgür ruhları ve iradeleriyle çadırlarını sökmediler. Tehditlere aldırmadılar. Ve Balaban konaklama merkezinde Su ve Vicdan Nöbeti`ne devam ettiler. Konuyu anlamak ve yerinde görmek, bu insanları dinlemek için Çan Çevre Derneği yönetimi olarak ziyaretlerine gitmeye karar verdik” dedi.

 
“Cuma akşamı yine oradayız”
“Yaşamsal ihtiyaçları olabilecek ve dayanıklı kahvaltılık gıda ürünleri, su ve mevsimlik sebze ve meyveleri bagajlarımıza doldurup yola çıktık” diyen Yıldız, “Misafirlerimizdi sonuçta, bizim geleceğimizin nöbetine taliptiler. Kazdağları için buradaydılar ve bir irade ortaya koyuyorlardı cesurca. Eski havası ve canlılığı yoktu kampın. Boşalan bir dağ köyü havasındaydı. Ama bir ruhu vardı hala. Hem de genç ve asi bir ruha evrilmişti. Azdı ama canlı ve umut doluydular. Maden sahasından yeni dönmüşlerdi. Akşam yemeği hazırlığı vardı. Tanıştık. Amfi tiyatro inşa ediyorlardı toprak ve artık malzemelerden. Masalarını bile kendileri yapmışlardı. Aydınlanma yetersizdi. Çöpleri alınmıyordu. En büyük sıkıntıları buydu. Çözmeye söz verdik bu meseleyi. Akşam sofrasına buyur edildik. Menü pilav, makarna, yoğurt, karpuz ve üzümden ibaretti. Samanyolu ve yıldızlar altında gitar resitalleri eşliğinde belki de en anlamlı yemeğimizdi. Güzel insanlardı velhasıl. Coşkulu, heyecanlı, inançlı ve kararlıydılar. Bu toprağın güzel yürekli çocuklarıydılar. O amfi tiyatro simgesi, muhteşemdi. Su ve Vicdan Nöbeti bu çocuklara kaldı. Gerçek sahiplerine. Hepsinin gözlerinden öpüyorum. Cuma akşamı yine oradayız ve çadırlarımızla geleceğiz” ifadelerine yer verdi. 
 
“Çocukları korumalıyız”
Çan’ın Karadağ Köyü’nde Esan Eczacıbaşı şirketine karşı verilen mücadelede öne çıkan, yorumları ve değerlendirmeleri ile çevre mücadelesinin içinde yer alan, madenci şirketi köylerinden eli boş gönderen Mustafa Önder de açıklamada bulundu. Önder, “Fazıl Say konserinden sonra bir süre gidememiştim nöbet alanına; bayram, misafirler, salça işleri yüzünden.  Gelişmeleri sadece sosyal medya üzerinden takip edebildim. Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyon Kurulu’nun gece nöbetinin kaldırılması vesaire…  Koordinasyon Kurulu’nun, çeşitli kaygılarla çadır nöbetini geceleri kaldırıp, orada kalanlara tüm yaşamsal ve lojistik desteğini sonlandırmasını anlamaya çalıştım uzun süre ve çevre mücadelesinde 2017-2018 yıllarında olanları/olamayanları hatırlayıp düşündüm. İlk fırsatta (24 Ağustos) nöbet alanındaydım. Gece-gündüz nöbete devam kararı alan çocuklarla tanışmıştım. Tesadüf buya, Tunceli Belediye başkanı da o gün geldi.  Basın açıklamasında Koordinasyon Kurulunda yer alan bazı arkadaşların etik olmayan söz ve davranışlarına tanıklık ettim o gün. Anlamlandıramadım! Bu endişe verici düşünceyle 26 Ağustos pazartesi akşamüstü tekrar gittim Balaban Direnme Tesislerine.  Gün batarken maden sahasına dek birlikte yürüdük ve onları daha iyi tanıma imkânım oldu… Çanakkale’nin belli bölgelerini (Kirazlı, Ağıdağı, Çamyurt) toprağıyla, suyuyla, havasıyla yaşanmaz hale getirecek olan altın madeni projesine karşı mücadelede gece-gündüz nöbete devam eden çocuklara “göz-kulak” olmamız lazım, diye düşünüyorum. Bu güzel/çiçek çocuklara, ilk başta Koordinasyon Kurulunun ve tüm Çanakkalelilerin sahip çıkması ve onları yalnız bırakmaması gerekmektedir.  Bu boynumuzun borcudur… Bu çocukları gözümüz gibi korumalıyız!” dedi.
(Seçkin Sağlam) 
Paylaş