1999 depremlerinin 15. yıl dönümünde, ülkenin depreme hazırlık açısından aldığı yolu değerlendiren TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Çanakkale Temsilcisi Selçuk Başaran; "Ülkemiz gündeminden hiç çıkmaması gereken ve unutulduğu an meydana gelen deprem yıkıcı sinsi yüzünü son olarak 2011 yılında meydana gelen Van depremleriyle göstermiş, 1999 yılında meydana gelen depremlerden yeterli dersi çıkarmadığımız gerçeğini bir kez daha en acımasız bir şekilde göstermiştir. Ülkemizin jeolojik gerçekliği olarak depremlerle sık sık karşılaşacağımız bilinmesine karşın, deprem gibi bir doğa olayının "asrın felaketine" dönüşmesinin ardından geçen onbeş yıl sonra bugün, yaşadığımız çevrenin afetlere karşı daha güvenli olduğunu söylemek maalesef hala mümkün değildir.
Son günlerde Karadeniz’den Akdeniz’e, Ege Denizinden Van’a kadar ülkemizin çok geniş bir coğrafyasında meydana gelen depremler, ülkemizin olması gereken can alıcı gündem maddelerinden birisinin deprem olduğu gerçeğini bizlere defalarca hatırlatmaya devam etmektedir. 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen ve büyüklüğü 7.4 olan bu deprem nedeniyle 17.479 kişi hayatını kaybetmiş, 45.953 kişi yaralanmış, 244.383 civarında konut ve işyeri hasar görmüş, üretim kaybı dahil GSMH üzerindeki olumsuz doğrudan ve dolaylı etkisi yaklaşık 15 milyar ABD Doları olarak hesaplanmıştır. 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin devasa boyutta bir felakete dönüşmesinin temel nedeninin; yeterince mühendislik hizmeti görmemiş depreme dayanaksız yapılar, sağlıksız ve plansız kentleşmeler ile yanlış yerleşim alanlarının belirlenmesi olduğu gerçeği artık herkes tarafından kabul edilmiştir" dedi.
"15 yıl nasıl geçti?"
"1999 Depremlerinden bu güne kadar depremlerle ve yapılması gerekenlerle ilgili TBMM dahil bir çok kuruluş tarafından raporlar hazırlanmış, eylem planları oluşturulmuş; Yapı Denetimi Hakkında Kanun ve Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile bazı ikincil nitelikteki yönetmelik vb alt mevzuatlar çıkarılarak yürürlüğe konulmuştur" diyen Başaran; "Ancak, deprem zararlarının azaltılması yönünde yapılması gerekenleri eksikli de olsa ortaya koyan Ulusal Deprem Konseyi, Deprem Şûrası, Kentleşme Şurası (KENTGES) raporları gereği yapılmadan tozlu raflara kaldırılarak unutulmuş, çıkarılan yasalar ise deprem zararlarını azaltma yerine, deprem bahane edilerek siyasi iktidarın rant dağıtımının mevzuatı olmuştur. Sonuçta, geçen 15 yılda sadece bir arpa boyu yol alınabilmiştir. Ülkemizin en temel gündem maddelerinden biri olması gereken deprem, ne yazık ki unutulmuş, unutturulmuş, yapılalar İdare-i Maslahat`ın ötesine geçememiştir. 1999 depremlerinden sonra afetlere karşı mücadele adına hiçbir şey yapılmadığı söylenemez. Ancak, aradan geçen 15 yıldan sonra bugün dahi hasarlı konutlarda ikamet ediliyor olması bile, yapılanların “durumun idare edilmesinden” öte bir anlamı olmadığını açıkça göstermektedir. Geriye dönüp baktığımızda bu gün sadece bir arpa boyu yol aldığımızı görüyoruz. Unutmamak gerekir ki afet yönetimi idare-i maslahatçılığı kabul etmez. Bu zafiyetin bedelini başta yoksullar olmak üzere hep birlikte çok ağır bir şekilde ödemek durumunda kalabiliriz. Depremler bu coğrafyanın jeolojik yapısının kaçınılmaz sonucudur. Ancak, afetler bu ülke insanının kaderi değildir" şeklinde konuştu.