"Ben halen belediye başkanıyım..."

Seçimlere yaklaşık bir yıl kala siyasi kulislerin vazgeçilmez konulardan biri de Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın adaylığı konusu. Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın aday olup olmayacağı siyasi kulislerde tartışılırken, Başkan Gökhan, tartışmalara son noktayı, OLAY’a yaptığı açıklamaları ile koydu.

987
Gazeteniz Çanakkale OLAY’ın, Belediye Başkanı Ülgür Gökhan ile yaptığı röportajın ikinci ve son bölümünü de bugün yayınlıyoruz. Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, seçim süreci, adaylık, ve kent gündemindeki konulara ilişkin yaptığı açıklamalar, önümüz-deki dönemde de ses getireceğe benziyor.
 
“Kimin başkan olacağı değil, CHP’nin iktidarı önemlidir”
Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, kamuoyunda “CHP’den aday kim olacak?” sorusuna da şu yanıtı verdi; “Kent yaşayanlarının menfaati buradadır. Bu kentte özgürlüklerin, özgürce yaşamın devam etmesi, barış içinde yaşamın devam etmesi, rantların paylaşımının değil, burada insanların eşit hak ve özgürlüklerin paylaşılması, kamu kaynakların tüm yurttaşlara adil bir şekilde paylaştırılması konusunda çalışacak bir iktidara ihtiyaç vardır. Bu da bizim anlayışımızdır, Cumhuriyet Halk Partisi’nin anlayışıdır, sosyal demokrat bakış açısının anlayışıdır. Biz bunu temsil ediyoruz. Onun için burada temsiliyetin kimin tarafından değil, CHP tarafından yapılması önemlidir.”
 
“Önemli olan kamuoyu algısını yüksekte tutmak”
Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, anketlerdeki “Çanakkale Belediyesi” algının yüksek olduğu-nu, bu algının önümüzdeki bir yılda daha da yükselmesi gerektiğini dile getirdi. Başkan Gökhan, “Şimdi benim için mühim olan şu idi. Dört yılın sonunda bu kentte nasıl bir algı var. Bu önemliydi. Çünkü buradaki değerlendirme-leri buna göre yapacağız. Bu algının pozitif çıkması önemlidir. Yapılan farklı araştırmalar da birbirleri ile örtüşüyor. Buradan hareketle tabi ki önümüzde daha bir yıl var. Bu süre içinde çalışmalarımız sürecek. O zaman bu algı daha da üst seviyeye gelecek. Hedefimiz o algıyı daha da yükseğe çıkarmak. Bu görev benim, ben bunu yapmak zorundayım öncelikle. Bunu yaptıktan sonra yani bugünkü son anketlerden sonraki bu algı daha da yükselmiş olursa ve o zamanki şartların ne olacağına bağlı olarak benim de aday olup olmamam ortaya çıkacaktır” dedi.
 
“Aday değilim, çünkü…”
Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, açıklamalarında kendisinin halen Belediye Başkanı olduğunu dile getirerek, şuandaki en önemli işinin Çanakkale halkına hizmet etmek olduğunu söyledi. Başkan Gökhan, “Ben hep şunu söylüyorum; Ben aday değilim. Ben belediye başkanıyım. Seçim sathı mahallinde aday olacağım ya da olmayacağım. Benim belediye başkanı olarak yapmam gereken görevler var, onları tamamlamam lazım ve dediğim gibi bu ivmeyi sürdürüyor olmam lazım. Ama başka arkadaşlarımız aday olabilirler, aday adaylıklarını dile getirebilirler, bununla ilgili çalışma yapabilirler. Bunda hiçbir sakınca yoktur, gayet de doğaldır. Ama ben şu aşamada belediye işlerini bırakıp, adaylık işleri ile meşgul olursam, partiye karşı bir haksızlık yapmış olurum. Çünkü parti benden iş bekliyor. Zaten ben belediye başkanıyım. Üç beş ay kala neyse değerlendireceğim. Yeniden aday olmam söz konusu olursa bunu parti, kamuoyu, üyeler takdir edecektir” dedi.
 
 
Seçim süreci, aday belirleme yöntemi, Kazdağları, TSO ve Yat Limanı belki de kentte konuşulan en önemli konulardan bir kaçı. Bu konuların ise en önemli muhataplarından biri de Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan. Başkan Gökhan, kente öne çıkan konuları, kente yapılan yatırımları, projelerini ve seçim sürecini değerlendirdi.
 
İşte Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın Çanakkale OLAY’a yaptığı o çok özel açıklamalar...
 
