Barış kazanacak

Provokatörler kendi mantıkları ile ne yapsalar da, barış ve kardeşlik girişimlerini engelleyemeyecekler.
Sağduyuyu elden bırakmayalım, gerçeklerden yana olalım...

557
HDK İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel, BDP İstanbul Milletvekilleri Sabahat Tuncel ve Sırrı Süreyya Önder, BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Halkların Demokratik Partisi(HDP) Eşbaşkanı Fatma Gök ve HDK Yürütme Kurulu’ndan bazı üyelere karşı Sinop’ta gerçekleştirilen provokasyon, savaş ve şiddetten medet umanların çırpınışlarıdır.
 
Bu provokasyondan medet umanlar halkların kardeşçe, barış içersinde bir arada yaşamasına karşı olanlardır, demokrasi ve halk düşmanlarıdır.
 
Şoven ve ırkçı damarlardan beslenen bu provokatif kültür, yaşamın bir çok alanında barış yanlılarının son derece önemli girişimlerine karşı bir kışkırtma çabası içersinde olsa da, bu çabaların bir şekilde desteklendiği ve uygun zeminlerin yaratılması için bir takım çabalar harcansa da; esas olan Türkiye Halklarının barış ve kardeşlik isteğidir.
 
Kürt sorununun çözümü noktasında adımların atılmaya çalışıldığı bir süreçte bu sorun için esas görev halklarındır.
 
Çanakkaleli, Diyarbakırlı, Hakkarili, Vanlı, Ordulu, Adanalı vatandaşlarımızın barış talebi ve bu talep için gösterecekleri duyarlı yaklaşımlar belirleyici olacaktır.
 
Yılmadan, yorulmadan, barış ve kardeşlik mücadelesi desteklenmelidir.
 
Yıllardır akıtılan kan, yitirilen insanlarımız, dökülen gözyaşları ve acılara dur demek; hepimizin insanlık görevidir.
 
Bu konuda çaba ve emek gösteren herkesi desteklemek, halkların kardeşliğini engellemeye dönük provokasyonları boşa çıkarmak hepimizin görevidir.
 
Barış olmaz ise demokrasi olmaz, barış olmaz ise insan hakları olmaz, barış olmaz ise insanlık olmaz.
Böylesi provokasyonlara itibar etmeyelim.
 
İnsanlıktan, barıştan kardeşlikten yana tutum alalım.
 
Sinop’ta bu provokasyonu örgütleyenler, “halkların kardeş olmasının ve gönüllü birliğin şartı ve önemi nerededir?”, “Çatışmalar nasıl duracak?”, “15-20 milyon Kürt nüfusun bu talepleri kabul edilmezse ne olur?”, “Savaş ve çatışmalardan, ölümlerden, cenazelerin gelmesinden kim nasıl besleniyor; bu çevreler kimlerdir?”, “Kürt sorununun çözümüyle demokrasinin ilgisi nedir?”, “Bu sorun çözülürse halkın (Karadeniz halkının da) kazanımı ne olacaktır?” sorularının cevaplarının kamuoyu ile paylaşılmasının önünü almak, gerçeklerin halka ulaşmasını engellemek için seferber edilmiş güçlerdir.
 
Şiddetin her türüne karşı olalım.
Şiddet her geçen gün yaşamımızın her alanında olağanlaştırılmak istenmektedir.
 
Sinop’ta yapılan provokasyon sürdürülürken, demokratik tepkilerini dile getiren Silivri’deki vatandaşlar, aynı şekilde Çağlayan adliyesinde protestoda bulunan avukatlar da bir başka şekilde şiddete maruz bırakıldılar.
 
Demokratik kitle örgütleri, sendikalar kriminalize edilerek çeşitli operasyonlar ile baskılanarak şiddete uğramaktadırlar.
 
Şiddet ülkemizin içinde bulunduğu anti demokratik yapının bir sonucudur.
Yaşadığımız bu sorun bir bütün olarak hepimizin sorunudur.
Bizlerin demokrasi ve barış taleplerimiz ile aşacağımız bir sorundur.
Hepimizin bu konuda sorumluluğunun olduğunu unutmayalım.
Geldiğimiz nokta son derece içler acıdır.
 
Haber sitelerine “ Üç aylık bebek de gözaltında" , “KESK’e yönelik operasyonlarda insanlık dışı uygulamalar: Üç aylık bebek de gözaltına alındı” başlıklı haberler yansıyorsa; şapkalarımızı önümüze koyup düşünme zamanının geldiğinin altını çizelim.
Paylaş