Bozcaada’da bağ da bitiyor, bağcılık da…

Bozcaada’da çavuş üzümü son yıllarda yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Bölgede üreticiler bağcılığı yaşatmak adına Don Kişot gibi verim alamadıkları ve destek göremedikleri halde mücadeleye devam ederken, şarap üretimi konusunda hizmet veren firma temsilcilerinin açıklamaları ise sektörde yaşanan tehlikeyi gözler önüne seriyor.

1010
Bağcılığın getirisinin azalması, üreticinin yaşadığı ekonomik sıkıntılar ve adada bağcılık yerine turizm potansiyelinin geliştirilmesi gibi sebeplerden dolayı ayakta kalabilmek için direnen son bağlar ise bakımsız koşullarda devletin uzatacağı yardım elini bekliyor. Ada da bağcılığın bitmesi halinde turizmin de büyük yara alacağını belirten üreticiler, son yıllarda yeteri kadar önem verilmeyen bağcılık ile birlikte çavuş üzümünün pazarlaması konusunda da büyük sıkıntılar yaşandığına dikkat çektiler.
 
“Bağcılık günden güne bitiyor”
Yaşanan bazı olumsuz etkenler nedeniyle yavaş yavaş bağcılıktan vazgeçilmesi ada halkında büyük kaygı uyandırırken, adanın yerlisi olmayan İstanbul ve Ankara’dan gelen bağ sahiplerinin işletme konusunda eksik kalması ise sektörü olumsuz yönde etkiliyor. İl dışından gelen bazı üreticilerin bağı başka amaçla kullanması, bağın içine taş ev yapması gibi sebeplerin bağcılığı günden güne bitirdiğini ifade eden firma yetkilileri, “Çavuş üzümünün yok olma tehlikesinin çeşitli nedenleri var. Son yıllarda adada turizm ekonomisi geliştiğinden bağlar inşaata açıldı. Eskiden ada halkı bağcılıktan elde etmiş olduğu gelirle rahat rahat yaşıyordu. Turizmin öne geçmesi ile birçok bağcı yerini sattı ve bağcılık el değiştirdi. Bağcılık konusuna vakıf olamayanların elinde üretim sekteye uğradı” dediler.
 
 
Evliya Çelebi’nin zamanında Bozcaada’yı anlatırken adanın rüzgarına atıf yaptığı ve : “Buradaki gibi güzel Çavuş Üzümü dünyanın hiçbir yerinde yetişmez” dediği ve narinliği ve lezzeti ile Ada bağcılığı denildiğinde, adanın sembolü haline gelmiş, dünyadaki en kaliteli üzüm çeşitlerinin başında gelen Çavuş Üzümü son yıllarda yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalırken, bağcılığın getirisinin azalması, üreticinin yaşadığı ekonomik sıkıntılar ve adada bağcılık yerine turizm potansiyelinin geliştirilmesi gibi sebeplerle ayakta kalan ve direnen son bağlar ise bakımsız koşullarda devletin uzatacağı yardım elini bekliyor.
 
