"Barış hakkı, bir insan hakkıdır"

455
1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısı ile İnsan Hakları Derneği Çanakkale Şubesi tarafından açıklama yapıldı. Saat Kulesi önüne yapılan açıklamaya İHD üye ve yöneticilerinin yanı sıra sendika ve dernek temsilcileri de destek verdi. Türkiye`de, Dünya Barış Günü olarak kutlanan 1 Eylül vesilesiyle barışın egemen olduğu bir dünyada yaşamak istediğinin bir kez daha belirtilmek istendiği ifade edilen açıklamada; "Barış hakkı, bir insan hakkıdır. BM Genel Kurulunun 19 Aralık 2016 tarihli kararı ile Barış Hakkı Bildirisi kabul ve ilan edilmiştir. BM İnsan Hakları Konseyinin 22 Haziran 2017 tarihli kararı ile de barış hakkının desteklenmesi gerektiği üye ülkelere hatırlatılmıştır" denildi. 
 
"Barış, haklara ve özgürlüklere dayalı olarak sağlanabilir"
Barışın haklara ve özgürlüklere dayalı olarak sağlanabileceği belirtilen açıklamada; "Barış talebinin, medeni ve siyasi haklarla (yaşam hakkı, işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, adil yargılanma hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü vb.) olduğu kadar; ekonomik, sosyal ve kültürel haklar (çalışma hakkı, konut hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, dil hakları) ile de ilişkisi bulunmaktadır. Bu metinlerde İHD`nin de benimseyip paylaştığı temel yaklaşım, barışın insan hakları ve özgürlüklere dayalı oluşudur. İnsanlar arasındaki her türden eşitsizlikler, hakların ve özgürlüklerin tanınmayışı, savaşların ve çatışmaların temel sebebidir. O nedenle, İHD olarak her şart altında ve dünyanın neresinde olursa olsun, barışın haklara ve özgürlüklere dayalı olarak sağlanabileceği düşüncesindeyiz" denildi. 
 
"Türkiye`nin temel sorununun insan hakları ve demokrasi"
Türkiye etnik, dilsel, dinsel ve kültürel özellikleri bakımından çoğulcu bir dokuya sahip olduğu ifade edilen açıklamada; "Çoğulculuk, İHD`nin pek çok kez vurguladığı ve yansıttığı, `herkes farklı, herkes eşit` sloganında ifadesini bulur. Çoğulculuk aynı zamanda demokrasinin de temelidir. İHD demokrasi ile insan hakları arasında koparılamaz bir bağ bulunduğu düşüncesindedir. O nedenledir ki, İHD Türkiye`nin temel sorununun insan hakları ve demokrasi sorunu olduğunun altını çizmiş ve bu temel sorununun en önemli halkasının da Kürt sorunu olduğu tespitinde bulunmuştur. Türkiye`nin insan hakları ve demokrasi sorununu çözebilmesi için yeni barış sürecine ve böylelikle çatışma çözümüne ihtiyacı vardır. Çatışma ve savaş ortamı ile birlikte genel baskı ortamında şiddetin öne çıkması ve beraberinde nefret dilinin zehrini akıtması kaçınılmaz olmuştur. Kadın cinayetlerinin önlenememesi, kadına yönelik taciz ve tecavüzün artması böylesi bir şiddet ortamı ile de izah edilebilir. Nefret saiki ile artan ırkçı saldırılarda ise yükseliş eğilimi vardır. Haklara saygı değil, çatışma kültürünün yükselmesi; devamında şiddeti, cinsel ve ırksal ayrımcılığı ve ne yazık ki cinayetleri getirmektedir" denildi. 
 
"Barışın egemen olduğu bir yaşam için barış hakkı mücadelemizi sürdüreceğiz"
 Açıklamada son olarak; "Barış hakkı, aynı zamanda doğa ile barışık, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının tanındığı ve saygı gösterildiği bir toplumsal düzenin de temelidir. İnsanı tüm canlılardan üstün gören ve tüm doğayı bir tahakküm ve sömürü alanı olarak değerlendiren anlayışların durdurulması; tahakkümün, sömürünün değil, tüm doğa ve canlıların haklarının tanınmasının esas alınması da barış hakkı çerçevesi içerisindedir. Bu anlamda Türkiye`nin dört bir yanında süren ekoloji mücadelelerinin de yanında olduğumuzu ifade ediyoruz. İnsan hakları savunucuları olarak Türkiye`de barışa giden yolun barış hakkı mücadelesi ile olacağını biliyoruz. İHD olarak, ülkemiz başta olmak üzere tüm dünyada barışın egemen olduğu bir yaşam için barış hakkı mücadelemizi sürdüreceğiz" ifadelerine yer verildi.
(Eren Aşnaz)
Paylaş