Geçen yıl, Mart ayından itibaren tatil edilen okullar, 2020-2021 eğitim öğretim yılında ise "açıldı, açılacak" derken, kısıtlamalı olarak açıldı. Sonra ise yeniden kapandı... Çocukların evlere kapanması, derslerini online olarak sürdürmeleri ve tabiki bu süreçte yaşanan sorunlar, hem çocukları hem de ailelerini olumsuz olarak etkiliyor. Değişen yaşam biçimleri, günlük yaşam alışkanlıklarının terk edilmesi, yeni alışkanlıklar, maske-mesafe gibi zorunlu uygulamalar, tabiki tüm toplumu psikolojik olarak etkiliyor. Toplumun tüm kesimleri, bu yeni yaşam biçimi ve zorunlu kısıtlamalar ile virüsten fiziki olarak korunmaya çalışırken, başta evlere kapanmak zorunda kalan 65 yaş üstü yurttaşlar ile öğrenciler ve öğrencilerin aileleri, ruhsal da kendilerini korumaya çalışıyorlar... Bu ne kadar mümkün? Neler yapılmalı, nelere dikkat edilmeli? İşte bunlar ve benzeri sorulara cevap olabilmesi amacıyla, aynı zamanda gazetemiz Çanakkale OLAY`ın yazar kadrosunda bulunan Pedagog Hakan Şahintürk, pandeminin aileler üzerindeki etkilerine dair görüşlerini paylaşarak değerlendirmelerde bulundu...
Pandemi aileleri...
Pandemi sürecinde, aileler üzerindeki en önemli sorunun `belirsizlik` olduğunu ifade eden Şahintürk, "Herkesi çok yoran nedir diye soracak olursak aklımıza ilk gelen sanırım `belirsizlik` olacaktır. Aylardır devam eden olağanüstü yaşam koşullarına biz yetişkinler olarak uyum göstermekte güçlük çekerken çocukların bu konudaki uyum becerilerinin` de ele alınması bu süreç için çok önemlidir. Belki de çoğumuzun tüm yaşamı boyunca böyle bir durumla karşılaşmadığı ya da karşılaşmayacağı zorlukların üstesinden gelme mücadelesi hepimizi çok yordu. Konuya öncelikle sağlıklı yaşama hakkından bahsederek başlamak istiyorum. Sağlıklı yaşam elbette öncelikle fiziksel sonra da psikolojik iyi olma halini kapsar. Bu süreç içerisinde bu hakkımızı koruma noktasında biz ve çocuklarımızın yetkinliklerinin kısıtlanıyor olması öncelikle psikolojik anlamda yorgunluğun yaşanmasına neden olmaktadır. İnsanoğlu duygularıyla hareket eden bir canlı türüdür. Her yaşta, özellikle çocukluk döneminde duygu yönetimi davranış kontrolü açısından önemli bir unsurdur. Çocukların zorlayıcı yaşam şartlarına uyumu konusunda yeterli yaşam tecrübelerinin olmaması biz yetişkinlere onlara bu konuda doğru rol model olmak noktasında ciddi bir sorumluluk yüklemektedir. Aylardır evlerde zaman geçirmek zorunda olan çocukların en öncelikli gelişim alanlarından biri olan `Sosyal ve duygusal gelişimin` bu süreçte ciddi anlamda engelleniyor olması düşünülmesi gereken en başat sorun olarak görünmektedir. Çocukların okul ortamında arkadaşlarıyla olan ilişkileri, sosyalleşme gelişimi için bulunmaz bir nimettir. Ayrıca okul ortamındaki hareketlilik de fiziksel gelişim için önemli bir katkı unsurudur. Evlerdeki okulun gerçek okulla farkının bilinip, kabullenilmesi zor bir durum olduğu ise çocuklar için çok yorucu olmaktadır" dedi.
Çocuklarla iletişimde duygu yönetimi...
"Peki pandemi öncesi ebeveynlerin ekran başından zorla kaldırdıkları çocuklar, şimdi ise tam tersi bir durumla baş başa kalma çelişkisine ne demeli?" diye soran Şahintürk "Yetişkinlerin bildiği ve kabullendiği uzaktan eğitim modeline alışamayan ve bu konuda binlerce dezavantajlı çocuğun olması sorunsalı ise tüm eğitimcileri kara kara düşündürmektedir. Görüldüğü üzere birçok sorunla baş başayız. Sorunların farkındalığı aslında çözümler için yol haritası çizmekle ilgili önemli bir proaktir enerji demektir. Ben bu konuda anne babalara önerilerime öncelik vermek istiyorum. Biz yetişkinler duygu yönetimi konusunda daha başarılı olabilirsek önce kendimizle sonra da çocuklarla daha ılımlı bir iletişim sürdürebiliriz. Sürecin yorgunluğu nedeniyle bitkinlik ve tükenmişlik yaşamak çok normal bir durumdur. Anne baba olmanın sorumluluğunu burada bir tık daha fazla hissederek, psikolojik iyi olma halimizi sürdürme amaçlı düşünce tarzımızı `Süreç odaklı` bir yöntemle düzenlemek ve olayları akışa bırakabilmek, tüm iyi ve kötü duyguları kabulleniyor olmak sizi bu anlamda gözlemleyen çocuklarınıza doğru bir model olmanızı sağlayacaktır. Ailedeki duygusal bağların daha güçlü olmasına katkısı olacak duygu paylaşım saatlerinin düzenlenmesi hem çocuklara hem yetişkinlere iyi gelecektir. Eski albümlere bakmak, `Güzel anlar paylaşım saati` düzenlemek ailedeki duygudaşlığın çıtasını yükseltecektir. Özellikle bu dönemde güçlü duygularla baş edebilmenin pandemiden sonraki hayatta karşılaşılan sorunları çözebilmeye nasıl yansıyacağı konusunda paylaşımlar yapılması tüm aile bireylerinin bu konudaki kimlik algılarına olumlu katkısı olacaktır" ifadelerine yer verdi.
