"AKP politikaları şiddeti üretmektedir"

Türkiye’de sağlık personeli ile öğretmenlere yönelik yaşanan şiddet olaylarının ardından sendika ve dernek temsilcileri isyan etti. Şiddet olaylarına karşı önlem alınmasını talep eden sendika ve dernek temsilcileri, AKP hükümetini sert bir dille uyardı. Şiddet olayları nedeniyle öğretmenler, okullarda ilk derslere girmeyerek durumu protesto ederken, dernek ve sendika temsilcileri ise basın açıklamaları yaparak şiddet olaylarını kınadı.

590
Öte yandan ilçelerde de basın açıklamalarıyla öğretmenlere yönelik yapılan saldırılara sert tepki gösterildi. Eğitim-Bir-Sen Çanakkale Şubesi üyeleri, öğretmenlere yönelik uygulanan şiddeti kınarken, iki hafta içerisinde 8 tane öğretmenin saldırıya uğramasına tepki gösteren öğretmenler ise, dün okullarda ilk derse girmeyerek şiddet olaylarını protesto etti. Eğitim-Sen Çanakkale Şube Başkanı Telat Koç, yaşanan şiddet olayları nedeniyle AKP’yi suçladı. Koç; “Yaşanan üzücü olaylar, AKP’nin kamu yararına hizmet üreten emekçilerin yaşam hakkını korumak için hiçbir adım atmamasıyla daha vahim bir hal almıştır. Bu şiddetin arkasında güvenlik zafiyeti değil; AKP’nin emekçileri yoksullaştıran, güvencesizleştiren ve hizmet üretiminin tüm sorumluluğunu emekçilere yükleyen politikaları bulunmaktadır” dedi.
 
 
Şiddet olaylarına karşı önlem alınmasını talep eden sendika ve dernek temsilcileri, AKP hükümetini sert bir dille uyardı. Şiddet olayları nedeniyle öğretmenler, okullarda ilk derslere girmeyerek durumu protesto ederken, dernek ve sendika temsilcileri ise basın açıklamaları yaparak şiddet olaylarını kınadı. Öte yandan ilçelerde de basın açıklamalarıyla öğretmenlere yönelik yapılan saldırılara sert tepki gösterildi.
 
Koç; “Artık Yeter!”
Eğitim-Sen Çanakkale Şube Başkanı Telat Koç, yaşanan şiddet olayları nedeniyle AKP’yi suçladı. Şiddetin arkasında güvenlik zafiyeti olmadığını, AKP’nin emekçileri yoksullaştıran, güvencesizleştiren ve hizmet üretiminin tüm sorumluluğunu emekçilere yükleyen politikalarının bulunduğunu belirten Koç; “Daha önce, Gaziantep’te bir doktorun ölümüne neden olan, Kütahya’da bir öğretmenimizin yaralanmasına neden olan şiddet, bu defa da İstanbul Esenyurt’ta, Kıraç Lisesi’nde karşımıza çıktı. Tasdikname alan öğrencisinin bıçaklı saldırısına uğrayan Narife Çekcek, uğradığı saldırı sonrasında yoğun bakım servisine alındı. Dün yaşanan bu üzücü olay, AKP’nin kamu yararına hizmet üreten emekçilerin yaşam hakkını korumak için hiçbir adım atmamasıyla daha vahim bir hal almıştır. Daha önce ifade ettiğimiz üzere bu şiddetin arkasında güvenlik zafiyeti değil; AKP’nin emekçileri yoksullaştıran, güvencesizleştiren ve hizmet üretiminin tüm sorumluluğunu emekçilere yükleyen politikaları bulunmaktadır. Kısaca öğrenciyi müşterileştiren; öğretmeni de müşterilerin beklenti ve isteklerini karşılamak zorunda olan bir köle haline getiren politikalar hastane ya da okul fark etmeden her yerde şiddeti üretmektedir” dedi.
 
Koç sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Yaşanan bu şiddetin önlenebilmesi, söz konusu politikaların değişmesinden, emekçileri hedef haline getiren politikalara ve açıklamalara son verilmesinden geçmektedir. Çözüm daha fazla güvenlik ve ağır cezalandırma politikalarında değildir. Çözüm, emekçilerin daha fazla örgütlenerek kendi işyerlerini, yaşam alanlarını dönüştürebilecek güce sahip olmalarından ve müşteri ilişkisinden ziyade öğretmen ile öğrenci ilişkisinin demokratik bir şekilde yeniden kurulmasından geçmektedir. Unutulmamalıdır ki, emekçilerin sindirildiği, iş güvencelerinin elinden alındığı, “müşteri memnuniyeti”nin adeta kutsandığı bir ülkede bu tür üzücü olayların önüne geçmek mümkün değildir. Eğitim Sen olarak emekçilere yönelen bu şiddeti kınıyor ve bu şiddetin son bulması için acilen gerekli adımların atılmasını istiyoruz. Bizler, öğrencilerimize demokratik bir yaşamın gereklerini öğretebileceğimize inanıyoruz! Siz, bizleri yönetenler! Tüm derdinizin daha fazla kar elde etmek olduğu bir ülkede, demokratik yaşamın imkanlarını bizlere sunabileceğinize inanıyor musunuz?”
 