OLAY: Partinizin tavrı ön seçim olarak gözüküyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Başkan Gökhan: Evet, sayın genel başkanımız son katıldığı programda da söylediklerini bir kez daha tekrar etti. Ben genel başkanımızın söylediklerini söyleyebilirim. Çünkü kendi görüşüm şu anda olamaz. Bizim partimizde biliyorsunuz temel olan ön seçimdir. Ön seçim, bütün üyelerin katıldığı bir yöntemdir. Delege ile değil, bütün üyeler. Nitekim son genel seçimde milletvekillerimizi bu yöntemle tespit ettik. Partimizin temel, demokratik prensibi budur. Bu bazı seçimlerde bu böyle olacaktır. Ama belediye başkanlıklarında, partimizin, daha doğrusu genel başkanımızın şöyle bir yöntemle ilgili düşüncesi var ve bunu ısrarla söylüyor, o son programda da tekrar etti. “Daha önce açıkladığımı bir kez daha anlatayım” dedi. “Kamuoyu araştırması yaptırıyoruz” dedi. “Orada adaylar, isimler çıkıyor” dedi. Karma isimler yani. AKP’nin MHP’nin isimleri de olabilir. Nitekim çıktı. “Bir de sadece CHP’den aday olması olasılıklarını soracağız, anketle, kamuoyuna soracağız. Partililere değil bütün kamuoyuna soracağız” dedi. “Ondan sonra bütün üyelerle eğilim yoklaması yapacağız” dedi. Ön seçim değil eğilim yoklaması. Niye, çünkü bütün bunları alt alta koyup değerlendirme yapacaklar. Yani iki kamuoyu araştırması, eğilim yoklamasındaki performans, tabi ayrıca onu söylemiyor ama gizli değerlendirmeler alacaklar. Sivil toplum kuruluşları ile değerlendirmeler yapılacak. Bunun üzerine parti meclisi, (genel başkanın tabi önerisi de önemli) karar verecek. O zaman işte aday olacaksak “Biz de adayız” diyeceğiz. Eğilim yoklamasına gireceğiz, zaten kamuoyu araştırması yapılıyor. Gizli memnuniyet araştırması yapılacak zaten onu bilemeyiz. Siz de olabilirsiniz… Yani özetle hakim gözetiminde ön seçim olasılığından bahsetmiyor sayın genel başkanımız. Ama eğilim yoklamasından, tüm üyelerin katıldığı bir yöntemden bahsediyor.
 
