Bir yandan gazetenin kontrol edilmesi noktasında bir uygulama devreye sokulurken, diğer yandan Cumhuriyet Ankara Bürosu önüne gelen bir grup tehdit içeren bir pankart bırakıyor.
Yaşananlar bir bütün olarak düşünüldüğünde basın özgürlüğü noktasında alınacak daha çok mesafenin olduğu görülmektedir.
Bu durum ülkedeki “demokratik” yapı ile direkt olarak ilgilidir.
İnsan, ister istemez düşünüyor nereden baksam da, demokrasi ve özgürlükler adına umutlanabilsem diye!
Her gün her saat yaşanan onlarca olay, gözümüzün içersine girer gibi tüm çıplaklığıyla daha çok kaygılandırıyor.
Şöyle bir gazete sayfalarını karıştırmak yetiyor; demokrasi ve özgürlükler noktasında içinde bulunduğumuz durumun vahametini anlamak için
“Kadın erkek eşitliği fıtrata ters” şeklindeki anlayıştan vazife çıkaran sözde bir eğitimcinin okul dergisinde “Kadın Hakkı” isimli şiir deki “Tak yüzüğünü evinde otur”, “Fıtratını zorlama”, “Kariyer yapacağım dedin/Erkeklerle yarıştın”, “Bakma başkalarına/Peşinden koşuşturma”, “Erkekleşme, yarışma / Yerini bil, değerini bil”, “Hele sen evlisin/ Eşini bil, erini bil” gibi ifadelerle dile getirdiği bir anlayışa sahip bir kişinin vereceği eğitimden ne bekleyebiliriz ki!
Diyanet İşleri Başkanı’nın “12 milyon insan katledildiğinde ses çıkarmayan insanlığın sadece 12 kişiye düzenlenen bir cinayet sebebiyle ayağa kalkmasını ibretle izledik" sözlerinin insanları farklılaştırmak, acıları ayrıştırmak üzerinden vermek istediği mesajdan insanlık adına ne çıkar ki!
Bunun gibi, her gün her saat demokrasi ve özgürlükler adına kaygı verici gelişmelere tanık olmaktayız.
Ancak demokrasi ve özgürlükleri sonuna kadar savunmak, bu konudaki saldırılar ile mücadele etmek sorumluluğumuzu da hiçbir zaman unutmamalıyız.
Cumhuriyet Gazetesinin Charlie Hebdo özel eki nedeniyle karşılaştığı uygulama meydanda.
Dergiyi karalamak adına, 1. sayfa içeriği konusunda yapılan spekülasyonlar ve bunun getirdiği tartışmalar sonrasında Cumhuriyet Gazetesi’nin bu sayfayı yayınlamasına rağmen başına gelenler bunlar.
1. sayfanın yayınlanmaması konusu da ayrıca değerlendirilmesi gerekli bir konu…
Genel Yayın Yönetmeni Utku Çakırözer bu konuya ilişkin“Yazarlarını terör saldırılarında yitiren Cumhuriyet, Charlie Hebdo katliamının acısını çok iyi anlamaktadır.
İfade özgürlüğüne yönelik bu saldırıyı en şiddetli biçimde kınadık. Dayanışmamızı haber ve yorumlarımızla gösterdik.
Bu dayanışmanın parçası olarak Charlie Hebdo`nun özel sayısından 4 sayfalık bir seçkiye bugün gazetemizde yer veriyoruz.
Bu seçkiyi hazırlarken yayın ilkelerimiz ışığında toplumların inanç özgürlükleri ve dini hassasiyetlerine de özen gösterdik.
Cumhuriyet, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ifade özgürlüğünü savunmaya var gücüyle devam edecektir.
Yayınladığımız seçkide çok sayıda istişare sonrasında derginin kapak sayfasına yer vermedik." şeklinde bir değerlendirme yaptı.
Gazete yazarlarından Hikmet Çetinkaya’da köşe yazısında derginin baş sayfasını kullanarak şöyle bir değerlendirme yaptı:
“12 kişi köktendinci teröristlerce öldürüldü...
Charlie Hebdo mizah dergisi 25 ülkede 16 dilde 3 milyon basıldı. Derginin kapağında pek çok kişinin Hz. Muhammet olduğunu iddia ettiği bir çizim var. Bana sorarsanız Hz. Muhammet’le ilgisi yoktur. O çizim insancıl ve vicdani bir anlayışın simgesidir; üzerinde şunlar yazılıdır:
“Tout est pardonne”
Türkçesi:
“Hepsi affedildi!”
Bir kez daha yineliyorum...
Terör bir insanlık suçudur!
Nereden gelirse gelsin!..
Evet!
Terör bir insanlık suçudur!
Elindeki kâğıtta yazılan:
“JE SUIS CHARLIE...”
Türkçesi:
“Ben Charlie’yim...”
Cumhuriyet Gazetesi’nin derginin kapak sayfasını yayınlamamasını hassasiyet sınırları ile açıklaması; gerçekten aşırı bir hassasiyet olarak birazda zorlayıcı bir karakter kazanması sonucuna yol açmıştır.
Çünkü kapakta hiçbir değeri küçültecek, dini hassasiyetler adına sakınca yaratacak bir içerik söz konusu değildir.
Özgürlükler konusu biraz da cesur olmayı gerektirir…