Alkol yasaklarının arka planı

Alkol ile ilgili düzenlemeleri de içeren kanun Meclis`ten geçti.
Buna göre alkollü içkiler, 22.00 ile 06.00 saatleri arasında perakende satılamayacak, alkollü içkilerin reklamı ve tanıtımı yapılamayacak.
Televizyonlarda yayınlanan dizi, film ve müzik kliplerinde alkollü içkileri özendirici görüntülere yer verilemeyecek.
Bu düzenlemeler konusunda meclisteki muhalefet milletvekillerinin tepkilerini ve değerlendirmelerini incelemenizi öneririm.
Bu uygulama ile AKP’nin tekçi, kafasının arkasındaki İslami model esasları ile toplumsal hayatı düzenleme ve insanların özgürce yaşamalarına engel olan bir tarzın temsilcisi olduğunu daha iyi anlayacaksınız.
En basit ve herkesin çok açık olarak kabul ettiği “yasaklar ile sorunların çözülemeyeceği” gerçeği ortada iken bu uygulamanın gençleri alkolden “korumak” olduğunu söylemek hiç de inandırıcı değil.

794
Alkol yasakları konusunda değerlendirmelerde bulunan milletvekillerinin tespitleri bu konunun her türlü detayını gözler önüne serecek yeterlilikte.
 
Bu değerlendirmeleri dikkatlerinize sunmak isterim:
 
İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel: Aslında bu yasaya “toplumla savaş yasası” demek daha doğru olabilir. Gerekçe, gençliğin korunması, gençliği zararlı alışkanlıklardan, kötü şeylerden korumak.
Ama eğer gençliği zararlı şeylerden korumak istiyorsa Hükûmet, öncelikle polis şiddetinden, cezaevlerinden, acımasız ve öldürücü çalışma koşullarından her şeyden önce çalışabileceği bir işi, okuyabileceği bir okulu göstererek ve gençlere gerçekten özgür bir gelecek sağlayarak ancak bu kötü şeylerden kurtarabilir.
Ama, Hükûmet “geleneğine, göreneğine bağlı, millî kültürü seven, benimseyen, dindar bir gençlik yetiştirmek” adına şimdi bütün bu toplumu karşısına alırcasına bir yasa hazırlığıyla karşımıza çıkmış durumdadır. Yasakçılık aslında bu yasayı hazırlayanların ruhlarına, kafalarına işlemiştir.
Teklifi hazırlayan milletvekilleri de öğreniyoruz ki komisyon görüşmelerinde yine bedeli halka ödetilecek olan bu cezalarda ucunun fazla kaçırıldığından kendileri de şikâyetçi olmuşlar. Aslında bu cezalarda ölçüsüzlük, orantısızlık ve iş bilmezlik had safhada.
Tabii, bu alkol, tütün benzeri konularda trafik cezalarında yine bütün külfet yaşamın ağır yükünü çeken emekçiye getirilmekte. Ama, bütün bunlar kadar -en az önemlisi olan- bu teklifle birlikte bir kez daha laiklik anlayışı topyekûn ortadan kaldırılmakta, Diyanet İşleri Başkanlığının görevleri içerisine yine Kur’an kursları, yurt ve pansiyon giderlerinin başkanlık eliyle genel bütçeden karşılanması öngörülmekte.
“Ruhlarını piyasaya teslim edenlerin aslında inançlarına ne kadar güvenilir?” diye buradan sormak gerekiyor. Son zamanlarda her caminin altında birer dükkân işletmesinin aynı şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından işletilmesi, özel gelir ve özel ödeneklerle buralardan elde edilecek gelirlerin başkaca kurslara, cami, mescit onarımlarına harcanacak olması, toplumdaki inanç sahibi ya da inanmayan yurttaşlar arasındaki devlet eliyle, Hükûmet eliyle ayrımcılığın nasıl kışkırtıldığını ve nasıl yeniden örgütlendiğine çok çarpıcı bir örnektir.
Bu kafayla, bu ülkede yurttaşların bir arada yaşamasını, inanç eşitliği ve özgürlüğü temelinde bir arada yaşamasını katiyetle sağlamanız mümkün değil. Üstüne üstlük kurulan Yeşilay Vakfıyla birlikte Sağlık Bakanlığı üzerinden denetime tabi olmayan bir ödenekle buralar güçlendirilmekte, geliştirilmekte.
Turizm ve alkol tüketilen işletmelerde çalışan binlerce emekçinin, aynı şekilde alkol üretimine ham madde sağlayan tarım üreticisinin geleceği bu yasayla birlikte bir çırpıda ortadan kaldırılmaktadır.
Bizler halkın vekilleri olarak hazırlanan bu teklife “hayır” oyu vereceğiz.
 
