“Ne kaybedip, ne kazanacağız?”

Karabiga`nın doğal yaşamının termik santral tehdidi altında olduğunu söyleyen Karabiga Temiz Doğa Derneği Başkanı Aslı Badem, santraller ile yöreye verilecek zararın farkında olduklarını söyledi. Badem, “Termik Santrallere 49 yıl ömür biçilirken; bizler 49 yılın sonunda Karabiga beldesinin tamamen yok olacağının farkındayız. Hukuken kazanmamıza, haklı olmamıza rağmen hala çalışmalar devam ediyor. Yılmadan usanmadan mücadele ediyoruz” dedi...

990
Karabiga Temiz Doğa Derneği Başkanı Aslı Badem, hafta sonu gerçekleştirilen 4`üncü Atikhisar Kır Şenlikleri`ne katılarak, burada çevre mücadelesi veren Çanakkalelileri Karabiga`daki termik santral süreci ile ilgili bilgilendirdi. Karabiga`ya ve kentteki termik santrallere dair bilgiler de veren Badem, “Bütün bu tarih, doğal yaşam ve yöre halkı şimdi termik santral tehdidi altında. Düşünün evlerimize 150 metre mesafede günde 7 bin ton ithal kömür yakılacak. Kül depolama alanı ise evlerimize 800 metre mesafede olacak. Bizler artık kömür ve kül solumak zorunda kalacağız. Hadi bizler neyse ya çocuklarımız? Nasıl sağlıklı nesiller yetişecek bundan sonra. Deniz ürünleri ile meşhur mercan kayalıklarımızda yetişen beslenen en büyük geçim kaynağımız olan balıklarımız; termik santrallerin soğutma sisteminde deniz suyunu kullanmasıyla mahvolacak. Balıkçılık bitecek. Tarım arazilerimiz etkilenecek. Artık Çanakkale domatesi, Karabiga karpuzu, üzüm yetiştiriciliği, zeytincilik meyve bahçeleri verimsizleşecek. Süre gelen tarım, hayvancılık bitecek. Ürün kalitesi düşecek ve en önemlisi bu ürünleri kimse yemeyi ya da almayı tercih etmeyecek. Sağlık açısından değil almak, yetiştirmek ve tüketmekte tehlikeli olacak. Akdeniz fokları ve deniz kaplumbağalarının habitat alanı olan koylarımızda hayat son bulacak. Bu koylar bir santral için kömür depolama alanı için deniz dolgusu yapılarak mahvedilecek. Diğer santralin ise şimdilik bu koylara ne yapacağını tam olarak tahmin edemesek de soğutma sisteminde kullanacağı deniz suyu ile vereceği zararın farkındayız” dedi.
 
Ve dava süreci
“İşte bu sebepten hukuki haklarımızı arama yoluna gittik” diyen Badem, Karabiga`da kurulma çalışmaları süren termik santrale karşı açtıkları davaların süreçleri ile ilgili de bilgiler verdi. Badem, “Cenal termik santralinin bir ÇED raporu esasa ilişkin sebeplerle (tarım arazilerine yakınlığı, zeytinliklere yakınlığı, yaşam alanlarına yakınlığı, hakim rüzgarın poyraz olması ve santralin poyraz esen tarafta -kuzey batımızda- kalması, deniz yaşamına olumsuz etkileri) önce yürütmeyi durdurma ve sonrasında ise ÇED olumlu kararının iptaline karar verildi. Ama şirket ÇED raporunu 4 farklı parçaya bölerek devam etmek İstedi. Atık depolama sahası İçin ormanlık arazi kiralandı, atık depolama sınıfı resmi işlemlerde kullanılamaz ibareli bir rapor ile 1. sınıftan 2. sınıfa çekildi. Mahkeme yine `dur` dedi. Projenin Entegre tesis olduğunu hatırlatarak bir entegre tesis için bir tek çed raporu hazırlanır gerekçesiyle birlikte atık depolama sınıfı raporlarına değinerek yürütmeyi durdurma kararı verdi. Diğer yapılmak İstenen termik santral ise bize ortalama 3-4 km uzaklıkta. 180 Mwat güce sahip olmasını beklediğimiz santrale de dava açtık. Ama şirket kapasite artırımına gitti. Şimdi ise bin 129 Mwatt olması planlanıyor. Termik Santrallere 49 yıl ömür biçilirken; bizler 49 yılın sonunda Karabiga beldesinin tamamen yok olacağının farkındayız. Hukuken kazanmamıza, haklı olmamıza rağmen hala çalışmalar devam ediyor. Yılmadan usanmadan mücadele ediyoruz.. Çünkü bizler 150 metre uzaklıkta bin 320 Mwat, 3-4 km uzağımızda bin 129 Mwat ihtal kömürle çalışacak termik santraller kurulursa bu güzel şirin sahil kasabası ile birlikte yok olacağımızın farkındayız. Yaşam hakkımızı savunmak zorundayız. Bu mücadelemizi sîzlerin desteği ile kazanacağımıza nihai başarıya ulaşacağımıza inanıyoruz” ifadelerini kullandı.
 
