İnsan Hakları Derneği Merkez Yürütme Kurulu üyesi Hüseyin Küçükbalaban’ın moderatörlüğünü üstlendiği panele İnsan Hakları Derneği Onursal Başkanı Akın Birdal, sanatçı Suavi ile barış aktivisti Filor Uluk Benli konuşmacı olarak katıldı. Akol Otel’de düzenlenen panelde bir araya gelen barış savunucuları ‘Barışın Kenti’nde barışı ele aldı. Çözüm süreci ve barışın toplumsallaştırılması sürecinin konuşulduğu panele, Gezi Parkı`nda yaşanan olaylar nedeniyle İHD İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe katılamadı. Çözüm sürecinin değerlendirildiği panelde çözüm sericine bağlı olarak barışın toplumsallaştırılması noktasında yapılması gereken çalışmalar da tartışıldı.
“Barış kelimesi itibarlı ve onurlu bir iştir”
Panelin ilk konuşmacısı olan sanatçı Suavi, kentin dört bir yanında gerçekleştirmeyi planladığı konserler öncesinde kendisine yapılan baskılara değindi. Barış kelimesinin AKP iktidarı da dahil nerden geldiği belli olan hiç bir yapıya bırakılmayacak kadar hassas, önemli ve bir o kadar da itibarlı ve onurlu bir iş olduğunu belirten Suavi; “Benim başıma bir şey gelmesin diye sürece sahip çıkmayan insanların, süreçle bağ kurmayan insanların, bilerek bir köstebek gibi, bir asalak gibi hayatlarımızda varlığı daha da çok incitir olmuştu hepimiz için. Bugün gelinen noktada barış kelimesi, bence içini açtığımız zaman AKP iktidarı da dahil, bu anlamda nerden geldiği belli olan hiç bir yapıya bırakılmayacak kadar hassas, önemli ve bir o kadar da itibarlı ve onurlu bir iştir. Ancak, şiddetin bir kaç örneğinden yola çıkarak paylaştığım ve ülkenin neredeyse bir bütününe, yaşamın ta kendisine ful mesai şiddetin empoze edildiği bir toplumda barışı inşa etmek, barışın bilimi kurmak, giderek hepimizi zorlayan çünkü bu sürece yatkınlık sağlamadığımız için henüz bu süreci içselleştiremediğimiz için belki hepimizin zorlandığı yeni bir evreye dönüştürülmüştü. Barış dilinin hala kurulamadığından kaynaklı ve bu dilin oluşturulması için bütün barıştan yana olanların, özgürlükten yana olanların, maksimum özen gösterdiği gibi kendi iç barışını tesis etmesinin hala çok önemli bir yerde durduğunu düşünüyorum. Sabah birbirimize ‘günaydın’ demeye tahammülümüzün olmadığı, trafikte küçücük bir hatadan kaynaklı arkadaki insanın saldırısına muhatap olma ihtimalimizin olduğu, bir trafik polisinin dahi kuralı ihlal ettin diye çıldırırcasına bir başkasına silah çekebilecek kadar şiddetle beslendiği, özellikle kadınların şiddet noktasında geldiği, cezaevlerinde küçücük çocukların her ne suç işlemiş olursa olsun cezaevlerinde devletin teminatına teslim edilmiş çocukların, bedenleri cinsel obje gibi kullanılarak üstelik görevli insanlara peşkeş çekilerek bir rezalete bakıldığında şiddetin beden üzerindeki boyutunu da bu şekilde gördüğümüzde, böyle bir yapılanmanın içerisinden barış çıkarmanın gerçekten çok önemli ve birilerinin de tahmin ettiği kadar da kolay bir iş olmadığını görmek durumunda olduğumuzu düşünüyorum” dedi.
“Barış tek kanatlı bir işleyişle aksayarak yol alıyor”
Barış konusunda AKP hükümetinin kendine düşen hamleleri yapmadığını bu nedenle barışın tek kanatlı bir işleyişle aksayarak yol aldığını ifade eden Suavi; “Barış meselesinin kalıcılaşması, yanına kalıcı kelimesi takılmadan barışın hiç bir anlam taşımayacağını, barış meselesinin içinin doldurulabilmesi için barışı tesis etmekle hükümlü olan tarafların tek tarafın üzerine ihale ettiği bir barıştan değil, kendi sorumluluklarında mutlaka tek tek hayata geçirdiği hamlelerini yapabildiği ortak bir uzlaşının metinleştirilmesinden giderek Anayasa`ya kadar bir teminata dönüşmesinden başka hiç bir seçeneğimiz yoktur ki, şu an devlet kanadından kendine düşen hamlelerin yapılmadığını görüyor ve barışın tek kanatlı bir işleyişle biraz aksayarak yol aldığını ama yine de içinde büyük umutlar taşıdığını bildiğim için de bu umuda yaslanmamız gerektiğine inanıyorum” diye konuştu.