KAPLAN: AKP, KUMARLA YÜZLEŞMEYE HAZIR MI?
BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan: AK Parti Hükûmeti, kendi yaşam tarzını, alkol ve zararlı maddeler üzerinden her alana yayıyor.
İlla da zararlı şeylerle uğraşmak istiyorsanız size birkaç öneride daha bulunmak istiyorum: Türkiye`de 100 bin seks işçisinin, 56 resmî genelevin olduğu istatistiki rakamlarla ortaya çıkmış. Şimdi kumar sektörüne bir bakalım. Kumar oynatmada Türkiye tam 3`üncü sıradadır. Böyle bir rekoru olduğunu biliyor muydunuz? 3`üncü sıradayız. Millî Piyango, Toto, Loto, Sayısal, at yarışları, offshore, yarış, İnternet üzeri sanal POS…
Miktarlar çok uçuk, milyon dolarlar. Kumar, bahis oynayanların sayısı, 1,5 milyon yurttaşımız oynuyor. 5 milyar dolar bunun rakamları. Buradan da geçelim şimdi. AK Parti Hükûmeti kumarla yüzleşmeye hazır mı?
 
CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi: Bu teklif ise alkollü içkilerin tanıtımını tamamen yasaklamaktadır. Hiç kimse inançlarıyla diğer uygulamaları birbirine karıştırmasın. Bir insan inancı gereği içki içmeyebilir. İslam dini alkollü içkiyi haram sayar, günahtır ama devlet günah kavramından hareketle bir yasal düzenleme yapamaz. Devlet alkollü içki kullanımının, aşırı alkollü içki kullanımının veya alkol bağımlılığının insan sağlığına vereceği zararı bireylere, vatandaşlarına anlatmakla görevlidir.
 
`BAŞBAKAN ULUDUR, MİLLET ONUN KULUDUR ANLAYIŞI TOPLUMA DAYATTIRILIYOR`
 
CHP İzmir Milletvekili Musa Çam: "Meyhaneleri mi savunuyorsunuz, gençliği alkolle zehirlemeye mi çalışıyorsunuz, halkın sağlığını hiçe mi sayıyorsun?" diyorsunuz belki şimdi bana. Ama biz bu söylemlere pabuç bırakmayacağız. Evet, meyhaneleri ve içkiyi savunuyorum çünkü içki sadece içki değildir. Dünyevi olandan haz alan, onu sanatsal yaratıcılığa dönüştüren, kadın-erkek eşit düzlemde toplumsallaşmayı, kadınla erkeğin her alanda birlikteliğini ön gören, rengarenk, cıvıl cıvıl, çok sesli yaratıcılığa açık bir yaşam kültürünün parçasıdır. Benim de dâhil olduğum bu yaşam kültüründe tabii ki isteyen içer, isteyen içmez, bu kişisel bir tercihtir. Özellikle Başbakan Erdoğan`da belirginleşen bu yeni toplum mühendisliği ve vesayet anlayışı -Başbakan Erdoğan toplumu güdülmesi gereken sürü, kendini de bu sürüden sorumlu başkan veya çoban gören bir anlayışta- "Çağdaş devlet yönetimi", "paylaşımcı demokrasi", "inanç özgürlüğü", "başkalarının yaşam biçimlerine saygı" gibi kavramlarla alakası olmayan, dinî muhafazakârlığın imam anlayışı, padişahların kulluk anlayışıdır. Padişah, başkan, tabii ki bizim iyiliğimizi gözeterek bize nasıl yaşamamız, nasıl düşünmemiz, nasıl davranmamız gerektiğini vaaz edecektir; en doğru inanç, en doğru yol onunkidir, herkesin bu yolu izlemesi gerekir! Nasıl yaşayacağımıza, bizlere neyin yararlı, neyin zararlı olduğuna, kadının kaç çocuk doğurması gerektiğine, nasıl davranmamız gerektiğine, ne yiyip içeceğimize karar veren odur! Kısacası, "Başbakan uludur, millet onun kuludur." anlayışı topluma dayattırılıyor ve egemen kılınıyor. Buna şiddetle karşıyız.
Paylaş