Çanakkale’nin daha fazla bina anlamında `şişmesine` değil, insani gelişmeye, yaşam kalitesinin artmasına önem vereceklerini belirten HDP Çanakkale İl Örgütü; “ Kıyılarımızı ve yeşil alanlarımızı tahrip eden plansız aşırı yapılaşmaya son vereceğiz. Çanakkale`de milyarlarca liraya mal olacak 1/100.000’lik plan, köprü ve otoyol projesinin yaratacağı imar rantı, nüfus baskısı ve doğa katliamına karşı mücadele edeceğiz. Doğası yok edilmiş ve sahilleri halka kapatılmış bir turizm politikasının halkın çıkarlarına aykırı olduğu gerçeğiyle, Başta Bozcaada ve İmroz olmak üzere Çanakkale’de kıyıları inşaat ve turizm sektörüne yağmalatmayacağız. Çanakkale ile ilgili kararları sermayedarların istekleri doğrultusunda ve Ankara’dan - tepeden değil, Çanakkale’de yaşayan herkesin katılımıyla alacağız. Yerel demokrasiyi güçlendireceğiz. Köprü, 1/100.000 plan gibi Çanakkalelilerin değil, sermayenin ihtiyaçları için hazırlanmış planlara izin vermeyeceğiz. Halkın katılımı ve onayı olmayan hiç bir projeyi kabul etmeyeceğiz. Bu şehir bizim. Güzelliğinden ve zenginliğinden önce Çanakkaleliler yararlanacak. Kıyılarımızı halkın kullanımına açık hale getirileceğiz. Kıyılarımızda yeni yapılaşmaya izin vermeyeceğiz” dendi.
“Kültür, sanat, spor merkezlerinin açılmasını sağlayacağız”
“Sağlıktan önemli bir şey yok” denilen açıklamada, “Çanakkale’ye yapılacak yatırımlarda önce halkın ve çevrenin sağlığını düşüneceğiz. Çanakkale’nin havası, suyu ve toprağı kirlenmiş bir şehir olmasına engel olacağız. Sağlık hizmetlerinin ulaşılabilir, yeterli ve daha nitelikli hale getirilmesi sağlayacağız. Kültür ve sanat insanın özgürleşerek kendini geliştirebileceği, ruhunu besleyebileceği yegane alanlardır. Ama Çanakkale kültür-sanat yatırımının çok az olduğu bir şehir. HDP olarak gençlerin, kadınların, engellilerin, çocukların ve yaşlıların sosyal yaşama ücretsiz ya da ucuza katılabilmesini önemsiyoruz. Herkese açık, ulaşılabilir ve sadece tüketime değil üretime de dayanan nitelikli kültür-sanat-spor merkezleri açılmasını sağlayacağız. Çanakkale’ye daha fazla kent meydanı, daha fazla park ve mesire alanı yapılmasını sağlayacağız. Her mahallede toplumsal hayatı geliştirecek sosyal tesisler yapacağız. Mimari, kültürel ve sanatlar yapıları aslına uygun restore ederek tarihsel mirasımızı yaşatacağız, bu anlamda tabyaların, kilise, havra gibi ibadet yerlerinin, ören yerlerinin, antik kentlerin zarar görmesini engelleyeceğiz. Eğer bu şehir hükümetin planladığı gibi `şişerse`, trafik sorunu geri dönülmez şekilde içinden çıkılmaz hale gelecek. HDP olarak araçları değil, insanı merkeze alan bir ulaştırma politikası geliştireceğiz. Toplu taşımayı esas alacağız. Bisiklet kullanımı için çok uygun olan şehrimizde bisiklet kullanımını teşvik edeceğiz. Daha fazla yaya yolu oluşturacağız. Özellikle Roman vatandaşların yoğun olarak yaşadığı mahallelerde yerinde iyileştirme yapacağız. Fevzipaşa ve Atatürk Mahalleleri başta olmak üzere tüm Çanakkale genelindeki Romanların kendi yaşam alanlarında, yerinde dönüşümü rant için değil, insan için yapacağız” denildi.
“Çılgın” projelere geçit yok!
