Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın Çanakkale ziyaretinde ÇTSO’da yaptığı toplantı sırasında Kayserili Ahmetpaşa Caddesi’nin trafiğe kapatılması nedeniyle iskele durağında bekleyen vatandaşların tepkilerini ve o anda yaşadıkları ruh halini bir aktarmak istedim.
Bu uygulama ile ilgili verilmiş kararın kimin tarafından verilmiş olmasından bağımsız olarak duraktaki vatandaşların tepkilerini çok anlamlı bulduğum için sizler ile paylaşmak istiyorum.
Belki sayın bakan da yazdıklarımı okursa, bazı dersler çıkarır diye düşünüyorum.
ÇTSO’da yapılan bir toplantı nedeniyle o yolun trafiğe kapatılması nedeniyle halk otobüslerinin güzergahının alt üst olması sonrasında duraktaki vatandaşlar tam bir öfke seli içersindeydiler.
“Bu kadar da olmaz, nedir bu padişahlık özentisi mi yoksa neyin korkusu” gibi tespitler üzerinden yükselen bir tepki vardı durakta.
Ayrıca çeşitli yorumlar ile mevcut olan kızgınlık halinin meşruluğu yaratılıyordu.
“Hastası olan olabilir, o anda acil bir işine yetişme durumunda olanlar vardır” gibi gerekçeler ile yolun trafiğe kapatılarak mevcut işleyişe müdahale edilmesinin doğru olmadığı konusunda genel bir kanı oluşmuştu duraktaki vatandaşlarda.
Fakat bir yorum daha vardı ki; beni en çok o etkiledi.
Vatandaş şöyle diyordu; ”Kendini bu kadar düşünüp vatandaşına bu eziyeti yaptıran bir bakandan topluma ne hayır gelir”
Uygulamanın kimin tarafından yapılmasından bağımsız olarak düşündüğünüzde çok da yanılmamıştı vatandaş.
Özelik ile Çanakkale ekonomisinin sorunlarının gündem olduğu bir toplantının vatandaş üzerindeki izlenimlerinin böyle olduğu bir koşulda ister istemez insan şunu düşünüyor; vatandaşının günlük yaşamına çok basit gerekçeler ile zarar veren bir anlayıştan toplum için ne kadar sorumlu bir davranışta bulunması beklenebilir?
Duraktaki insanların tepkileri sonrasında kafalarda oluşan kaygı bu temelde idi.
İşte bundan dolayı siyasetçiler vatandaşın reaksiyonlarını iyi analiz etmelidirler.
Siyasi başarı için çok önemli bir kriter olarak vatandaş tepkisinin kavranması konusu ihmal edilmemelidir.
Gerçekten bizim bu şekilde hiçbir mantığı olmadan yaptığımız bazı uygulamalar var ki gereksiz gerilimlere yol açmaktadır.
Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde toplantılarına bisikletleri ile giden bakanların olduğunu unutmazsak bazı dersler alabiliriz.
Neyse; “anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” diyerek garip hallerimizden bir başkasını irdeleyelim.
Sıkı durun; yok böyle de olur mu, demeyin!
TUİK tarafından açıklanan 2011 yılı gelir ve yaşam koşulları araştırmasına göre sosyal yardımlardan en yoksu l %20 içersinde yer alan ailelerin payı düşerken, en zengin %20 içersinde yer alan ailelerin payı artmış.
Bununla da kalmamış en zengin %20’nin aldığı pay, en yoksul %20 dahil olmak üzere tüm gelir gruplarının üzerine çıkmış
Bu hesaba göre ağırlıklı devlet tarafından yapılan sosyal yardımlardan en yoksul %20’lik gelir grubundakilerinin aldığı pay, %25,2 den %20.4 e düşerken en zengin %20’ lik kesimin aldığı pay 17.9`dan %25,6 ya fırlamış.
Nasıl sosyal devlet ama!