Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi`nde yaklaşan rektörlük seçimleri heyecanı da hareketliliği de artırıyor. Aday adayları kurum içi, YÖK ve Cumhurbaşkanlığı olmak üzere üç aşamalı seçimin ilk aşaması için çalışmalarını yürütüyor. Rektörlük seçiminde yarışan tek kadın aday olan Prof. Dr. Arzu Mirici, Gazetemiz Çanakkale OLAY`ın sorularını yanıtladı. 4 yıldır istenilen bir durumda olmamasının da ötesinde, kent ve kurum içi tartışmaları, `skandal` olarak değerlendirilen uygulamaları ile gündeme gelen ÇOMÜ`de yeni döneme ilişkin görüş ve düşüncelerini aktaran Mirici, adaylık sürecinin başından beri olduğu gibi, yine “özgürlük, adalet ve huzur” ihtiyacı üzerinde duruyor. Mevcut yönetimi ve aday akademisyenlere karşı sert ve kırıcı eleştiriler yapmaktan kaçınan, seçim sürecinin demokratik bir şekilde işlemesi noktasında kendi üzerine düşeni yaptığı gözlenen Mirici, “Daha iyi olması için yöneticileri eleştirirken, kuruma zarar vermemek temel ilkemizdir. Bir kişi ya da kurumun niteliklerini tartışırken sahip olduğu değerler ve güç üzerinden değerlendirme yapılmalıdır” ifadelerini kullandı.
“ÇOMÜ çok daha iyi işlere imza atabilir”
“Üniversitemiz sahip olduğu insan kaynağı, fiziki yapı ve içinde bulunduğu kent göz önüne alındığında çok daha iyi işlere imza atabilir” diyen Mirici, “Henüz istediğimiz konumda değiliz. Bunun değişmesi için gerçekten özgür düşünceye ve uygun çalışma koşullarına ihtiyaç var. Bu koşulların başında huzur geliyor” şeklinde konuştu. Mirici, “Özlük hakları elinden alınan ve sadece mobbing amaçlı soruşturmaların olduğu bir üniversitede huzurdan sözetmek mümkün değildir. Yöneticileri atarken ölçütünüz yetkinlik değil de yakınlık olursa çalışanlar sorgulamaktan vazgeçerler. Sorgulamayı kaybeden, bilimi de kaybeder” dedi.
“Üniversiteler özerk olmalıdır”
Diğer adaylar için “Hiçbir şekilde ne basın açıklamalarımızda ne de ziyaretlerimiz sırasında küçümseyici, gerçekdışı, suçlayıcı bir ifade kullanmıyoruz. Onları da kendimizden sayıyoruz” diyen Prof. Dr. Mirici, Üniversitelerin özerkliği konusunda ise, “Üniversiteler özerk olmalıdır. Kesinlikle ideal olan budur” ifadelerini kullandı. “Sahip olduğu bilimsel gücü, üretime dönüştürmek, üniversitenin gerçekten özgür olmasına bağlıdır” diyen Mirici, “Bu durumda öncelikle üniversitenin özgür düşüncenin temel alındığı kurumlar olmasını sağlamak temel amacımız olmalıdır” şeklinde konuştu.
İşte Prof. Dr. Mirici`nin Çanakkale OLAY`a yaptığı o açıklamaları;
OLAY: YÖK sistemi dahilinde rektör seçimlerine ilişkin prosedürü düşündüğünüzde Rektörlük için aday olmak nasıl bir duygu?
Arzu Mirici: Her durumda rektör adayı olmak çok gurur verici. Elbette sorumluluk gerektiren bir makama aday oluyorsunuz. Sorunları anlamak ve çözüm geliştirmek için ortaya çıkıyorsunuz. Kendinizi ve ekibinizi en iyi şekilde hem akademisyenlere hem de atama makamına anlatmak için çaba gösteriyorsunuz. Sorunlara çözüm bulurken kendi tarzınızı ve farklılığını ortaya koymanız gerekiyor. Bunu yaparken geçmiş ile ters düşmeden gelecek için umut ve güven olduğunu anlatmanız gerekiyor. Sadece oy kullananların değil herkesin ilgilendiği dolayısıyla herkes ile temas kurduğumuz bir süreç olduğu için kendimi çok iyi hissediyorum.
OLAY: ÇOMÜ’nün içinde bulunduğu durum bilimsel, araştırmacı ve sorgulayıcı bir eğitim için nasıl bir görüntü vermektedir? Buradan hareket ederek hedefleriniz neler?
