Barışa ve kardeşliğe saldırı

Halkların Demokratik Kongresi tarafından düzenlenen Demokrasi ve Barış Konferansı’nın ikincisinin yerel organizasyonlarından biri Çanakkale’de gerçekleştirildi.
Konferansın yapıldığı gün HDP genel merkezine silahlı bir saldırıda bulunulmuştu, yine Balıkesir, Bursa, Serik gibi yerlerde HDP binalarına yapılan ırkçı saldırılara tanıklık ettik.
Konferansa konuşmacı olarak katılan tarihçi gazeteci yazar Nevzat Onaran’ın 1915 Ermeni soykırımından beri bir arpa boyu yol alamadığımız konusundaki tespiti bugün yaşadıklarımız ile net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
O gün Ermenileri katleden zihniyet bugün karşımıza Sivas katliamında, Maraş katliamında, Roboski’de çıkmış şimdi de halkların kardeşlik ve barış girişimlerini provokasyona uğratmak adına HDP hedef haline getirilerek bir dizi tertiplere başvurulmaktadır.

521
Halkları birbirine düşman etmek için sürdürülen bu kirli siyasetin provokasyonu Ağrı’da boşa çıkarıldıktan sonra sermaye şimdi de HDP ‘ye karşı ırkçı saldırlar düzenleyerek yeni bir tezgah içersinde olduğunu açık olarak ortaya koymuştur.
Özellikle halkların HDP’ye olan ilgisinin artmasına bağlı olarak bu tertipler; HDP’yi 7 Haziran seçimlerinde baraj altına çekmek böylece tek adam diktatörlüğünün önündeki engelleri temizlemek adına yapılmaktadır.
Barış ve Demokrasi Konferansında Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Ohannes Kılıçdağ’ının ikinci meşrutiyet ilanından 1915 soykırım yıllarına kadar olan dönemdeki Ermenilerin yeni anayasal dönem olarak ikinci meşrutiyetten beklentilerini değerlendirdiği döneme ait olan gerçekler, eşitlik ve adalet gibi kavramlar başta olmak üzere günümüze ışık tutan tarihsel gerçeklikler olarak dikkat çekmektedir.
Ancak geçen 100 yıla rağmen, bir arpa boyu yol alınamamış olması, ayrı bir gerçeklik olarak önümüzde durmaktadır.
Geleceğe dönük olarak özelikle barışı ve halkların kardeşliğini tesis etmek adına geçmişimizle yüzleşme gerçeği konusunda yine konferans katılımcılarından Gazeteci Ayşe Hür’ün sunumu yeni yaşamın kurulması konusunda olmazsa olmaz bir gerçeklik olarak not edilmelidir.
100 yıl öncesinde yaşanan, etnik yapılar üzerinden sürdürülen adına ne derseniz deyin, binlerce insanın ölümüne yol açan bu fiili durum ile hesaplaşma temelinde ancak, bugün bazı adımlar atılabilmiş, ve tartışılır hale gelmiş durumdadır.
Konferansın da, sonuçta ortaya koyduğu gibi; egemenler bu katliam politikalarını sürdürerek gelinen noktada kapitalist sisteminin vahşi sömürü düzeninin devamını sağlamaya çalışmaktadırlar.
Geçmişle yüzleşme adına hareket eden, tarihi bu noktada sorgulayan yeni yaşam savunucuları bu yüzleşme üzerinden halkların kardeşliğinin inşa edileceği ve barışın sağlanacağı bilinci ile hareket edip, demokrasi özgürlükler ve barış adına kazanımlarını geliştirdikçe; diğer yandan gericiliğin saldırı hedefleri haline gelmektedirler.
Seçim sürecinde HDP’ye karşı yapılan saldırıların ,yaratılmaya çalışılan provokasyonların nedeni tam da burada aranmalıdır.
Yılardır sürdürülen bu kirli siyaset üzerinden halkların kardeşliği engellenmekte ve çatışmalar kışkırtılmaktadır.
Adına ister soykırım deyin, isterseniz demeyin ancak belgeleriyle ortada olan, bazı kaynaklara göre 1 milyon, bazı kaynaklara göre 1milyon iki yüz bin insanın öldürülmesi karşısında bunlar ‘safsata’ demek, ‘bir kulağımızdan girer, diğer kulağımızdan çıkar’ şeklinde yaklaşımda bulunmak kelimenin tam anlamıyla böylesi felaketlere günümüzde davetiye çıkarmaktan başka bir işe yaramaz.
Aynı şekilde şu an ülkemizde yaşayan yaklaşık yüzbin Ermeni vatandaşımız içinde “deport etmek” üzerine söylevlerde bulunmak tam bir şiddet kültürü ve şiddetin dili olarak hakların kardeşliğini provoke etmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Hele birde Çanakkale savaşları üzerinden, 100 yıl önce yaşanan bu gerçeği gizlemek adına bu yıl devreye sokulan 24 nisan kutlamalarını organize etmek tüm bu niyetlerin tuzu biberi olmuştur.
Tüm bu tertiplere rağmen halkların barış isteği kardeşçe bir arada yaşama direnci günümüzün gerçeği olarak siyasal hayatın belirleyici kriteridir.
Bu gerçeği daha görünür kılmak adına geçmişimizle yüzleşmemiz gerektiğini unutmadan, o günlerde yaşanılan tüm bu olumsuzluklar için özür dilemek erdemliğini gösterebilmeliyiz.
Böylesi bir yaklaşım hiçbir zaman için bizi küçültmez bilakis onurlu olmak adına yüceltir.
Bugün barış ve demokrasi taraftarları her türden mağduriyete karşı durdukça organize edilen saldırılar barış ve kardeşliğe yapılan saldırılar olarak, önce halkların algısı temelinde bertaraf edilecek ve sorumlularının bulunup hesap sorulması noktasında sürdürecek mücadele halkların demokratik hakları  mücadelesiyle birleşecektir.
Böylesine ırkçı saldırılara karşı tüm demokrasi ve barış  güçlerinin birlikte hareket etmesi açısından7 Haziran seçimlerini önemsemek ve bunun gereklerini yerine getirmek önümüzdeki vazgeçilmez görevler arasındadır.
Bu görev aynı zamanda insanca bir yaşam mücadelesinin gereğidir.
Yeni bir yaşamı yaratmak adına demokrasi ve barış konferanslarından öğreneceklerimiz yolumuza ışık tutacaktır.
Barış ve demokrasi bilincinin sınıf bilinciyle birleşerek gelişmesi bizi güzel yarınlara taşıyacaktır.
Bu toplumsal bir yasadır, engellenemez.
Paylaş