Bakanın parası…

Okuyunca dehşete kapıldım, insanlığımdan utandım.
Gazete haberi şöyle : “ Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, kanser tedavisi gören ve kendisinden ilaçlarının temini için yardım isteyen üniversite öğrencisi genç kızın cebine para koyup, ilaçları kendisinin almasını istemesi ve `düşürme` diye uyarmasının ardından kız gözyaşlarına boğuldu”
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar insanlık dışı bu tutumu nedeniyle derhal istifa etmelidir.
Bu konu geçiştirilebilecek bir konu olmadığı gibi, temelinde de insanlıktan nasibini alamamış bir ideolojik hattın üzerinde yükselen bir kültürün izleri vardır.

678
İnsani değerlerin, sistemin vahşiliği sonucunda yok edildiği günümüzde; bu tavır aslında acı gerçeklerin çıplak göstergesi olmuştur.
Siyasi iktidarın sadaka toplumu haline getirdiği ülkemizde, daha fazla söylenecek bir şey kalmamıştır; insanlık ayaklar altına alınmıştır.
Onurlu tüm insanlar insanlıktan nasibini almamış böylesi bir iğrençlik karşısında susmamalıdır.
Geldiğimiz nokta artık insanlığın bittiği bir noktadır ki; şimdi insanlığımıza sahip çıkmak zamanıdır.
Bu iğrençliğe karşı olmayan tepki göstermeyen her kimse, onlarda bu insanlık düşmanı tavrın suç ortağı olduğunu unutmasınlar…
Buna, bakanın dahil olduğu AKP’nin kurumsal kişiliği anlamındaki konumu da dahildir.
Bu iğrençliğe karşı çıkmayan, bakanın görevden alınmasını sağlamayan AKP’ye; yarın verilecek tüm oylar insanlıktan uzaklaşmamızın yollarına döşenecek taşlar olduğu da unutulmasın!
Bu haberi okuyunca AKP’nin avukatlığına soyunmuş sözde bir bilim adamının, Ülgür Gökhan hakkında yazdığı bir yazıdaki düşünsel mantığını sorgulamadan geçemeyeceğim.
Yaklaşım hep aynı;sadaka kültürünün getirdiği değerler üzerinden yapılan analizler ve bu mantığın getirdiği tespitler ve pratik.
Sağlık sorunu için yardım isteyen bir genç kıza para veren mantığın bir başka biçimi ile şekillenmiş değerler üzerinden Başkan Gökhan’ı eleştirmeye kalkan sözde bilim insanı, başkanı bugüne kadar üniversite için ne yaptın üzerinden sorgulamaya kalkıyor.
Bunu yaparken de sorguladığı konular tamamen maddi beklentiler üzerinden kurgulanmış aynı zamanda çifte standart içeren bir o kadar da gelişmelerden bihaber olduğunun görüntüsünü veriyor.
Kendisinin dekanlık yaptığı üniversite öğrencilerinin hayvan damlarından çevrilmiş sözde evlerde kalırken;” öğrencilerin barınma sorununu çözmek kredi ve yurtlar kurumunun sorunudur” diyen kafa şimdi Başkan Gökhan’a neden yurt sorununa el atmadınız diye soruyor.
Üniversite kent ilişkilerini tamamen tek taraflı maddi menfaatler üzerinden kurgulayan bu anlayış bakın Başkan Gökhan’ı nasıl eleştiriyor ;“Mesela öğrencilerin ulaşım sorunları neden halledilmedi? Yurt meselesine hiç el attınız mı? Üniversiteye geçmişte veya bugün yurt ve diğer konularda herhangi bir yardımınız oldu mu?
Diğer belediyeler beldelerindeki üniversitelere suyu ucuz veriyor, üniversitenin sosyal tesislerini ücretsiz yapıyor, kampüs içindeki yollarını bedelsiz asfaltlıyorlar, öğrenciler için yurtlar inşa ediyorlar vs vs. Siz de bunlardan herhangi birini yaptınız mı, yapacak mısınız?”
Bu eleştirilere Başkan Gökhan’ın muhakkak vereceği cevaplar vardır.
Beni ilgilendiren tarafı bu yaklaşımın ardındaki gerçekler.
Bir taraftan kent ilişkilerini, üniversite öğrencilerinin kentte bıraktıkları para üzerinden öne çıkaran Ahmet amcanın, Ayşe teyzenin kıt bütçeleri ile çocuklarını okutmak için ekmeğinden keserek gönderdikleri paraları kalkan yapan bir yönetim, diğer taraftan “neden yurt yapmadın, yolları bedelsiz neden asfaltlamadın” gibi gözü paradan başka bir şey görmeyen, sözde belediyeyi yıpratarak AKP lehine kamuoyu yaratma çabaları
İşte bu zihniyet kapitalizmin her şeyi para gözüyle gören anlayışının sonucudur.
Tıpkı yardım isteyen kanser hastası bir gencin cebine para sıkıştırıp, birde düşürme diye uyaran zihniyet gibi.
Paylaş