Başbakanın tencere tava çalanı ihbar edin çağrısı, ile başlayan muhbircilik şimdi artık bir güvenlik politikasının temeli haline getirilmeye çalışılıyor.
Mahallere, sokaklara gönüllü muhbirliğin önünü açan ihbar kutuları konacak.
İsteyen herkes kimliği belli olmadan istediği kişi hakkında ihbarda bulunacak.
Büyüklerimiz bizlere komşuluk ilişkilerinin önemini anlatmak için “ev alma komşu al” önerisinde bulunurlardı.
Artık vatandaşın birbirine güveninin kalmadığı, böylece birlik dayanışma duygularının erozyona uğratılacağı bir sistem kurgulanıyor.
Kapitalist toplum insani olan ne varsa, bir bir içini boşaltarak yok ediyor.
Neden?
Sömürü baskı düzeninin devamını sağlamak için.
Şimdi daha iyi anlıyoruz; büyüklerimizin “nerede o eski bayramlar” şeklindeki hayıflanmalarını
Her fırsatta dini değerleri kendilerine kalkan yapanlar, muhbirlik mekanizmasını teşvik ederek bir kez daha ikiyüzlü olduklarını ortaya koyuyorlar.
İhbarcılık mekanizmasını kurumsallaştırmak çabası içersinde olanlar, aynı zamanda her türlü protestoya karşı da yoğun bir şiddet uygulamasını resmi politika haline dönüştürdüler.
Öyle ki; ortada herhangi bir protesto eylemi yokken bile, halka saldırmak olağan hale geldi.
Geçen hafta sonu sosyal medyadan yapılan “1 milyon kişi Taksim’e” şeklindeki bir çağrı üzerine bu çağrıya cevap veren herhangi bir aktivist grup olmamasına rağmen güvenlik güçleri Taksim’de önce gezi parkını vatandaşa kapatarak, alışılmış bir şekilde Beyoğlu ara sokaklarındaki saldırılarına başladılar.
Öyle bir ileri gittiler ki; çeşitli cafe, restaurant gibi yerlerde oturan insanları bulundukları mekanlardan çıkararak şiddet uyguladılar, göz altına aldılar.
Kişilerin yaşam tarzına müdahale eden uygulamalar içersine girdiler.
Sokakta sigara içen gençler bu baskılardan nasiplerini aldılar.
Bu gelişmeler geldiğimiz nokta açısından son derece tehlikeli gelişmelerdir.
Ülkenin bir polis devleti haline dönüştürülmesi konusunda hızla yol alınırken, şiddetin meşrulaştırılması için her türlü çabanın gösterildiği günler yaşanıyor.
Mahkeme salonları vatandaşa kapatılıyor, keyfi olarak vatandaşların en demokratik hakları yok sayılarak sıkıyönetim günlerinden kalma uygulamalar ile vatandaşın önü kesiliyor, seyahat özgürlükleri engelleniyor.
İşte böylesi koşullarda, vatandaşımıza muhbirlik şimdi adeta bir bayram hediyesi olarak sunulmaktadır.
Bayramları gerçek tadında yaşayabilmek umuduyla hepinizin bayramını bu vesile ile kutlarım.
Kentimizin deprem hazırlıkları çalışmalarına ilişkin
Geçen hafta yaşadığımız 5.3 şiddetindeki deprem sonrasında “Ne kadar hazırız? “ başlıklı bir yazı kaleme almıştım.
Çanakkale’nin depreme hazırlık ile ilgili çalışmalarının hangi seviyede olduğunu sorgulamıştım.
Bu konuya ilişkin ÇOMÜ’nün, Çanakkale Belediyesi ve Çanakkale Valiliği ile yapmış olduğu ortak çalışmalara ilişkin çalışmaya katılan bir öğretim üyesi yazım üzerine, bilgilendirmede bulundu.
Bu bilgileri sizlere aynen aktarıyorum:” Çanakkale Belediyesi ile birlikte yürüttüğümüz Çanakkale`nin imar planı kapsamındaki zemin inceleme çalışmaları tamamlandı. Mayıs-2013 tarihinde Çanakkale Belediyesi`ne teslim edildi. Belediye aracılığıyla onama mercii olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`na gönderildi. Bakanlıktan ilgili kişiler Çanakkale`ye de gelerek yapılan çalışmalar ve hazırlanan haritaların gösterdiği yer şekilleri ve bölgelemeleri yerinde incelediler. Bu 2 kez yapıldı. Önerileri doğrultusunda hazırladığımız raporda gerekli düzeltmeler yapıldı ve şuanda raporun onaylanmasını bekliyoruz. Yaklaşık 3 aydır rapor onayı aşamasındayız. Dolayısıyla Belediye ve biz üniversite olarak gerekli yükümlülükleri yerine getirdik.
Bu arada Çanakkale Belediyesi, ön rapor niteliğindeki ilk sonuçları, Temmuz-2012 tarihinden buyana uyguluyor. Dolayısıyla Çanakkale de mevcut binalar dışında yeni yapılan binalar, tanımlanan zemin koşulları ve gerekli zemin iyileştirmeleri dikkate alınarak yapılıyor. Eski binalar için ise yeni bir proje ile çalışma yapmayı hedefliyoruz. Bu konuda sayın Belediye Başkanı`nın önce zemin raporumuz onaylansın 2. aşamada da o projeyi ele alalım şeklinde bir sıralaması vardı. Dolayısıyla mevcut yapı stokunun gerek yapı koşulları gerekse zemin ile uyuşumu hakkında yeni bir çalışma yapılması gerekiyor.
Buraya kadar hazırmıyız? sorusuna hazırız değil de çalışıyoruz şeklinde bir yanıt verebildim diye düşünüyorum. Ama bu soruyu zaman zaman sormamızda fayda olduğunu size teşekkür ederek belirtmek isterim. Ayrıca Çanakkale Belediyesi`nin bilimsel çalışmalara dayalı soruna yaklaşımı da gözardı edilemez bir teşekkürü hakediyor.
Buarada Çanakkale Valiliği`nin bu konuda hiçbir katkısı ve yaklaşımı yoktur. Tamamen Çanakkale Belediyesi finansmanı ve bizlerin işgücü ile bu çalışma yapılmıştır. Bunu da özellikle belirtmek isterim”.
İlgili öğretim üyesinin de belirttiği gibi gelinen noktadaki gelişme “hazırmıyız? sorusuna hazırız değil de çalışıyoruz” şeklinde verilebilecek cevap düzeyindedir.
Özetle alınacak daha çok mesafe olduğunu söyleyebiliriz.
Öncelikle bu çalışmalar konusunda bilgilendirme sorumluğunu gösteren bu bilim insanına teşekkürlerimi sunarım
Ayrıca, üniversite kent ilişkileri açısından son derece önemli olan bu çalışmada emeği geçen herkesi kutlarım.
ÇOMÜ’nün kent ile ilişkilerinin gelişmesi ,Çanakkale ile özdeşleşmesi açısından böylesi projelere verdiği destek son derece önemlidir.
Kurumsal bir destek ile sürdürülen bir çalışma ise ayrıca, ÇOMÜ yönetimini de kutlarım.
Fakat bu konularda kent olarak öylesine olumsuzluklar yaşadık ki; insan ister istemez bazı şeylere şüphe ile yaklaşıyor.
İnşallah yanılıyorumdur.
Gönül ister ki; ÇOMÜ bu projede hiçbir önyargısız bir yaklaşım sergilemiş olsun.
Bakalım zaman neler gösterecek…