“AKP iktidarı Türkiye`yi üreten bir toplumdan tüketen bir toplum olmaya doğru hızla götürüyor” denilen açıklamada “Tüketim toplumunun mabedleri diyebileceğimiz AVM`ler hem insani ve kültürel sorunlar yaratıyor, hem de toplumsal yapımızın önemli paydaşlarından küçük esnafımızı mağdur ediyor. HDP Çanakkale esnafını AVM baskısına terk etmeyecektir. Deprem kuşağı üzerinde yer alan Çanakkale`de kentin doğal afetlere hazırlıklı olması için tüm kurum, kuruluşların gereken önlemleri almasını sağlayacağız. Bu dünya bütün insanlığın ortak evi. Ama maalesef onu çok kötü kullandık. Sanayileşme başladığından beri daha fazla kirletiyoruz, tahrip ediyoruz ve öldürüyoruz doğayı. Tabiat alınıp satılabilir bir mal olamaz. Doğanın ne sahibi ne de efendisiyiz. Kâr hırsı için ormanları, denizleri, doğada yaşayan hayvanları giderek daha çok yok ediyoruz. Ama bu dünyada değir canlıların da, ormanın, kurdun kuşun, çiçeğin böceğin de hakkı var. Onun bir dengesi, bir düzeni var. Bu düzeni bozmaya da hakkımız yok. Biz bu düzeni koruyacağız. Soluduğumuz havayı bile nefes alınamaz hale getirenlerle; nükleer, termik ve hidroelektrik santrallerle, `çılgın` projelerle ormanları, dereleri, denizleri, canlı yaşamını yok ederek, GDO’lu ve zehirli gıdalarla, tarım topraklarının yanlış kullanarak doğaya ve insana kötülük yapan bu sistemi değiştireceğiz. Enerji elbette bir ihtiyaç. Ama tabiatı korkunç şekilde kirleten ve yakın zamanda bitecek olan petrol, kömür gibi yakıtlarla değil de hiç bitmeyecek olan güneş, rüzgar ve akıntı enerjisi gibi temiz enerjilere yönelmek zorundayız. Yoksa dünyamızın iklimi değişecek ve belki de yaşam sona erecek” dendi.
“Kazdağları`nın yağmalanmasına izin vermeyeceğiz”
Kazdağları`ndaki altın madenciliğine ve Çanakkale çevresindeki termik santrallere de değinilen açıklamada, “Çanakkale’de köprü, otoyol, kirli sanayi, altın madenciliği, kentsel dönüşüm gibi gerekçelerle yapılacak çalışmalarda doğanın nasıl etkileneceğini öncelikle değerlendirecek ve doğayı tahrip eden müdahalelere kesinlikle izin vermeyeceğiz. Çanakkale Türkiye’nin rüzgar açısından 2. önemli şehri. Şükür ki, rüzgarımız bol. Var olan rüzgar santrallerinin yanında Gökçeada, Gelibolu, Biga, Çan öncelikli olmak üzere diğer ilçelerin de rüzgar haritasını çıkartarak, (kuşların göç yollarına ve tarıma zarar vermeyecek şekilde) her ilçede Rüzgar Enerji Santralleri kuracağız. Büyük site ve toplu konut alanlarına konacak Rüzgar Gülleri aracılığıyla o konutların elektrik ihtiyacını ücretsiz karşılanmasını sağlayacağız. Altıncı şirketlere karşı doğayı ve toprağımızı ve suyumuzu savunacağız. Kazdağları’nın yağmalanmasına izin vermeyeceğiz. Modern geçimlik tarımı, tarıma dayalı temiz sanayileşmeyi destekleyerek, köylümüzü altıncı şirketlerin acımasız ellerine teslim etmeyeceğiz. Enerji için yüzümüzü güneşe döneceğiz. Güneş enerjisi potansiyelimizi, belediyelerin bizzat kendi yatırımları ve kentlileri teşvik destekleriyle kullanacağız. Toplu konutların ve müstakil binaların çatısına koyacağımız Güneş Panelleri ve su ısıtıcıları ile bireysel elektrik ve ısınma ihtiyacını, semt pazarlarımızın çatılarına döşeyeceğimiz Güneş Panelleriyle de kamusal elektrik ihtiyacımızın önemli bir kısmını karşılayacağız. Kamu binalarını bu konularda zorunlu dönüşüme tabi tutarak örnek olmalarını sağlayacağız. Çan ve Yenice başta olmak üzere ilçelerimizdeki jeotermal enerji potansiyelimizi kullanmak için gerekli yatırımları GMKA, Valilik ve Belediyelerimiz üzerinden yapacağız. Doğayı ve yaşamı koruyabilmek için enerji tasarrufu çok önemli. Çocuklarımızdan başlayarak, tasarruflu bir yaşamın akılcı ve erdemli bir yaşam olduğu bilincini geliştireceğiz. Su, atıksu ve katı atık gibi toplum ve çevreyi ilgilendiren hizmetlerin özelleştirilmesini kaldıracağız. Atıkların en aza indirilebilmesi ve geri dönüştürülmesi için uygulamalar başlatacağız” dendi.
