Bu işin hukuki yönünü biraz incelemek gerekecek.
Gösteri ve yürüyüş yapmak temel bir insan hakkıdır.
Bu temelde Anayasanın 34. Maddesinde “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” ifadeleri yer almaktadır.
Anayasanın 34 maddesi şu ifadeler ile devam eder;
“Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.”
Anlaşılacağı üzere Anayasa, kanuni düzenlemeden bahsetmektedir; konu ile ilgili olarak da 2911 sayılı kanun yürürlüktedir.
İlgili kanunun 6. maddesindeki düzenlemeler şöyledir:
” Toplantı ve gösteri yürüyüşleri, tüm il veya ilçe sınırları içerisinde aşağıdaki hükümlere uyulmak şartıyla her yerde yapılabilir. Şehir ve kasabalarda ve gerekli görülen diğer yerlerde hangi meydan ve açık yerlerde veya yollarda toplantı veya yürüyüş yapılabileceği ve bu toplantı ve yürüyüş için toplanma ve dağılma yerleri ile izlenecek yol ve yönler vali ve kaymakamlarca kararlaştırılarak alışılmış araçlarla önceden duyrulur. Bu yerler hakkında sonradan yapılacak değişiklikler duyurudan onbeş gün sonra geçerli olur. Toplantı yerlerinin tespitinde gidiş gelişi, güvenliği bozmayacak ve pazarların kurulmasına engel olmayacak biçimde, toplantıların genel olarak yapıldığı, elektrik tesisatı olan yerler tercih edilir.”
Bu kapsamda konuyu incelediğimiz zaman ortaya temel hukuksal bir sorun ortaya çıkmaktadır.
Anayasal haklarımız kanunlar ile sınırlanmakta ve sınırlamalar bu hakların kullanılamaz hale dönüşmesine yol açmaktadır.
Anayasal bir hak olan gösteri ve yürüyüş hakkı ne yazık ki vali ve kaymakamların tasarrufu altındadır.
İlimizde toplantı ve yürüyüş yapılacak yerlerin alışılmış araçlar ile duyurulması konusu ne şekilde hayata geçirilmiştir bilinmez.
Bugün gelinen noktada, çarşıda yürümek yasaktır, kordonda yürümek yasaktır, iskelede yürümek yasaktır.
Peki bu insanlar nerede yürüyecekler?
Karacaören yolunda, veya radar yolunda yürüyecekler ise o yürüyüşün hiçbir anlamı kalmaz.
Çünkü insanlar yürüyüşlerini, düşüncelerini ifade etmek gibi temel hakları kapsamında yerine getirmek istemektedirler.
Yalıtılmış yerlerde yürüyüş izni verip, diğer yerlerde yürüyüş izni vermemek kelimenin tam anlamıyla anayasal hak olan gösteri ve yürüyüş hakkının gasp edilmesinden başka bir anlam taşımaz.
Herkesin düşüncelerini ifade edecekleri imkânlar yaratılmak zorundadır.
Kent halkı ile buluşulamayacak alanlarda yürüyüşü serbest bırakıp, diğer alanlarda yasaklamak tam bir komedidir.
Kaldı ki getirilen sınırlamaların “halkın güvenliği” için olduğunu söyleyenler bizzat yaptıkları biber gazlı müdahale ile halkın güvenliğine zarar vermektedirler.
Bugüne kadar Çanakkale’de yapılan bir çok biber gazlı müdahaleden göstericiler ile birlikte orada bulunan veya geçen vatandaşlar rahatsız olmuşlardır.
Halkın güvenliğini yürüyüş yapanlar değil, bizzat biber gazı müdahaleleri riske sokmuştur.
Güvenlik gerekçesi ile bu yürüyüşlere izin vermeyenler için şu notu aktarmak istiyorum.
Çanakkale’de bugüne kadar yürüyen hiçbir grubun oluşturduğu bir güvenlik sorunu olmamıştır.
Ne zaman müdahale yapılmıştır, sorunlar o zaman ortaya çıkmıştır.
Yaşanılan bu olumsuzlukların giderilmesi için Çanakkale Valiliği daha makul bir şekilde yapacağı düzenlemeler ile güvenlik güçlerinin vatandaşlar ile karşı karşıya kalmasının önüne geçmelidir.
Çağdaş bir kent olarak övündüğümüz Çanakkale için güvenlik güçlerinin müdahalesi ile oluşan görüntüler fevkalade utanç vericidir.
Bu sorunun çözümü sağlanmalıdır.
Demokratik bir hak olan gösteri ve yürüyüş hakkının çağdaş bir şekilde hayata geçmesi için yetkilileri göreve davet ediyorum.
Tabii, Karacaören yolunda değil, vatandaşların kendilerini yine vatandaşlara ifade edebileceği alanlarda.
Bunun dışı bir aldatmacadır.
Bu sorunun makro çözümü; yeni anayasa ile getirilecek özgürlüklerin kullanılmasının önündeki engellerin kaldırılması düzenlemesi ile olacaktır.
Yani Anayasa’nın 34. maddesindeki “toplantı ve yürüyüş hakkı” hiç bir kanun maddesi ile sınırlanmayacak bir anayasal düzenleme; temel özgürlükler alanındaki hedeflenen dönüşümü yaratacaktır.
Bu meclisten bu çıkar mı bu başka bir mesele…