Kazdağı ve Madra Dağı Belediyeler Birliği, vizyonunu şu şekilde belirlemişti:
“Kaz Dağı ve Madra Dağı çevresinde bölgenin ekolojik dengesini ve biyolojik çeşitliliğini gözetip çevreyi koruyan ve bölgedeki tüm canlıların sağlıklı yaşam hakkını savunan, kaliteli verimli ve güvenilir hizmet üretmeyi esas alan bir yerel yönetim anlayışını sürdürülebilir kılmaktır.
Kaz Dağı ve Madra Dağı çevresinin korunması ve çevre sağlığı için üye belediyeler arasında işbirliğini geliştirmek,
Birliğin üyesi olan Belediyelerimizde çevreye duyarlı, demokratik katılımcı, saydam, hesap verebilir, hizmetlerde verimlilik ve kaliteyi esas alan yerel yönetim anlayışının yerleşmesi ve yaygınlaşması için çaba göstermektir,
Bilgi ve deneyim paylaşımını sağlamak”
Böylesi bir vizyona sahip olan birlikten ayrılma kararını veren Bayramiç Belediye Meclisi öncelikle bu kararın Bayramiç halkındaki karşılığını gözden geçirmek zorundadır.
Bugüne kadar Kazdağları’ında, başta altın madencileri olmak üzere Kazdağları’nı yok etmek isteyenlere karşı duran Kazdağlıların iradesi, kararlı duruşları böylesi bir kararın ruhuna aykırıdır.
Birlik içersindeki diğer AKP’li belediyelerde bundan sonraki politikalarını belirlerlerken bu durumu göz önünde bulundurmalıdırlar.
Çevresel değerlere sahip çıkmak adına halkın iradesinin temsilcisi mi olunacak, yoksa fanatik bir yaklaşımla AKP politikaları itibarıyla konumlanarak, Kazdağları’na zarar verecek politikaların arkasında mı durulacak?
İşte burada sorun, halkın iradesine sahip çıkma noktasında anlamlanmakta ve değer kazanmaktadır.
Kazdağı ve Madra Dağı’nın nimetlerinden faydalanarak yaşamlarına değer katan herkes bu dağları koruma iradesine sahip çıkmalıdır.
Kazdağı ve Madra Dağı Belediyeler Birliği, Bayramiç Belediyesi’nin bu tavrı üzerine bölge insanlarına dönük olarak hemen bir eğitim çalışması organize etmeli, yaşamsal değerlere sahip çıkma bilincini tazelemelidir.
Bu birliğin AKP zihniyetiyle zayıflatılmasına izin verilmemeli, birlik üyesi ilçe ve beldelerde yaşayan halkın iradesinin canlı tutulması; bu alanda sürdürülen saldırılara karşı diri olmak adına önemlidir.
Takdir edilecek kurumlarımız da var.
Bülent Şarlan başkanlığındaki Çanakkale Barosunu kutluyorum.
Geçmiş yılardan farklı olarak toplumsal konulara karşı duyarlı davranan özellikle hukuk alanındaki gelişmeler karşısında hukukun temel ilkelerini savunmak adına tepki gösteren Çanakkale Barosu, halkın bilgilendirilmesi adına önemli bir sorumluluk üstlenmiştir.
“İç güvenlik paketi güvensizliğe yol açar” başlıklı basın açıklamasıyla iç güvenlik yasa tasarısının halka karşı bir yasa olduğu noktasındaki kamuoyu bilgilendirme çalışması son derece değerlidir.
Çanakkale Barosu’nun bu konudaki görüşlerini bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum;“Dolayısıyla güvenlik paketinin içeriğinden çıkardığımız sonuç; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının güvenliği ve korunması amaçlanması yerine ikballerin korunma altına alınma çabasıdır.
Biz avukatlar, her zaman kişisel hak ve özgürlükler ile hukukun üstünlüğünü hedeflemekteyiz. Güvenlik paketini hazırlayan anlayışın dışında toplumun hiçbir kesimi tarafından kabul görmeyen bu yasa tasarısının geri çekilmesi gerektiğini düşünüyor ve talep ediyoruz”.
Bu yasa tasarısı polis devleti uygulamalarının yolunu açacak olup, kişisel hak ve özgürlüklerin rafa kaldırılacağı, olağan üstü hal uygulamalarını gündeme getirecek bir yasa olarak anti demokratik bir saldırı girişimidir. Tasarının geri çekilmesi için demokrasi güçlerinin mücadelesi son derece önem kazanmıştır.