OLAY: Bugüne kadar Çanakkale’nin çevresel değerleri konusunda önemli sorumluluklar aldınız. Özellikle Kazdağları’nın korunması adına altın madencilerine karşı son derece duyarlı davrandınız. Önümüzdeki günlerde termik santral atıkları olacak. Yerel yönetim olarak kent doğasına ve çevresel zenginliklerine karşı artacak bu saldırılar konusunda tavrınız nasıl olacak?
Başkan Gökhan: Çanakkale’nin varlığı iki şeye dayanır bana göre. Üç şeye de diyebiliriz. Biri üniversite, ikincisi Kazdağı, üçüncüsü tarım. Tarımla Kazdağı birbirini bütünlüyor. Turizm de Kazdağları ile ilişkilidir. Doğa turizmi, sağlık turizmi, ılıcası, oksijeni ve su kaynaklarının giderek azaldığı bir noktada, bin pınarlı dediğimiz Kazdağları’nda su kaynaklarını riske etmek kadar, acı ve insanlık dışı bir şey olamaz. Üç gram altın için! Onun için o mücadeleyi yapmaya devam edeceğiz. Herkes bu mücadelenin içinde olmalı. Kendisi için. Hani deniyor ya “Çocuklarımıza bırakacağız” diye. Ya önce sen kendini kurtar. Bu çok önemli bir sorumluluktur. Durduracağız. Durduramazsak ciddi bir moral bozukluğumuz olur, bir anda çökeriz. Şimdi bir mücadele veriyoruz, fazlasıyla eksiği ile. Gönlümüz serin. Çünkü burası bizim varlığımız, varlığımızın nedeni. Geçen bir zeytin paneli vardı. Bölgemizde yetişen zeytinle ilgili bilgiler verildi. Görüldü ki, onun özü, tadı yine Kazdağları’ndan gelen suların suladığı topraklardan elde ediliyor. Dolayısıyla bunun tartışılacak bir tarafı yok. Bir de tahrip ediyorsun. Yani bir varlığı tahrip ederek başka bir varlık elde ediyorsun. Orman, toprak, flora, fauna, su. Bunları hep tahrip ederek başka bir varlık ortaya çıkarıyorsun. Sonra anladık, tövbe ettik diyelim. Ortaya çıkardığın varlık, tahrip ettiğin varlığı yerine koyamaz. Neyi tahrip ediyoruz? Sadece toprağı mı? Hayır. Sadece ormanı mı? Hayır. Sadece havayı mı? Hayır? Bütün hepsini, A’dan Z’ye yok ediyoruz. Oradaki yaşamı yok ediyorsun. Köylülerin de yaşamını etkiliyorsun. Neresinden baksanız o kadar anlamsız ki. İşte senin Kazdağı ile ne alakan var? Doğru benim Kazdağı ile Karaköy ile bir alakam yok. Ama oradan gelen su ile yakinen alakam var. Benim hayat kaynağım. Atikhisar Barajı yoksa Çanakkale’de yok olur. Yer altı sularından temin etmem falan söz konusu değil. O eskidenmiş. Dolayısıyla Kazdağları konusunda mücadelemiz devam edecek. Termik Santraller konusu ayrı bir felakettir. Yani vahşice ne varsa hepsini Çanakkale’ye yerleştirmeye çalışıyorlar. Ve giderek yaklaşıyor kent merkezine. Kuzey rüzgarının altında olan Çanakkale’nin kuzeyine adım adım termik santral kuruluyor. Yarın çimento fabrikaları kurulacak. Filtresi varmış, çağdaşmış. Hepsi hikaye. Oradan çıkan gazlar hem kentimizin havasını hem de çevresini yok edecekler. Sahibimiz yok. Kimse gücenmeyecek alınmayacak. Bu siyaset falan da değil. İktidar partisi milletvekilleri bu konularda son derece duyarsız. Neden? Bilemiyorum. Bu konuda onlar hakkında bir şey söylemek de istemiyorum. Ama duyarsızlıkları açık ve net. Bu konuda köydeki kadından tutun kentteki insanlarına kadar duyarlı herkes tarafından bilinmesine rağmen milletvekilleri bu konulara hiç değinmiyorlar, bunları duymuyorlar. Sanki bir şey yokmuş gibi havaya bakıyorlar. Ben de diyorum ki; bana bunun tersini söyleyecek insanlar ortaya çıksın. Desin ki; “Siz yanılıyorsunuz. Bu dedikleriniz olmayacak” desin. “Ağaçlar kesilmeyecek, toprak zehirlenmeyecek, yer altı suları etkilenmeyecek” desin. İşte örneği var. Şahinli Köyü. Geçen bayramda değil iki sene önceki bayramda ben oraya arazözlerle su taşıdım. Niye madenciler köyün su kaynağını tahrip ettiler ve çamurlu su aktı. Tabi içinde başka ne var onu bilemem. Bu bir örnek. Bunu yıllarca düşünün oralarda. Kirlenmiş toprağın yer altına sızması, bunların sulara taşınması, buharlaşıp hava ortamını bozması. Bakın son günlerde televizyonda taş ocakları ile ilgili bir şey gösteriliyor. Çünkü o kadar vahşice davranılıyor ki resmen orman kelleşiyor. Güzelim ormanları yok ediyorlar. Bir başka büyük tehlike bekliyor. Yeni bir çevre yasası geliyor. Kamu yararı sözünün önüne yeni bir şey getirecekler. Kamu yararı var bir de daha büyük kamu yararı var. Ne demek? Şu demek; milli park falan dinlemem, veririm iznini yaptırırım. HES de yaptırırım, milli parkın içinde altın da arattırırım, termik santral de yaparım, Nükleer Santral de yaparım. Zaten, ülkenin sadece dört buçuğu koruma altındaymış, o dört buçuğu da yiyecekler. Eskiden vahşi kapitalizm derdik ya, bu vahşinin de vahşisi bir anlayıştır.
 