Arzu Mirici: Üniversitemiz 22 yaşında bir delikanlı… Çalışanları ile pek çok başarıya imza atmış. Daha iyi olması için yöneticileri eleştirirken, kuruma zarar vermemek temel ilkemizdir. Bir kişi ya da kurumun niteliklerini tartışırken sahip olduğu değerler ve güç üzerinden değerlendirme yapılmalıdır. Üniversitemiz sahip olduğu insan kaynağı, fiziki yapı ve içinde bulunduğu kent göz önüne alındığında çok daha iyi işlere imza atabilir. Henüz istediğimiz konumda değiliz. Bunun değişmesi için gerçekten özgür düşünceye ve uygun çalışma koşullarına ihtiyaç var. Bu koşulların başında huzur geliyor. Özlük hakları elinden alınan ve sadece mobbing amaçlı soruşturmaların olduğu bir üniversitede huzurdan sözetmek mümkün değildir. Yöneticileri atarken ölçütünüz yetkinlik değil de yakınlık olursa çalışanlar sorgulamaktan vazgeçerler. Sorgulamayı kaybeden, bilimi de kaybeder
OLAY: YÖK’e rağmen demokratik bir üniversite yaratılabilir mi? Bir an için yasal sınırların ve engellerin olmadığını düşünürsek demokratik bir üniversite nasıl olmalıdır?
Arzu Mirici: Yönetimde de herşeyin insan ilişkileri ile belirlendiğini düşünüyorum. Kurallar elbette vardır ve uyulmalıdır. Ailede olduğu gibi sevgi ve saygı ile huzura ulaşmak mümkün.. Görev tanımı çok önemli.. Çalışanlar, tanımlanan görevi yaparlar. Sorunlar olduğundan her türlü kanalla yönetime iletebilirler. Yönetici ise hem genel bir yönetim anlayışı hem de kendisine ulaşan bu bilgiler üzerinden görevini yapar. Etkin iletişim kurulan ortamda çatışmaları çözmek çok zor değildir. Bu konuda kişisel beceriler yeterli olmadığında kurumsal destek de alınabilir. Binlerce öğrenci ve çalışanı olan bir üniversitenin mutlaka kurumsal iç-iletişim danışmanlığı birimi olmalıdır.
OLAY: “Çanakkale bir üniversite kentidir” şeklinde bir tanımlamaya katılıyor musunuz? Kent üniversite ilişkileri nasıl olmalıdır? Bu kapsamda öncelikli olarak neler yapılmalıdır?
Arzu Mirici: “Üniversite kenti” olmaya karar veren kentin kendisidir. Bu karara kuşkusuz kurum olarak üniversite de katılmıştır. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, kentin üniversitesi olma misyonunu üstlenmelidir. Bu açıdan bakıldığında; hem talepleri karşılamak hem de bilimin kamuoyu ile buluşmasını sağlamak üniversiteye düşer. Her yaşa ve eğitim düzeyine uygun bilgilendirici, beceri kazandırıcı kurs ve konferanslar düzenlenebilir. Beceri kazandırıcı kursların istihdama yönelik konulardan seçilmeli ve bazı meslek gruplarının hizmet içi eğitimleri kurumsal ortaklıklarla üniversite çatısı altında yapılmalıdır. Bilimsel olarak üretilen çözümün kent halkıyla paylaşılması ve kullanılır hale gelmesi önemlidir. Bunun için programımızda uzmanların dinleyenlerle buluştuğu canlı ya da internet destekli düzenli bilgilendirme toplantıları var. Ama en önemlisi bu süreci yalnız akademik gereklere göre değil, kamuoyunun ve kurumların ihtiyacına göre düzenlemektir.
OLAY: Son dört yıldır ÇOMÜ’de sürekli bir ötekileştirme, çatışma ortamı yaşandı. Bundan öğretim üyeleri kadar öğrenciler de nasibini aldı. Demokratik haklarını kullanamadılar hatta ağaç diktikleri için bile haklarında soruşturma açıldı. Bu iklimin değiştirilmesi açısından neler düşünüyorsunuz?
Arzu Mirici: Üniversitedeki herkes bu olumsuz ortamdan etkileniyor. Öncelikle herkesin hak ve sorumluklarını iyi bilmesi gerekiyor. Yasalarla korunan haklarını almak için bireylerin de duyarlı olması ve mücadele vermesi özgür bir üniversitenin temelini oluşturur. Elbette özgürlüğü savunan ve onun mücadelesini verenlerin aynı oranda sorumluluk bilinci taşımalarını da önemserim. Yönetenler de bu sorumluk anlayışıyla kararlar alarak çatışma ortamının uzlaşmaya dönüşmesine çalışmalıdır. Üniversite, bilimsel bilgi yanında tartışma kültürünün kazanıldığı yer olmalıdır.
OLAY: Hedeflerinizi yerine getirme noktasında zorlanacağınız konular sizce neler? Bunun nedenlerini açıklayarak kurumsal gelişme anlamında dezavantajlarınız ÇOMÜ açısından nasıl bir görüntü veriyor?