Talay: “Bağcılık biterse, turizm de biter”
Mehmet Talay / Talay Şarapçılık: “Çavuş üzümü yavaş yavaş yok oluyor. Yapısı itibari ile çok narin, ince kabuklu ve hastalıklara yatkın bir üzüm çeşidi. Aynı şekilde muhafazası da zor. Çavuş üzümünün piyasası İstanbul Hali. Bu çeşit üzüm İstanbul’da çok rağbet görmüyor. Adadan İstanbul Hali’ne gönderilen 100 kasa üzüme karşılık hal eksi bakiye ile üreticiye fatura gönderiyor. Üretici hem üretip, hem de üstüne borçlu çıkarılıyor. Üretici bir yıl boyunca peşin masraf yapıyor, ama parasını 1 yıl sonra alıyor. Çavuş Üzümü toplumda ağırlıklı olarak 50-60 yaş üzeri insanlar tarafından biliniyor. Eskiden bu üzümü Yahudiler ve Ermeniler çok tüketirdi, onların da nüfus olarak azalması nedeniyle tüketilmez oldu. Bir de son yıllarda iri taneli kırmızı üzümün daha faydalı olduğuna dair yayınlar yapılıyor. Aslında hem lezzet olarak, hem tat olarak Çavuş Üzümü özeldir. Son yıllarda durum eskisi gibi değil. Eskiden 10 bin kasa üzüm giderdi, şimdi 870 kasa gidiyor. Ortalama 2000 kasada seyrediyor. Bunu engellemek amacıyla biz Çavuşoğlu Üzüm Komitesi kurduk. Komite 9 kişiden oluşuyor, komite içinde Gazeteci Haluk Şahin, Feray Tunç gibi isimler de var. Bağcılığın bitiyor olmasına çok üzülüyoruz. Bunun çok çeşitli nedenleri var. Turizm yaparak 4 ayda kazanılan para, 12 ay boyunca bağcılık yapılarak kazanılan paradan daha iyi olunca insanlar tercih ediyor. Ben 400 dönüm bağa bakıyorum. Bağcılık oldukça zahmetli iş, ama aynı zamanda da gönül işi. Bazen kendimi Don Kişot gibi hissediyorum. Benim ve ailemin misyonu bağcılığı yaşatmak. Benim 200 dönüm işlettiğim bağım varsa, en az 300 dönüm de eşimin, dostumun emanet ettiği bağlara bakıyorum. Yeni bağlar yetişsin, bağcılık yaşasın istiyorum. Şu unutulmamalıdır ki bağcılık ada için çok önemli bir kaynaktır. Bağcılık biterse, turizm de biter. İnsanlar adaya bağlar için geliyor, beton olunca gelmez. Önceden yemyeşil olan bağ yerleri şimdi baktığınızda sapsarı otlağa dönüşmüş durumda. Bu durum içler acısı. Devlet üreticiye destek vermeli. Bu sıkıntı Türkiye genelinde var. Mazotun 4 lira olduğu bir dönemde keyif için gezene de, traktör başında güneş altında çalışan üreticiye de aynı mazot fiyatını uygularsanız üretici zorlanır. Mazot fiyatlarının çiftçiye ucuz olması gerekir. Çiftçi yok olursa ve üretici bitirilirse bugünün üreticileri yarının tüketicileri olacaktır.”
 
Ataol: “Bağlar inşaata açıldı”
Hasan Ataol / Ataol Şarapçılık: “Çavuş üzümü adanın iklimine uyumlu olduğundan başka bir ilde yetiştirseniz dahi aynı kaliteyi yakalamanız olanaksızdır. Biz firma olarak aynı zamanda Çavuş üzümü üreticisiyiz. Çavuş üzümünün yok olma tehlikesinin çeşitli nedenleri var. Birincisi son yıllarda adada turizm ekonomisi geliştiğinden bağlar inşaata açıldı. Eskiden ada halkı bağcılıktan elde etmiş olduğu gelirle rahat rahat yaşıyordu. Turizmin öne geçmesi ile birçok bağcı yerini sattı ve bağcılık el değiştirdi. Bağcılık konusuna vakıf olamayanların elinde üretim sekteye uğradı. İkincisi şarapçılık başta olmak üzere alkol sektörüne uygulanan vergiler şarap fiyatlarını olumsuz etkiledi. Çavuş üzümü aslen şarap üretimine çok uygun bir üzüm çeşidi değil. O yüzden yıllar yılı da piyasası İstanbul Hali olmuştur. Bunun yanında Çavuş Üzümü yaz başında yağan yağmur nedeniyle tozlaşma ve döllenme sürecine erken girdi ve bu da rekolteyi olumsuz etkiledi. “
 
Ahmet Güler / Gülerada Şarapçılık: “Bağcılığa son yıllarda yeteri kadar önem verilmiyor. Çavuş üzümünün pazarlaması konusunda da sıkıntılar yaşanıyor. Ürünün 4’te 3 İstanbul Hali’ne gidiyor. Pazarda beklediği fiyatı bulamadığından üretici de yaptığı masrafı karşılayamıyor. Bir bağ için ayda 1000 Lira masraf yapan üretici, ne yazık ki topladığı üzümlerin karşılığında en fazla 2000 lira alıyor. Eskiden işçilik de daha ucuzdu. Tüm bu etkenler nedeniyle yavaş yavaş bağcılıktan vazgeçiliyor. Bağcılığın el değiştirmesi de olumsuz etki yaratıyor. Adanın yerlisi olmayan İstanbul ve Ankara’dan gelen bağ sahipleri işletme konusunda eksik kalıyor. Bağı başka amaçla kullanıyor. Bağın içine taş ev yapıyor, meyve ağaçları ekiyor. Bu ve bunun gibi sebepler nedeniyle bağcılık günden güne bitiyor.”
Paylaş