Kazdağı doğal ve Kültür Varlıkları Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Süheyla Doğan, açıklamasında 2017 yılını değerlendirerek, 2018 yılına ilişkin beklentilere değindi. Doğan, Kaz Dağı ve çevresinde doğal ve kültürel varlıklara dönük çeşitli tehditler bulunduğunu ifade ederek, “Vahşi Madencilik, termik santraller, dereler-çaylar üzerinde planlanan barajlar, imar baskısı, yoğun yapılaşma, tarım ilaçları, denizlerde ve derelerdeki kanalizasyon vb. nedeniyle oluşan kirlilik, doğaya atılan naylon torba, plastik ve kimyasal atıklar bunların en önemlilerindendir” dedi.
“10 yıldır altın gümüş arama faaliyetleri sürüyor”
Kaz Dağı ve yöresinde 10 yıldan fazla bir süredir altın-gümüş madenciliği arama faaliyetleri sürdüğüne dikkat eden açıklamada; “Daha arama aşamasında ağaç kesimlerine, suların kirlenmesine yol açan projelerin bazılarına işletme ruhsatları da verilmiştir. Bu projeler için yerel halkın tüm muhalefetine rağmen ÇED süreçleri tamamlanmış ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ‘ÇED Olumlu’ kararları verilmiştir. ‘ÇED Olumlu’ kararları dava edilmiş, davaların büyük bir bölümü kazanılmıştır. Ancak son günlerde kazanılan davalar temyiz aşamalarında kaybedilmeye başlanmıştır. Faaliyete geçmiş olan Edremit-Havran’da Tepeoba Molibden ve Bakır Madeni ve Yenice Kalkım yakınlarında Karaaydın Kurşun Madeni Projeleri nedeniyle binlerce ağaç kesilmiş, doğa kirlenmiş ve devasa çukurlar oluşmuştur. Kazdağı’nın kuzey tarafında, Çanakkale’nin içme suyu kaynağı olan Atikhisar Barajı yakınlarında işletme ruhsatı almış olan Kirazlı, Şahinli Altın Madeni Projeleri’nde ileri aşamalara gelinmiştir. Çalışma ruhsatı olmamasına rağmen ciddi ağaç kesimleri yapılmıştır. Kazdağı’nın güney tarafındaki Kısacık Altın Madeni Projesi’nde ve Dondurma Köyü Altın Madeni Projelerinde verilen yoğun mücadele sonucu ÇED süreçleri durdurulmuştur. Gökçeada’da altın madeni arama ruhsatları verilmiş, halkın ve yaşam savunucularının tepkileri ile Firma projeden çekildiğini açıklamış ve ÇED süreci durdurulmuştur” dendi
“Ormanda yaşayan hayvanlar yok olacak”
Altın madenciliği projeleri işletmeye geçerse oluşacak tahribatları ve zararlarını sıralayan Doğan açıklamasında; “Ağaçlar, ormanlar yok edilecek, çölleşme, kuraklaşma olacak. Ormanda yaşayan hayvanlar yok olacak. Doğal peyzaj bozulacak, devasa çukurlar ve tepeler oluşacak. Pasa (atık toprak, taş kaya) yığınları oluşacak. Delme, kazma, kırma, eleme sırasında toz meydana gelecek. Patlatma, kırma, taşıma sırasında ses, gürültü meydana gelecek. Pasa dağlarından ‘asit maden drenajı’ meydana gelecek, dereler, göller, barajlar kirlenecek. Yeraltı suları ve içme suyu kaynakları kirlenecek, yeraltı suyu çekilecek, kuraklık başlayacak. Ekosistem bozulacak, doğanın dengesi yok olacak. Tarım, hayvancılık, turizm yapılamaz hale gelecek. Cevher işleme tesisi kurulursa, tesiste siyanür kullanılacak, insan sağlığı ve doğa zarar görecek, zehirlenme, kanser, alzheimer şeklinde bir sürü hastalıklara yol açacak. Köylerde yaşayanlar arasındaki ilişkiler bozulacak, iç barış etkilenecek. Madende çalışanlar, çalışmayanlar ayrımı başlayacak. Kardeş kardeşe düşman olacaktır” dedi.
