Bu kadar zor mu?

Ezine, Bayramiç yolu benim bildiğim kadarı ile 25 yıldır bir türlü yapılamadı. Üstelik de sadece 25 km... Yine anımsadığım kadarı ile bu yolda devam eden yapım işinin neden olduğu dört ölümlü kaza yaşandı. Son kazada da aralarında dostumuz Reşit Tümer’in de vefat ettiği üç kişiyi kaybettik.
Cenaze nedeniyle Bayramiç’e gittiğimde korkunç iddialar karşısında, bir kez daha ülkemiz gerçekleri ile yüz yüze geldim.

556
Kazanın olmasına en büyük sebep; yola atılan mıcır ve o bölümde uyarı levhalarının olmaması idi. Uyarı levhalarının, kazanın olmasından sonra dikildiği iddiaları konuşuluyordu. Eğer böyle ise; bu kaza değil, bir cinayettir. Şimdi bu konunun takipçisi olmanın zamanıdır.
 
Kaybettiğimiz Tümer de bu yolun yıllardır yapılamamasının getirdiği sorunları her fırsatta dile getiren bir siyasetçi olarak ne yazık ki kendisi bu yolun kurbanı oldu. Bakalım karayolları ne kadar duyarlı davranacak? Cevaplanması gerekli şu sorular için bir tavır gösterebilecek mi?
Bu yol kaç yıldır yapım aşamasındadır?
Bu yolda kaç ölümlü kaza meydana gelmiştir?
Son kazanın olduğu akşam uyarı levhalarının olmaması iddiaları doğru mudur?
 
Bizim ülkemizde ölen öldüğünle kalır derler ya artık bu kaderin değişmesi zamanıdır.
Yine 8 askerimizi yitirdiğimiz, yıllardır süren herkesi acıya boğan temel sorunumuzun acı dolu bir perdesi ile karşı karşıya kaldık. Bu sorunun çözümü için adım atmayanlar en az bu cinayetleri işleyenler kadar sorumludur. Yıllardır bu sorun üzerinden siyasal kazanımlar oluşturmak için gerçekleri görmeyenler, bir an önce gerçekler ile yüzleşmelidirler. 30 yıldır süren bu sorun için sadece güvenlik politikaları ile vatandaşın karşısına, vatan millet edebiyatı ile çıkanlar kendilerini gözden geçirmelidirler.
 
Bu sorun, bir demokrasi ve insan hakları sorunu olarak; TBMM’ indeki siyasi partilerin uyumu ile çözülecek; ihtiyacın getirdiği alanlarda oluşturulacak yasal dönüşümler ile adım atılacak bir konudur. Yeni anayasa çalışmaları bu konuda gündemdeki bir olanaktır. Her yitirdiğimiz gencimiz sonrasında intikam duygularının körüklenmesi bu konuda çözüm değildir.
 
Bu acıların bitmesini isteyen herkes siyasal platformda taraftarı olduğu siyasal temsilcilerini “bu sorunu çözün “baskısı ile yönlendirmelidir.
 
TBMM nezdinde bu konuda gerekli adımlar atılmaz ise bu acılar ile daha çok ocaklar sönecektir. Şunu unutmayınız ki; bu sorunu çözme konusunda irade göstermeyen herkes bu acıların oluşmasının bir parçasıdır. Gelinen noktadaki koşullar ve şartların doğru analiz edilmesi artık kaçınılmazdır. Bu acıların yok edilmesi dostluk ve kardeşlik ikliminin yaratılmasından geçer. Bunun için de yapılacaklar bellidir.
 
Fakat yıllardır bu sorun üzerinden nemalananlar bu sorunun özellik ile çözülmesinin önünde durmaktadırlar. Çünkü bindikleri dal, bu daldır. Ülkemiz bu sorunu çözemediği sürece hiçbir mesafe alamaz. Bu anlamıyla temel bir sorunumuzdur. Kendileri gibi düşünmeyenlere, kendi yandaşlık kanatlarına girmeyenlere, farklılıklarına tahammül gösteremeyip, ötekileştirerek mevcut olan ilişkileri baskıya dönüştüren terörize eden bu iklim her alanda kendisini gösteriyor.
 
İşte ÇOMÜ Rektörü; “en özgürlükçü üniversite” hedefi olan bir rektör, çalışanlarını sürgünler ile biat etmeye zorluyor, gözdağı veriyor. Yine gündeminde sürgünler var.
İşte bu  iklim,  Dağlıca’da nasıl esiyor ise, ÇOMÜ’de de aynı şekilde esiyor.
İşin özü bu; bunu kavrayabildiğimiz ölçüde daha güzel yarınlar için atacağımız adımlar olacak.
Paylaş