“Savaşa hayır” diyenler yargılanıyor!
4 Ekim 2012 tarihinde Çanakkale’de İskele Meydanı’nda yapılan ve polisin müdahalesi ile gündeme gelen “Savaşa hayır” eyleminin ilk davası 26 Martta yapılacak. Konuyla ilgili açıklama yapan Çanakkale Halkevi Başkanı Mehmet Öztürk; “Yerel yönetimin slogan haline getirdiği ‘Barışın Şehri’nde, barış isteyen 49 kişi şimdi yargılanıyor. Ama 26 Mart günü Çanakkale Adliyesi’nin önünde sadece yargılananlar olmayacak. O gün ‘Barış Yargılanamaz’ diyenler orada olacak” dedi.
Çanakkale Halkevi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Öztürk, “Savaşa Hayır” eyleminin ardından açılan davada ilk duruşmanın 26 Mart tarihinde olacağını hatırlatarak, duruşma günü barıştan yana, savaşın karşısında yer alan tüm Çanakkaleliler`i Adliye önünde toplanmaya çağırdı. Öztürk, “4 Ekim 2012 günü Savaş tezkeresinin meclisten geçtiği gün, yurdun bir çok yerinde savaş istemeyen vatandaşlar sokaklara çıkıp seslerini duyurmaya çalıştılar. Çanakkale’de de ‘savaşa hayır’ diyenler, emperyalizmin taşeronluğunu üstlenen AKP’nin Ortadoğu halklarına, Suriye’ye açacağı savaşa karşı halkların kardeşliğini savunmak için sokağa çıkmıştı” dedi.
“Polis müdahale etti”
AKP il binası önünde basın açıklaması yapmak isteyen guruba polisin müdahale ettiğini dile getiren Öztürk, polisin bu tavrıyla hükümetin savaşa ne kadar hazır olduğunun da görüldüğünü söyledi. Öztürk, “AKP il binasının önünde emperyalist savaşın tarafı olmak istemeyenler olarak basın açıklaması yapmak istendi. AKP’nin savaş politikalarına karşı çıkan ne 3-5 kişiydik ne de küçük bir öğrenci grubuydu. Tezkerenin meclisten geçmesinden yaklaşık bi rkaç saat içinde kadını, erkeği, genci, yaşlısı, öğrencisi, öğretmeni, sendikalısı yaklaşık 250 vatandaş hemen sokağa çıkıp tepki gösterme ihtiyacı hissetti. Ancak ileri demokrasinin muhafız kuvvetleri tarafından gereken müdahale geç kalmaksızın hemen geldi. Bu müdahale AKP il binasına 50 metre kala, Çanakkale’nin kalabalık bölgesi olan feribot iskelesinin önünde gerçekleşti. Polis burada ‘savaş karşıtlarına’ kendince haddini bildirdi! TOMAdan sıkılan tazyikli suyla, tüplerden sıkılan gazlarla AKP hükümetinin savaşa ne kadar hazır ve kararlı olduğu de gösterilmiş oldu” dedi.
TOMA ilk denemesini burada yaptı!
“Bu hırs kimeydi? Neye karşıydı?” diye sorun Öztürk, “O gün karşımızdakilerin niyetinin hiç iyi olmadığını kesinlikle biliyoruz. Bizim olmayan bir savaşta ne biz ölmek istiyorduk ne de başka insanların ölümünü sindirebiliyorduk. Bunun için ‘savaşmayalım’ demek istedik. ‘Kimse ölmesin’ demek istedik. ‘Emperyalist bir savaşın tarafı olmayalım’ demek istedik. Diğer herkes gibi… Karşılığında benim kulak zarım patladı. Çanakkale Halkevi yönetim kurulu üyesi bir kadın arkadaşımızın burnu kırıldı. Emekli bir öğretmen arkadaşımızın omzu kırıldı. Bir üniversite öğrencisinin neredeyse kör oluyordu. Bütün bunları ‘toplumsal olaylara müdahale aracı’ yani TOMA denen araçtan sıkılan suyla başardılar. Devletin yüce güçleri karşısında bir savaş suçlusu olarak telef edilmek üzere saldırıya maruz kalmıştık” dedi.
“Barış talebi ne kadar tehlikeli olabilir?”
“Biz ne istemiştik de bunlar reva görülmüştü?” diyen Öztürk, konuşmasını 26 mart için çağrı ile bitirdi. Öztürk, “Bu talebin ne kadar tehlikeli olabileceğini şimdi daha da iyi anlamaya başladık. Bu kadar maruz kaldığımız saldırı yeterli gelmemiş ki üzerine de 49 kişiye dava açıldı. Yerel yönetimin slogan haline getirdiği ‘Barışın Şehri’nde’, barış isteyen 49 kişi şimdi yargılanıyor. 26 Mart günü Çanakkale Adliyesi’nin önünde sadece yargılananlar olmayacak. O gün ‘Barış Yargılanamaz’ diyenler orada olacak. Bu davada ben de tarafım diyenler orada olacak. Biz de o gün herkesi AKP’nin karanlığına meydan okumaya çağırıyoruz. 26 Mart Salı günü Saat: 09:00’dan dava bitimine kadar Çanakkale Adliyesi’nin önünde ‘Barış Nöbetindeyiz’ buluşalım” dedi.