“Barış tülbentleri yazdırdık”
Dünya genelinde barışa vurgu yapmak için `Barışa Bir Tülbentte Sen Bağla` Projesi`ni hayata geçirdiklerini kaydeden Barış Aktivisti Filor Uluk Benli, bu proje kapsamında barışı, eşitliği, sevgiyi ve saygıyı anlattıklarını ve yüz binlere yakın barış tülbentleri yazdırdıklarını ifade ederek; “Yıllar boyunca bizi bize düşman eden bu zihniyetin üzerimizdeki etkisi son 30 yıldır zaman zaman düşük zaman zaman da yüksek yoğunluktaki düşmanlıklarla, birbirimizi öldürmekle sonuç veren bir savaşla hüküm sürdü. Üstelik hiç tanımadan birbirimizi yok etmeye çalıştık durduk. Yaşadığımız bu coğrafyada hepimizin ellerine bu kirli savaşların kanı bulandı. Gelecek nesillerin bu acıları yaşamaması için insan olma sorumluluğunu taşıyorum. Bu nedenle tam 2 yıl önce kendimizi ve toplumumuzu bu sürece hazırlamak için farklı kültürlerden, düşüncelerden bir grup mahalleli olarak bir araya gelip inisiyatif oluşturduk. Hiçbir ayrım gözetmeden tüm dünyada savaşların bitmesi adına bir manifesto yaratıp notere onaylattık. Eşit koşullarda ve haklarda anadillerde barış diyen, eşitlik üzerinden temel hakları güvence altına aldırma kalemi olan `Barışa Bir Tülbentte Sen Bağla` Projesiyle savaşı, barışı, eşitliği, sevgiyi ve saygıyı anlattık. Eşitsizliklerin olduğu yerde savaş kaçınılmazdır. Bizler önce kendimizi eşitleyerek savaş sebeplerini ortadan kaldırır barışı ancak bu şekilde özümseyebilir ve Anayasaylada garanti altına aldırabiliriz dedik. Önce savaşın bitmesi ve barışın gelmesi için bu süreci doğru çalıştırmak, birbiriyle savaşan kültürlerin insanların arasında köprü olmak, anlamak, tanımak, eşitlenmek ve sevgi adına bağ kurmak için emek harcamak gerekir dedik. Projemizi de kapı kapı, şehir şehir, mahalle mahalle, ülke ülke ve kıta kıta yaydık. Anadilleriyle eşit koşullarda ve haklarda yurdun her bir köşesinde ve yüz ülkede yüz binlere yakın barış tülbentleri yazdırdık” şeklinde konuştu.
“Barış bir haktır”
“Barış bir haktır. Barış hakkı, dayanışma hakları diye adlandırdığımız hakların başında gelir” diyen İnsan Hakları Derneği Onursal Başkanı Akın Birdal ise şu şekilde konuştu: “İnsan haklarının öznesi herkestir. Barışın, insan haklarının ve özgürlüklerin ihlal edildiği dönemlerde savaş dönemleridir. Faşizan dönemlerdir. İnsan Hakları Derneğimizin de çıkışı böyle bir faşizan bir darbenin sonucu çıkmıştır. 96 aydın, yazar, sanatçı muhalif insanlar bir araya geldiler. İHD olarak insan haklarına elbette ki evrensel bir yaklaşımımız vardır. Ama coğrafyamızda bir takım öncelikler belirlemişizdir. Ezilenlerden, emekçilerden, ötekileştirilmiş ve dışlanmışlardan yana bir öncelik belirledik. Bunun başında da halkların hakları gelmiştir. Elbette bunun önünde de Kürt sorunu bizim önceliğimizi oluşturmuştur. Elbette ki bizim azınlıklardan ve farklılıklardan yana bir tutumumuz olmakla birlikte Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü, insan hakları savunucularının önceliğini oluşturmuştur. Sovyetler Birliği ideolojik olarak katılmasanız bile, dünyadaki adaletsizliği frenlemek için önemli bir olguydu. Soğuk savaş sonrası, tek kutuplu bir küresel dünya ABD ve müttefiklerinin hakim olduğu emperyalist ve kapitalist sistemin savaşçı bir erk dünyada. Nitekim soğuk savaş döneminde silahlanmaya ayrılan para 700-800 milyar dolar çevresindeyken şimdi 1 trilyon 782 milyar dolar. Silahların nerde ve nasıl kullanıldığına hepimiz tanık oluyoruz. Bölgemizde her gün can pazarı yaşanıyor. Artık öyle bir alışkanlık haline getirildi ki insanlar, her gün Suriye`de, Irak`ta, Afganistan`da ve Pakistan`da yani Ortadoğu da her gün 70-100 kişinin ölüm haberlerini alıyoruz. İşte bu silahlar o insanları öldürüyor.” Yapılan konuşmaların ardından panel soru ve cevap şeklinde devam etti.