OLAY: Partinizle diyaloglarınız nasıl? İl ve ilçe yönetimiyle zaman zaman bir araya geliyorsunuzdur.
Başkan Gökhan: Bizim il başkanımız grup başkanımız zaten, tüzük gereği, İlçe başkanımızda grup başkan vekili. Dolayısıyla siyasi hiyerarşi içersinde meclis üyeleri, belediye başkanı, yani belediyenin yönetimini üstlenmiş olan siyasi grup, siyaseten grup başkanlarına bağlıyız. Mecliste yaptığımız bütün uygularımız il ve ilçe başkanın denetimi, kontrolü ve bilgisi dahilindedir. O bakımdan bizim, benim şahsen örgütle, il başkanı, ilçe başkanı ve örgütleriyle herhangi bir sorunum yok. Ben parti disiplini nedir bilen adamım. Ben bir partinin adını taşıyarak buradayım ama sonuç itibariyle bu kentin belediye başkanıyım. Ben diğer partililerin de belediye başkanıyım. Dolayısıyla çok yoğun bir siyasi çalışmanın ya da diyalogun içinde olmam söz konusu olamaz. O benim işim değil partinin işidir. O bakımdan benimle ilgili, benim yönetimlerle ilgili herhangi bir sıkıntım söz konusu değildir. Seçimle gelmişlerdir. Burada Cumhuriyet Halk Partisi’ni hem ilde hem merkezde temsil ediyorlar. Onlar, siyaseten görevlerini yaparlar, biz de belediye olarak görevimizi yerine getiririz.
 
