ADD "Yurtta barış, dünyada barış"

337
Atatürkçü Düşünce Derneği`nden Rusya-Ukrayna savaşına dair yapılan değerlendirmede, "Kuzey komşumuz Sovyetler Birliğinin 26 Aralık 1991 tarihinde Gorbaçov tarafından dağıldığının ilan edilmesi ile birlikte, bağımsız hale gelen cumhuriyetler bölgede egemen olmaya çalışan devletlerin kapışma alanı haline gelmiştir. Bu cumhuriyetlerin önemli bir kısmında Sovyet döneminin yöneticileri işbaşına gelmekle birlikte yükselen ekonomik krizin etkisiyle her türlü beşinci kol faaliyeti hız kazanmıştır. Yıkılan rejimin zenginliklerine el koyan oligarklar, mafyatik ilişkilerle büyük güce ulaşmışlar, bu gücü korunak ve yeni ekonomik ilişkiler geliştirmek için emperyalist devletlerle karanlık ilişkiler kurmuşlardır. `Türki Cumhuriyetler` olarak anılan Orta Asya`daki devletler İslam etkisi kullanılarak CIA destekli FETÖ örgütünün etkisine açılmış, bu yıkıcı örgüt öğretmen maskesi altında bağımsızlığını kazanan cumhuriyetlerde ABD adına ajan faaliyetleri yürütmüştür. Sovyetler döneminin Doğu Avrupa kesiminde kalan cumhuriyetler ise yaygın şekilde Soros örgütlenmesi ile sırayla "Turuncu Devrim" adı verilen batı yanlısı protesto hareketleri üzerinden emperyalizmin etki alanına girmiş, bu etkinin sürekli hale gelebilmesi için ya NATO üyesi haline gelmişler ya da topraklarını ABD askeri üslerine açmışlardır. Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya NATO üyesi yapılmış, Yugoslavya`nın parçalanması ile ortaya çıkan devletçikler, Slovenya, Hırvatistan, Karadağ, Kuzey Makedonya yanında Arnavutluk da NATO üyesi olmuşlardır. Birer NATO üssü haline gelen bu ülkeler dışında kalan alanlarda da ABD üsleri kurulmuş ya da büyük ölçüde silah yığınağı başlatılmış Yunanistan`da, özellikle Batı Trakya ve Dedeağaç bölgesinde büyük bir askeri yığınak ile tatbikatlar yapılmıştır. Özellikle Ukrayna`da yapılan turuncu devrimler sonucu yönetime gelenler Rusya Federasyonu`nun Avrupa`ya doğalgaz akışını sağlayan hatları üzerinde hak iddia etmesiyle ekonomik savaş baş göstermiştir. Rusya Federasyonu`nu çevreleyen yeni NATO üslerinin varlığı ve Ukrayna`nın NATO bünyesine alınmak istemesi tahrikleri en üst noktaya taşımış, 2014 yılında Rusya topraklarına katılan Kırım`dan sonra yine Ukrayna sınırlarındaki stratejik bir bölge olan Luhansk ve Donetsk bağımsızlığını ilan etmiş, bu bağımsızlık ilanını Rusya ve bazı ülkeler tanımışlardır. Luhansk ve Donetsk bağımsız Cumhuriyetlerinin yardım istemeleri gerekçesiyle de Rusya Federasyonu 24 Şubat 2022 sabah erken saatlerde Ukrayna`nın stratejik bölgelerini vurmaya başlamıştır. ABD Başkanının buna yanıtı ise ekonomik yaptırımlar ve bankacılık sisteminin hedef alınacağı olmuştur. Çatışma başlamadan önceki en ilginç gelişme ise ABD başta olmak üzere Avrupa ülkeleri Ukrayna`ya herhangi bir şekilde askeri yardım yapmayacaklarını açıklamışlar, uzun süredir kışkırttıkları Zelenski yönetimindeki Ukrayna`yı ortada bırakmışlardır" dendi. 
 
Montrö vurgusu 
ADD açıklamasında, "Bütün bu gelişmeler emperyalizmin egemenlik alanlarını korumak için neler yapabileceğini, dik durmasını beceremeyen ülkelerin emperyalistler tarafından nasıl piyon olarak kullanılıp zoru görünce ortada bırakılacağını bir kez daha göstermiştir. Yüz yıl önce Anadolu`yu işgale kalkışan Yunanistan`ın 1990 yılında Irak`ın Kuveyt`i işgalinin önünün açılması ile yaşanan gelişmelerden ders alınmadığı ortadadır. Gelinen noktada enerji başta olmak üzere, tarım ürünleri ticareti yönünden sıkı ilişkilerimiz olan Rusya ve yine tarım ürünleri ithalatı yaptığımız Ukrayna arasında yaşananlar ülkemizi de yakından ilgilendirmektedir. Öte yandan her iki ülkenin de Karadeniz`e kıyısı olması, Ukrayna`yı kışkırtan ülkelere deniz yolu ile yardım gönderilme olasılığı Boğazlara egemen olan ülkemizi de doğrudan ilgilendirmektedir. Nitekim ortaya çıkan savaş hali 1936 yılında Mustafa Kemal Atatürk tarafından büyük bir öngörüyle düzenlenen Montrö anlaşmasının kapsamı içindedir. Şimdi savaşın genişlemesini önlemek, bir an önce bölgeye barış ve huzurun gelmesini sağlayacak anahtar Montrö Boğazlar sözleşmesidir. Bu sözleşme ile Karadeniz`de kıyısı olmayan ülkeler bu barış denizine savaş gemisi çıkaramayacaklardır. Büyük Atatürk 86 yıl öncesinden bölgede gelişebilecek büyük bir savaşı önleme başarısını göstererek dehasını bir kez daha ortaya koymuş, bu sözleşmeyi her fırsatta küçümseyenleri mahcup etmiştir. Diğer taraftan yine Atatürk`ün emperyalistleri bölgeye yaklaştırmamak için komşularıyla imzaladığı Balkan Paktı ve Bağdat Paktı`nın önemi de ortaya çıkmıştır. Balkan Paktı kalmayınca Balkanlar, Bağdat Paktı kalmayınca da Irak başta olmak üzere yakın komşularımız ateş hattında kalmışlardır. Ülkemizin son gelişmelerden ders alarak, komşularla dostluk ve barışa dayalı ilişkiler, emperyalistlere de mesafe koyarak başı dik bağımsız dış politikanın önemini kavramalıdır" dendi.
(Atilla Akın)
Paylaş