“Toprak hayattır”
“Tarım hayattır, berekettir. Toprak hayattır” vurgusu yapılan bildirgede; “Toprak, bütün insanlığın rızkının gerçek kaynağıdır. Bizi doyurur, giydirir. Onun üzerinde otlayan hayvandan alırız çocuğumuza verdiğimiz sütü. Toprak yoksa, hayat yoktur, medeniyet yoktur, bereket yoktur. Ama bugün toprağımız ölüyor, zehirleniyor. Çanakkale’mizde de tamamen yanlış politikalar sonucu, toprak ve topraktan geçinen köylü kaderine terkedildi. Bazen yapılaşmaya; bazen de sanayi, maden ya da enerji tesislerine açarak, büyük araziler sermaye sahiplerince kapatılarak insanımızın toprakla bağı kopartılıyor. Bu yüzden Türkiye’nin şeftalisini, domatesini, zeytinini, kirazını, peynirini üreten Çanakkale köylüsü için tarım bir geçinme imkanı olmaktan çıkıyor. Tarım insanlığı doyurması gerekirken köylüyü fakirleştiriyor. Köylümüz de haklı olarak nisbeten daha iyi yaşayabileceğini düşündüğü alanlara yöneliyor. Toprağını, hayvanını satıp savıyor. Bu gidiş iyi gidiş değil. Hem köylümüzü yoksullaştırıyor, hem geleceğimizi tehlikeye atıyor. Üstelik obezitenin de GDO’nun da lezzetsiz ürünün de sebebi bu kötü gidiş. Bizim yeniden köylerimizi canlı birer yaşam ve üretim merkezi yapmamız gerekiyor. Çiftçimiz geçimlik tarım yaparak, doğduğu yerde doymalı. Toprak hayatımızdaki bereket kaynağı yerini yeniden almalı” dendi.
“Tarım markalarını koruyacağız”
“Kumkale domatesi, Yenice kapya biberi, Bayramiç beyazı, Bayramiç elması, Lapseki şeftalisi, Umurbey kirazı, Bozcaada çavuş üzümü, Küçükkuyu zeytini zeytinyağı, Ezine peyniri, Çan sütü, Biga köftesi, Gelibolu sardalyesi, peynir helvası gibi değerlerimizi koruyacak, özel teşvikler verecek, et ve süt ürünleri ithal etmeyerek, Türkiye ve Dünyaya tanıtımı için gerekli politikaları üreticilerle birlikte geliştireceğiz” denilen açıklamada, “Köylünün ve tarımın bugüne kadar ihmal edilmesinin nedeni bilmemezlikten değil, bugüne kadarki hükümetlerin küçük üreticiyi değil, büyük sermayedarları tercih etmesidir. Ama hem köylünün hem dünyanın geleceği geçimlik tarımda. Onun için HDP iktidarında kredi, teşvik ve desteklerde öncelik geçimlik tarımda olacak. Büyük yatırımcılarda değil. Kooperatifler hükümetten bağımsız ve demokratik olacak. Emekçi sendikasız olmaz. Köylülerin kuracağı sendika ve küçük üretici birliklerini destekleyeceğiz. Yerel tohum kullanımını sağlayacağız. GDO’lu ürünü hayatımızdan çıkaracağız. Organik tarımı, semt pazarlarını destekleyeceğiz. Köylüye ürününü dolaysız satabilmeleri için ücretsiz tezgahlar vereceğiz. Köylünün maliyetleri gübre, su, elektrik ve mazot. Su ve elektriği ücretsiz vereceğiz, borçlarını sileceğiz. Gübre ve mazottan vergi almayacağız. Sanayileşmede öncelik giderek artan ve hayatımızı zehirleyen kirli sanayi yatırımlarında değil, tarıma dayalı sanayi tesislerinde olacak. Yırca’da yaşananları hepimiz biliyoruz. Enerji tesisleri için tarımın ölmesine gözyumuluyor. Enerji bölümümüzde okuyacağınız gibi enerji üretiminin tek yolu bu kirli tesisler değil. Biga yarımadasını işgal etmeye hazırlanan 11 yeni termik santral Biga tarımını öldürür. Bunun yerine yeni enerji seçeneklerini gündeme alacağız. Tüketici bilinçli olarak ürün tercih ederse bundan köylümüz de fayda sağlar. Tüketiciyi bilinçlendireceğiz. Kısacası hem köylünün hem tüm toplumun hem de torunlarımızın çıkarı için köylüyü ve geçimlik tarımı destekleyeceğiz. Köyleri canlı yaşam ve üretim merkezi haline getireceğiz” ifadelerine yer verildi. -Devam edecek-