"Çocukların sıkılmasına da fırsat verin"
"Pandemi şartlarında zor olsa da sağlıklı yaşama adına fiziksel aktivitelerin ihmal edilmemesi bir başka önemli noktadır" diyen Pedagog Şahintürk, "Ailece doğa yürüyüşü yapabilmek, evde egzersiz saatleri düzenlemek özellikle obezitenin önüne geçmek için çok önemlidir. Ebeveynlerin haftalık aktivite planı yapması, tüm aile bireylerinin katılacağı faaliyetler planlamak, zamanın verimli kullanılması ve günlük rutinlerin belirlenmesi açısından çok kıymetlidir. Özellikle akşam yemeğinden hep beraber olabilmek hatta yemeği hazırlamaya dair herkese görev vermek aidiyet duygusunu fazlasıyla arttıracaktır. Bu anlamda haftalık menüler hazırlamak, bu konuda çocukların görüşlerini almak da ayrı bir aidiyet arttırıcı unsur olacaktır. Planlama dahilinde sabah işe-okula gider gibi kalkıp hep beraber pijamaları çıkarmak, çocukların ders dinleme motivasyonların bir kat daha arttıracaktır. Bu dönemde anne babaların dikkat etmesi gereken önemli bir nokta da uzaktan eğitim hakkında olumsuz yorumlar yapmamalarıdır. Unutulmamalıdır ki çocuklarımız `Z kuşağı` çocuğudur. Teknolojik değişim ve gelişimin hızına yetişemediğimiz bu çağda çocuklarımızın dijital hayatın içinde olması onların gelecekteki iş yaşamlarına ciddi katkı sağlayacaktır. Küreselleşen dünyada online eğitimler her yerde kullanılmaktadır. Tüm dünyada pandemiden önce de toplantılar ve eğitimler online olarak yapılmaktaydı yapılmaya da devam edecek. Bu anlamda çocuklarımızın teknolojiyi gelişimleri için kullanmaları onlara zarar değil faydası olacağına dair bir düşünce tarzıyla değerlendirme yapmak daha gerçekçi olacaktır. Bu dönemde okul öncesi çocukların evde vakit geçirmelerine katkıda bulunmak anne babaları yoran başka bir sorundur. Kaliteli zaman geçirme düşüncesi birçok anne babada takıntı haline gelmiştir. Çocuklar sıkılmasın diye onlar sürekli aktivite planlama çabası çok yorucu olabilmektedir. Benim konudaki önerim çocukların sıkılmalarına da fırsat verilmesidir. Sıkılan çocuk yeni bir şeyler üretir. Eğer evdeki fiziksel koşullar uygunsa okul öncesi çocukların yüz yüze eğitimlerinde kullanılan öğretim yöntemlerini evde hobi faaliyeti olarak düzenlemek çocukların çok hoşuna gidecektir. Örnek verecek olursak; bir köşeyi fen merkezi, bir köşeyi sanat merkezi olarak düzenlemek gibi" önermelerinde bulundu.
"Uzman yardımı almaktan çekinmeyin"
Şahintürk, son olarak, çocuklarda görülebilecek psikolojik sorunlara da değinerek, "Biraz da çocuklardaki görülebilecek olası psikolojik sorunlardan bahsedecek olursak; virüsün bulaşma riskine karşı temizlik amaçlı takıntılı davranışların artabileceği muhtemeldir. Bunun yanında sosyal izolasyonun yaratabileceği depresif ruh hali, obezite, öfke kontrol sorunları, kaygı bozuklukları ve bunlara bağlı duygudurum sorunları bu dönemde görülebilecek başka problemlerdir. Ailelere bu konuda önerim çocuklarındaki sorunun günlük yaşamdaki yoğunluğunun arttığını gözlemlemeleri halinde bir uzman yardımı almaktan çekinmemeleridir. Yetişkin olarak tüm anne babalar duygu yönetiminde yeteri kadar sakin olabildikleri takdirde çocuklarına karşı da samimi ve net olacaklardır" dedi.
(Seçkin Sağlam)