Arzu Mirici: Hiçbir konuda zorlanacağımı düşünmüyorum. Kuşkusuz öngöremediğimiz sorunlar olabilir. Hangi durumda kime ve hangi kuruma başvuracağınızı bilmek işi kolaylaştıracaktır. Üniversitelerde yasal mevzuat önemli ölçüde süreci düzenler, sorunların çözer niteliktedir. Yasal uygulamaya bağlı kalmak, zorunlulukları yerine getirmek, yasaklara uymak şeklinde bir çerçeve çizerseniz hemen her şeyi kapsar. Tek başına ya da küçük gruplarla karar almak, hata olasılığını artırır. Paydaşların geniş katılımı ile karar almayı yasal düzenlemenin ötesinde bir kurum kültürü olarak benimsemek temel ilkemiz olacaktır. Olası zorlukları da hep birlikte aşacağız.
OLAY: Sizin dışınızdaki rektör adaylarının yaklaşımlarını da göz önünde bulundurarak rektörlük seçimine ilişkin genel bir değerlendirme yapar mısınız?
Arzu Mirici: Rektör adayı olan tüm hocalarıma başarılar diliyorum. Kendilerini ,ekiplerini, projelerini akademisyenlere anlattıklarını düşünüyorum. Ben doğrudan tanıtım çalışmalarını izlemiyorum. Hakkımda yanlış bir bilgi paylaşımı açısından teknik olarak, ekip arkadaşlarım izliyor. Biz ekip olarak tanıtımımızı diğer adaylar ile karşılaştırarak yapmıyoruz. Kendi projelerimizi anlatıyoruz. Bunu yaparken gösterişten uzak, gerçekçi ve deneyime dayalı olmaya önem veriyoruz. Hiç bir şekilde ne basın açıklamalarımızda ne de ziyaretlerimiz sırasında küçümseyici, gerçekdışı, suçlayıcı bir ifade kullanmıyoruz. Onları da kendimizden sayıyoruz.
OLAY: Üniversitelerde özerklik kavramını nasıl ele alıyorsunuz?
Arzu Mirici: Üniversiteler özerk olmalıdır. Kesinlikle ideal olan budur. Tüm üniversitelerde yapılan çalışmalar bu hedefin gerçekleşmesi için düzenlenmelidir. En önemli konu ekonomik özerkliktir ve bunun sağlanması için üniversite üretime aktif ve sürekli olarak katılacak süreçleri gerçekleştirmek zorundadır. Sahip olduğu bilimsel gücü, üretime dönüştürmek, üniversitenin gerçekten özgür olmasına bağlıdır. Bu durumda öncelikle üniversitenin özgür düşüncenin temel alındığı kurumlar olmasını sağlamak temel amacımız olmalıdır.
OLAY: Üniversiteler arasındaki ilişki noktasında bir yol haritanız var mı? Böylesi bir işbirliği politikasının eğitim kalitesine nasıl bir katkısı olabilir?
Arzu Mirici: Bu bizim projelerimizden biri.. Tanıtım aşamasında e-mentorluk olarak isimlendirdim. Geliştirirken, daha ilgi çekici bir isim bulabiliriz. Zorluklar karşısında üretmeye devam etmeye karar verirseniz bu tür çözümler bulabiliyorsunuz. Kendi akademik yaşamımda deneyip, başarılı olduğumuz bir çalışma modelini üniversitede hayata geçirmek için bu konuyu programımıza aldık. Çalıştıkları birimlerde tek başına olan ve /veya daha kıdemli bir meslektaşı ile çalışma olanağı olmayan tüm akademisyenler için, kendi üniversitemizden ya da yurt içi, yurtdışı farklı üniversitelerden mentorlar, yol göstericiler belirleyeceğiz. Onlarla kurumsal işbirliği yaparak ,hem bağlantılı olduğu akademisyenin hem de üniversitemizin gereksinimlerini karşılayacağız. Bu tür yaklaşımlar günümüze kadar bireysel ve aralıklı olarak sağlanırken, artık kurumsal bir kimlik kazandırmayı amaçlıyoruz.Bir süredir kendi bilim alanımda yardımcı doçentlik düzeyinde 35 kişilik bir grup ile benzer bir çalışmayı yürütüyorum. Bilimsel araştırma ve bilgi alışverişi açısından paha biçilmez bir fırsat olduğunu gördüğüm için projenin üniversitemize aktarılması sabırsızlanıyorum. Ekip arkadaşlarımın da saygı ve başarılı akademisyenler olması ,diğer üniversitelerde kolayca işbirliği yapacağımızı gösteriyor. Bu çift yönlü bir iletişim olacak üniversitemizdeki fikir liderleri de diğer üniversitelerin genç akademisyenlerine ışık tutacaklardır.