Maden Jeologları Derneği Başkanı Ahmet Şentürk, katıldığı "Maden Dünyası" televizyon programında dünyada ve Türkiye`de madenciliğin gelişimini aktardı. İnsanlığın ve uygarlığın hammadde ihtiyacını karşılayan madenciliğin yeni trend, standart ve gerekliliklerine ilişkin olarak çok yönlü bir bilimsel yaklaşım sunan Ahmet Şentürk, sosyal paydaşlardan finans sektörüne, madencilik mevzuatından Çevre Bakanlığı`nın çalışmalarına dek konunun tüm taraflarının iş birliğine dikkat çekti. Aynı zamanda YERMAM (Yerbilimleri, Maden ve Metalürji Profesyonelleri Birliği) Yönetim Kurulu Üyesi de olan ve ODTÜ Jeoloji Mühendisliği eğitiminin ardında 25 yıldır sektörde aktif olarak yer alan Ahmet Şentürk, insanlığın temel ihtiyaçlarını yerküreden karşılarken onu koruması gerektiğini fark ettiğini ve buna göre endüstrileri yeniden organize ettiğini söyledi. Nüfusun artmasıyla orantılı şekilde kişi başına düşen hammadde ihtiyacının da arttığını, talepte düşme olmazken üretimin denetimli hale gelmek zorunda olduğunu belirten Şentürk, bu sürecin madencilik sektörünü de radikal biçimde değiştirdiğini anlattı. Şentürk, "1980`lere kadar sadece üç aşamalı yürütülen madencilik, son 40 yıldır üretim aşamalarını çevreyle uyumlu yönde geliştirdi. Madencilik faaliyeti, önce dört aşamaya, şimdi de beş aşamaya çıktı" dedi. "Arama, geliştirme ve üretim aşamalarına ek olarak çevreyle uyumlu, doğayla barışık, sosyal dokuya uygun projeler hazırlamak ve sonrasında doğayla en uyumlu olacak şekilde kapama işlemini yapmak zorundayız" diye devam eden Şentürk, ülkemizdeki modern madencilik yaklaşımıyla gerçekleştirilen projelerin giderek arttığını ve dünyada örnek uygulamalar yapıldığını söyledi.
Madencilikte radikal değişim
Şentürk, sürdürülebilir madencilik için ülkelerin, uluslararası finans kurumlarının, ulusal mevzuatın getirdiği kuralları özetleyerek "Günümüzde, sosyal dokuya ve çevresel ilkelere uymadan madencilik yapılması mümkün değildir" dedi. Üretimde çevrenin ve sosyal dokunun korunması yönünde yaklaşım ve uygulamaların geliştiğini aktaran Şentürk, şöyle devam etti: "Örneğin `çevre mühendisliği` diye yepyeni bir mühendislik alanı hayatımıza girdi. Çevre mühendislerinin en önemli işlevleri yapılacak üretim tasarımlarının içerisinde, üretimden kaynaklanacak çevreye zarar verebilecek unsurları ortadan kaldırmak, onlara karşı önlem almak; tüm bunlar üretim sürecinin bir parçası oldu. Eskiden madeni çıkardıktan sonra alandan çekilen madenci artık orada kalıyor, kapama dönemi değimiz, hiçbir gelir elde etmediği bir dönemde yapmış olduğu bütün o madencilikle ilgili rehabilitasyon sürecini başlatıyor ve çalıştığı alanı tekrar eski haline veya doğaya en uyumlu haline getirecek şekilde orada çalışmasını tamamlıyor. Bu radikal değişim, bu çevreye ve sosyal dokuya uyum prensibiyle geldi, onunla da kalmadı maden rezervimizin tanımında yer aldı."
Sosyal dokuya uyumlu madencilik
Türkiye`de artık çevreye uygunluğun değerlendirmesi ve kapama süresi ile birlikte beş aşamalı modern madenciliğe geçildiğini kaydeden Şentürk "Şu anda ülkemizde 20-25 noktada metalik maden projeleri var. Bunların hepsinde bu prensipler doğrultusunda çalışmalar yapıldı" diye konuştu. Şentürk, 90`lı yılların ortasından itibaren Çayeli Bakır İşletmeleriyle başlayan modern madencilik uygulamalarının Ovacık madeni gibi projelerde çok başarılı şekilde hayata geçtiğini söyledi. Pek çok maden çalışmasında madenlerin işletilip tamamlandığı ve ardından kapatıldığını aktaran Şentürk "Bu örneklerde bütün bu faaliyetlerin nasıl çevreyle uyumlu yapıldığının çok güzel örnekleri söz konusu. Asıl önemli olanın sosyal dokuya uyumluluk olduğunu her zaman ifade ediyoruz. Yani sosyal olarak kabul edilebilir bir madencilik faaliyetinin yürütülmesi lazım" diye konuştu.
Finans sektörünün yaklaşımı
Yeni madenciliğin mevzuatla denetlenmesinin yanında finans sektörünün kredilendirmede getirdiği kriterlerle de denetlendiğini kaydeden Şentürk, IFC, Avrupa Kalkınma Bankası gibi kurumların, projeleri tüm aşamalarda izlediğini ifade etti. Şentürk "Bu kurumlar kendilerine başvuran şirketlere `Sürdürülebilir yani çevreye uyumlu olacaksın, sosyal dokuya uyumlu olacaksın ve sektörün en iyi pratiklerini bir araya getireceksin. Bu üç bileşeni bir arada yürüttüğün takdirde ben seni sürdürülebilir madencilik yapıyor olarak kabul ediyorum` diyor. Sürdürülebilirliğin bu üç temel unsurunu projenizin içerisinde gösteremediğiniz takdirde dünyanın hiçbir yerinden finansman sağlamanız mümkün değil" dedi.
Sürdürülebilir refah artışı sağlama misyonu
90`lı yıllardan itibaren her ülkenin mevzuatında çevreye ve sürdürülebilir madenciliğe dönük uygulamaların olduğunu aktaran Şentürk "Bizim ülkemizdeki gelişmelerle de iftihar edebiliriz. Madencilikle ilgili Çevre Bakanlığımızın mevzuatı, yürütmüş olduğu standartlar gerçekten dünyanın en ileri standartlarıdır" diye konuştu.
Ahmet Şentürk, sosyal olarak ise maden sektörünün sivil toplum kuruluşlarıyla da çok sıkı bir iletişim içerisinde olarak projenin şeffaflık ilkesiyle ilgili tüm paydaşlarla paylaşılması gerektiğini belirtti. Uzmanların, projenin bölgedeki refah seviyesini katkı sunması açısından da değerlendirmelerde bulunarak onay verdiğini kaydeden Şentürk "Bu o kadar incelikle ele alınıyor ki proje bittikten sonra da devam eden kalıcı bir refah artışı hedefleniyor. O sosyal çevrede bir depresyona yol açma ihtimaline karşı madencinin getirmiş olduğun refahın sürdürülebilir olması gerekiyor" dedi.
(Haber Merkezi)