 
Eğitim-Bir –Sen’den tepki
Eğitim-Bir-Sen Çanakkale Şubesi Başkanı Numan Yaşar, öğretmenlere yönelik uygulanan şiddeti kınadı. İki hafta içerisinde 8 tane öğretmenin saldırıya uğramasına tepki gösteren öğretmenler, dün okullarda ilk derse girmeyerek şiddet olaylarını protesto etti. Konu ile ilgili açıklama yapan Eğitim-Bir-Sen Çanakkale Şubesi Başkanı Numan Yaşar, iki hafta içerisinde 8 tane öğretmenin saldırıya uğradığını söyledi. bu saldırılarda bazı öğretmenlerin ölümden döndüğünü ifade eden Yaşar, şiddetin toplumsal bir sorun haline geldiğini kaydetti.
 
Her tarafı cennet olan ülkenin cinnet toplumuna doğru yol aldığını vurgulayan Yaşar; “Eğitimciler olarak, şimdiye kadar birçok konuda eylem, etkinlik yaptık ve sesimizi yükselttik. Bazen ekonomik, bazen toplumsal bazen de sosyal sorunlara dikkat çektik.  Fakat bu gün burada son derece önemli bir sorunu gündeme taşımak, genelde eğitim çalışanlarını özelde öğretmenleri değersizleştiren, hedef tahtasına oturtan uygulamalara dur demek, meslektaşlarımızın hayatına kasteden saldırıları kınamak ve protesto etmek için toplandık. Geride bıraktığımız iki hafta içerisinde basına yansıyanları dikkate alırsak 8 tane öğretmenimiz saldırıya uğramış ve bazıları ölümden dönmüştür. Üzülerek ifade etmeliyiz ki, şiddet toplumsal bir sorun haline gelmiştir. Her tarafı cennet olan ülkede neredeyse cinnet toplumuna doğru yol alıyoruz. Aklını ve duygularını yönetemeyenler şiddeti seçiyor, gerekli tepki verilmediği, failler bedelini ödemediği için şiddet sıradan bir olaymış gibi toplum tarafından kanıksanıyor. Masum bir hak arama yöntemi gibi yaygınlaşıyor. Hâlbuki şiddetin masumu değil mağduru vardır. Mağdur bazen doktor, bazen öğretmen, bazen kadın, bazen çocuktur” dedi.
 
“Toplumda öğretmenin itibarı aşınırsa, herkesin itibarı aşınır”
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer başta olmak üzere herkesi duyarlı davranmaya davet eden Yaşar; “Öğretmenlerle ilgili kurduğu bütün cümlelerin, eğitimcilerle arasının daha da açılmasını sağlaması için, insanın özel gayret sarf etmesi gerekir. Ya da yaptığı uygulamaların, izlediği politikaların özenle seçilmiş olması gerekir. Tıpkı Milli Eğitim Bakanlığında hayata geçirilen “Alo 147” hattı gibi. Tıpkı bütçesiz okulları mecbur olmadıkları halde ayakta tutmak için özveri ile çırpınan okul yöneticilerini “Bağış Genelgesi” ile töhmet altında bırakmak ve tamamına soruşturma açıp kamuoyu önünde itibarsızlaştırmak, disiplin cezalarıyla küstürmek gibi. Ve yine tıpkı, hiçbir öğretmen 3 ay tatil yapmadığı halde, işin iç yüzünü bilmeyen sokaktaki insanın kurduğu cümleyi birinci ağızdan kurmak gibi. Bütün bu yaşananlar öğretmenlerin saygınlığını zedeleyen ve öğretmenlik mesleğini sıradanlaştıran uygulamalardır. Buradan bütün yetkilileri uyarıyoruz. Toplumda öğretmenin itibarı aşınırsa, herkesin itibarı aşınır. Öğretmene saygısızlık olursa anneye de babaya da saygısızlık olur. Öğretmenin felaketinden topluma asla saadet çıkmaz. Başta Milli Eğitim Bakanı olmak üzere bu konuda herkesi duyarlı davranmaya davet ediyoruz” diye konuştu.
 