“Termik Santraller erken ölümlere yol açıyor”
Çanakkale’de 11’i proje aşamasında, 1’i inşaat halinde, 4’ü faal durumda çoğu ithal kömüre dayalı toplam 16 termik santral projesi bulunduğunu belirten Doğan, santrallerin yıkıcı sonuçlarına yer vererek; “Toplam Kurulu güç yaklaşık 12 bin megawat civarındadır. Termik santraller Lapseki, Karabiga, Çan ve Yenice`de yoğunlaşmış durumdadır. Yenice’nin tüm köyleri Çırpılar Termik Santralı projesine karşı mücadelelerini yoğun bir şekilde sürdürmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Uluslararası Enerji Ajansı raporlarına göre, termik santraller, hava kirliliğine, iklim değişikliğine ve bunların beraberinde getirdiği yıkıcı sonuçlara yol açıyor. Hava kirliliği, bronşit, amfizem ve akciğer kanseri gibi kronik solunum hastalıkları ve kalp-damar hastalıkları gibi ölümcül hastalıklara sebep olabiliyor. Hava kirliliği, Dünya`da her yıl 6,5 milyon kişinin erken ölümüne sebep oluyor. Dünya Bankası verilerine göre ise Türkiye’de her yıl 28.881 kişi termik santralların yarattığı hava kirliliği nedeniyle daha erken ölüyor. Çanakkale`ye 16 adet termik santral yapılırsa, Çanakkale`deki hava kirliliği yüzde 150 artacak ve bu santralların yaratacağı sağlık sorunları ve erken ölümler artacak. Hava kirliliği dışında, asit yağmurları ve tozuma nedeniyle su kaynakları ve topraklar kirlenecek. Sebze, meyve bahçeleri ve ormanlar kuruyacak ve tarım, turizm gibi faaliyetler yapılamaz hale gelecek. İklim değişikliği nedeniyle ani ve aşırı yağışlar, sel, tayfun, fırtına, kuraklık, çölleşme görülecektir. Edremit Körfezi’ne dökülen bütün akarsular üzerine, Zeytinli Çayı’ndan Mıhlı Çayı’na kadar barajlar planlanmaktadır. Daha önce enerji ihtiyacı bahane edilen ve HES olarak projelendirilen barajlar, şimdi Bölgedeki halkın ilerideki su ihtiyacı gerekçelendirilerek içme suyu barajlarına dönüştürülmüş durumdadır. Barajların yapılması durumunda, bölgenin iklimi değişecek, daha nemli hale gelecek, yer altı su kaynakları etkilenecek, akarsular hapsedilecek, ticarileşecek, tarım ve ormancılık olumsuz etkilenecek ve ekosistem bozulacaktır. Mehmetalan Köylüleri Zeytinli Barajı Projesine karşı direnişlerini sürdürmektedir. Özellikle Ayvacık, Ezine İlçeleri sınırları içerisinde ciddi sayıda Rüzgar Enerji Santrali ve Jeotermal Enerji Santrali Projeleri için oldukça fazla sayıda lisans verilmekte ve bu projeler için Çanakkale Valiliği’nde “ÇED Gerekli Değildir” kararları verilerek çevreye vereceği zararlar incelenmemektedir. Lisansların belli bir yöre için yoğunluğu ve yer seçimlerindeki yanlışlıklar da bölgenin ekosistemini tehdit etmektedir. Zeytinlikler içinde verilen ruhsatlar ve izinler, meralar ve tarım alanları içinde verilen ruhsatlar haklı olarak bölge halkının tepkisini çekmekte ve direnişlere neden olmaktadır. Ayvacık Kıran Köyleri RES’lere direnmiş ve bazı projelerin geri çekilmesi sağlanmıştır. Ayvacık-Gülpınar köylüsü kadınların JES’e karşı günlerce süren nöbeti 2017’nin unutulmaz mücadelelerindendir” denildi. (Eren Aşnaz)