OLAY: Yat Limanı konusunda süreç bundan sonra nasıl işler?
Başkan Gökhan: Yat limanındaki süreç gayet basit. O devamlı speküle ediliyor, yine ısrarla bilir bilmez laflar ediliyor. Karşılıklı, şimdi de Kepez Belediye Başkanı ile diyaloglar kuruluyor. Olay çok basit, çok net. Bir kez daha anlatayım ve bir daha da anlatmayayım artık. Şimdi Yat Limanı ile ilgili ilk öngörü, vaat benim vaadim. Bölge olarak da söyledim. Barbaros Bölgesi olduğunu söyledim. Seçimlerden hemen sonra yılsonuna doğru Ulaştırma Bakanlığı Limanlar Genel Müdürlüğü’ne bir dilekçe yazdım. Ön gördüğüm yer, AKFA, Tekel Şarap ve Köy Hizmetleri’nin olduğu bölge. Neden? Çünkü arkalarında birer kara parçası var. Yolladım Ankara’ya. Doğru yer orası çünkü. Bunu ben burada oturup da planlama yapmadım. Oradan cevap geldi. demiş ki; kıyılarda yapılan yatırımlarla ilgili bir master plan çalışmamız var. Bu çalışma sonunda değerlendirilecektir. Daha sonra TSO geldi Yat Limanı yapalım dedi. Yapalım tamam. Biz ÇED yapalım, araştıralım. Onlar da bu Yelken Kulübü, Sarısığlar Mevkii’ndeki alanı vakıf arazisi olduğu için ön görmüşler, ÇED yapmışlar olumlu çıkmış, bir de proje yapmışlar. Bu arada konu Kent Konseyi’nde görüşülüyor ve Kent Konseyi bunun uygun olmadığını söylüyor. Gerekçeleri var, bunu tekrar tekrar tartışmanın bir manası yok. Tabu o da olabilir onda da bir sıkıntı yok. Ve bize yolluyorlar plan tadilatını. Şimdi tabi ortada o zaman Kent Konseyi’nin olumsuz raporu var, kentin bir bölümü istiyor, bir bölümü istemiyor, netlik yok. Ama esas olan orada dar bir alan var. Hatta orada üç şerit yaptık o yolu biz. Bir şerit daha geldiğinde neredeyse arabaların durduğu yer bile yol olacak. Ne kadar kalıyor? 30 metre mesafe kalıyor. Sonuç itibariyle bu dosya meclise geliyor, mecliste inceleniyor. Ama bu arada ben de söylüyorum. Bizim denizin içine plan tadilatı yapma yetkimiz yok. Biz sadece karada1/5000’lik planı olan alanlarda plan tadilatı yaparız. Konu İmar Komisyonu’nda konuşuluyor. Sonra dediler ki; “Bu bizim işimiz değil.” Bunun imar planı yetkisi genelgede var orada da tarif ediyor; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda. Ama buraya yat limanın yapılıp yapılmayacağına karar verme yetkisi de Ulaştırma Bakanlığı Limanlar Genel Müdürlüğü’ne ait. O karar verecek, burada olabilir diyecek, planı Çevre ve Şehircilik yapacak. Biz neredeyiz burada? Biz de planı yaptığı zaman bize gönderiyor, askıya bizde çıkıyor. İmar Komisyonu bu bağlamda bir karar alıyor. “Bu bizim yetkimizde değil” diye. Yeri de gösteriyor Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na gönderilmek üzere… beni aradılar, ne oldu diye. Ben de iyi niyetle dedim ki; “dosya geri gönderilecek size, siz de bakanlığa göndereceksiniz” Biz öyle dememişiz. Bunlar geldiler, dosyayı aldılar. Alabilirler önemli değil. Ondan sonra tabi basında belediye geçirdiydi, geçirmediydi, oylayacaktı, oylamayacaktı. Dedim ki “Benim oylatmama gibi bir yetkim yok. Bilmeden basın açıklaması yapıyorsunuz. Çanakkale Belediyesi’ne gelen bir imar dosyasını ben oylatmadan iade etme yetkisine sahip değilim. Üstelik bu meclisin gündemine girmiş, meclisin gündemine giren dosyaya elimi sürmem söz konusu değil. Meclis karar verir ben de kararın gereğini yaparım. Dolayısıyla “Oylatmayacaktı” diye bir ifade son derece yakışıksız, bilgisizlik. Sonra dediler ki biz bu dosyayı göndermeyeceğiz. Göndermezsen gönderme, Çanakkale projesi deyip yola çıkıyorsun ya! Al işte ben de sana yol gösteriyorum, iyilik yapıyorum. Ben sadece Kent Konseyi’nin raporları var, kent halkının düşüncesi var. Şu anda meclisi suçlayacak hiçbir hakları yok. “Çanakkale Belediyesi bunu yaptırmak istemiyor” sözü son derece yanlış. Bizim de önerimiz var. Benim önerdiğim yerler de olmayabilir. Ben sadece öneri getiriyorum. Kime? Yetkili olana. Diyorum ki “Ya bir yat limanı yapalım” üstelik ben de diyorum ki “buraya olsun” Bakanlık derki “oraya olmaz buraya” olur. Biz de “tamam” deriz. Nitekim Kepez Limanın yanında bir boş alan var. Orayla ilgili 1/100000’lik plana bir marina işaretlettirdim Ankara’da. 10 gün önce gittiğimde işaretlettirdim. Orada çok güzel bir alan var, çok müsait, Poyraza kapalı. Olmuyorsa olmayabilir. Allahın emri değil ya bu kentte yat limanı olması. Zaten biz olaya 600 yatlık falan demedik. 200-250 yatlık bir liman olarak düşündük. Ben böyle düşünmüş olabilirim, siz başka bir şey düşünürsünüz. Ama bu kararı biz vermeyeceğiz, Ankara verecek. Aslında iş buradan patlak veriyor. Meclise geldi bu konu. İmar müdürü dosya geri çekildi dedi. Ben de geri çekilmiş dedim. AKP’den Cumhur Kabasakal falan biz bunu oylamalıydık. Gündem getirin oylayalım, konuşalım. Dosya ile ilgili oylama, bizim yetkimizi aşar. Çünkü ne diyor; “Bu senin yetkin değil, bakanlığın yetkisi.” Tabi bu arada bir de anket var. Barbaros’ta muhtar imzalı bir anket yapılıyor. Vatandaşa sorular yat limanı istiyor musun istemiyor musun diye. Muhtarı suçlamıyorum. Ben muhtarla konuştum, adamı resmen kullanmışlar. Açık ve net. Üzerinde bir yazı var anketin. “Yüzde 51 hissesi Çanakkale Belediyesi’ne taahhüt edilen” diyor. Vatandaşa yanlış bilgi veriyor, kandırıyor. Buna ben “rüşvet” gibi algılarım ben bunu. Yok, öyle bir şey, olamaz. Sen kimsin de neyin rüşvetini veriyorsun. Taahhüt edilen deyince birisi de taahhüt istemiş demektir. Böyle bir şey olabilir mi? Bunlar nasıl fabrika yönetiyorlar ben hayret ediyorum. Koskoca Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı böyle komik, anlamsız ve son derece can sıkı bir şey söylüyor. Ben de meclise yazdım dedim ki böyle bir kararınız var mı? Yok öyle bir şey. Utanmadan hala daha ısrar ediyorlar. Önce o ayıplarından dolayı özür dileyecekler. Yani Çanakkale Belediyesi’ne yüzde 51 taahhüt edilen sözünün yanlış yazıldığını, amacın bu olmadığını, bu noktada özür dileyecekler. Bu çok önemli. Çünkü o taahhüt edilen konu da valiliğin de, Çanakkale Belediyesi’nin de GESTAŞ’ın da payı var. Vali Bey’e daha bahsetmedim. Ona da soracağım haberinin olup olmadığını. Kuracağımız şirketin yüzde 51’i belediye verilecekmiş diye.
Paylaş