“En azından saygı bekliyoruz”
“Bu gün yaşadığımız sorunlar geçmişte belirlenen eğitim politikalarının doğal sonucu olduğu gibi, bu gün uyguladığımız politikalar ise geleceğin sorunlarını belirleyecektir” diyen Yaşar; “Toplumsal kalkınma da çürüme de eğitimden geçmektedir. En iyi eğitim öğretirken eğiten eğitimdir. Eğitim müfredatında öğretmeyi değil, eğitmeyi hedefleyecek şekilde “değerler eğitimini” önemseyen toplumlar, geleceği belirleyeceklerdir. Akıllı tahtalarla sınıfları donatmak, daha kolay öğrenen, daha zeki çocuklar yetiştirebilecektir ama daha ahlaklı nesil yetiştirmek, değerler eğitimini önemseyen bir eğitim müfredatıyla olacaktır. Bu konuda iyi bir müfredatın tek başına yetmeyeceğini, öğretmenlerin özverisi gerektiğini biliyoruz. Öğretmenlik mesleği bu açıdan son derece önemlidir. Bunun içindir ki Hz. Ali “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum”  demiştir. Biz, kandil gibi kendini tüketip etrafa aydınlık vermeye çalışan öğretmenler olarak, kimseden kırk yıl köle olmasını beklemiyoruz. Ama en azından saygı bekliyoruz” şeklinde konuştu.
 
Yaşar sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Öğretmenlerden fedakârlık bekleyen Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer’e de sizler aracılığı ile sesleniyor, taşıdığı sorumluluğun gereğini yapmasını istiyoruz. Gereğini yapmak okullara bütçe vermeyip öğretmeni tahsildar konumuna, sokup, veli ile karşı karşıya getirip daha sonra da “Veliyi üzeni bende üzerim” demek değildir. Gereğini yapmak eğitimcileri karşısına almak değildir. Dünyanın hiçbir yerinde askerlerini aşağılayarak başarıya ulaşmış komutan gösteremezsiniz. Ve yine hiçbir yerde kendi personeline fedakârlık yapmayanların, değer vermeyenlerin, personelinden de fedakârlık beklediğini göremezsiniz. Öğretmenliğin diğer meslek guruplarından farkını biliyoruz. Sorunların temelinde eğitimin yattığının da bilincindeyiz.  Fakat bir hususun altını çizmek isteriz. O da, eğitim sadece öğretmenlerin sorunu değildir. Toplumda çürümeler başlamışsa bunun tek sorumlusunun öğretmenler olmadığını bütün kamuoyu bilmelidir. Çocuğun eğitiminde başta anne, baba, olmak üzere bütün yetişkinlerin payı vardır.  Kızılderili atasözünde belirtildiği gibi “Bir çocuğun eğitiminden bütün mahalle sorumludur.” Herkes bu bilinçle hareket etmelidir. Velinin, öğrenci yakınının öğretmeni hedef aldığı bir ortamda kimsenin şikâyet etme hakkı kalmaz.”
 
 
Yalın; “Can ve mal güvenliği için tedbir şart”
Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Ülfettin Yalın, son günlerde eğitim ve sağlık çalışanlarına yönelik artan saldırıları kınadı. Eğitim ve sağlık çalışanlarına yönelik gerçekleşen saldırılara karşı yetkililerin önlem almasını talep eden Yalın; “Son günlerde eğitim ve sağlık çalışanlarına yönelik saldırılar artınca yetkililer personeli savunacakları yerde telkinde bulunmayı tercih eder görüntü sergilemektedirler. Bakanlar kendi personeline sahip çıkacak açıklamalar yerine onlara sevgi tavsiyelerinde bulunmaları problemi çözecek tavır olarak görünmemektedir. Eline silah ve bıçağı alarak kendince çözüm arayanlara verilen tavizler olayların frenlenmesini değil artarak devam etmesini sağlayacaktır. Caydırıcılık ceza sisteminin etkin uygulanması ile gerçekleşir. İdarecilerin öncelikli görevi personeli eğitmek ve korumaktır. Kamu çalışanlarının yaptıkları iş esnasında dışarıdan gelecek tehlikelere karşı korunması devletin öncelikli görevlerindendir. Bu itibarla yetkiyi elinde bulunduranların kendi personelinin çalışma şartlarını iyileştirecek can ve mal güvenliğini sağlayacak tedbirleri almaları gerekmektedir. Yasak savan açıklamalar çalışanların gönlünü almak için olmamalı. Bu tür davranışlarda bulunan ya da bulunabilecek olanlarda caydırıcılık yaratmalıdır. Kamu çalışanlarına, özellikle son günlerde öğretmen ve doktorlara karşı yapılan bu tür saldırıları şiddetle kınıyoruz. Her kademedeki idarecilerden emrinde çalışan personeline sahip çıkmasını, art niyetli, saldırgan yapılı kişi ve kişiliklere fırsat vermemelerini çalışanlar adına bekliyoruz. Devletin şefkat kucağının ve demir yumruğunun olduğunu herkes bilmeli gerektiğinde gösterilebileceğini bu tür saldırganlara ve saldırgan tiplere hissettirmelidir” dedi.
Paylaş