“Kümülatif etki değerlendirmesi yapılmalı”
“Çanakkale`de toplam kömürlü santral sayısı: 8 yeni yapılacak ( 4 tanesi lisanlı ve toplamda 5 tanesinin Çed olumlu kararı var) + 3 mevcut olan işletmede 11 santral” diyen Badem, “ÇED olumlu kararı almış olmasına rağmen, CENAL’ın ÇED`inde Karaburun ve Kirazlıdere santralleri hava kirliliği modellemesi yapılırken hesaba katılmamış. Ayrıca, bizim ÇED`e karşı yazdığımız uzman görüşünde de belirtildiği gibi hava kirliliğinin dağılımını göstermek için baştan sona aynı program kullanılması gerekirken iki farklı program kullanılmış, Cenal santralinin emisyon verileri eksik girilmiş ve hava kirliliği etkileri az gösterilmeye çalışılmıştır. Bu santrallerin hepsi hayata geçtiğinde kümülatif olan hava kirliliğinin ne kadar artacağı ve bunun sonucunda erken ölümler dolayısıyla hayatımızdan kaç yılın çalınacağı tam olarak bilinmemektedir. 11 santralin toplamda yol açacağı kümülatif hava kirliliği, deniz sıcaklığı, su kullanımı, ağır metal birikimi gibi etkiler doğru bir şekilde hesaplanmalı ve elde edilecek elektrik üretimi ile elde edileceği düşünülen kazanımlar ile tüm bu kümülatif etkiler dolayısıya kaybedileceklerin bir karşılaştırılması yapılmalıdır. Hem istihdam için hem de enerji üretimi için bölge koşullarına uyan diğer temiz ve sürdürülebilir alternatifler öncelikle değerlendirilmelidir. Yıllardır yapılan araştırmalar sonucunda, kömürün yakılması ile daha da artacak olan hava kirliliği ile astım krizleri, solunum ve kalp problemleri gibi sağlık sorunları arasındaki ilişki bilimsel olarak kanıtlanmış bulunmaktadır.” şeklinde konuştu.
 
“Sağlığımız bozulacak”
Badem açıklamalarını Dünya Sağlık Örgütü verilerine de değinerek tamamladı. Badem, açıklamasında “Hava kirliliğindeki en tehlikeli kısım, zaten trafik gibi sebeplerle havada asılı olan saçtan daha küçük boyutlarda gözle görünemeyen ama termik santrallerde kömür yandıkça her an ciğerlerimize dolan partikül maddelerdir. Bu maddeleri filtreleyebilecek bir teknoloji yoktur. Dolayısıyla temiz kömür santrali diye bir şey söz konusu değildin 2013 yılında yayınladığı çalışması ile Dünya Sağlık Örgütü de kanser ve partikül maddeler (PM 2,5) arasındaki ilişkiyi kabul etmiş bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü 2012 yılında dünyadaki ölümlerin 8`de birinin (7 milyon insanın) hava kirliliğine maruz kalmaktan dolayı öldüğünü tahmin ettiğini duyurdu. Greenpeace de yakın zamanda yayınlayacağı bir çalışmada, 2010 yılında Türkiye`de hava kirliliğine maruz olanların ömrünün 10 yıl kısaldığını hesaplamış bulunuyor. Bu neredeyse trafik kazalarında ölenlerle aynı sayıya denk geliyor. Tüm bu sebeplerle İtalya`da hava kirliliği yüzünden insanların erken ölümüne sebep olduğu için mahkeme kararı ile kömürlü termik santral kapatıldı. Ayrıca kurşun, arsenik, cıva, kadmiyum, selenium gibi ağır metallerin toprak ve besinlerde birikmesi sonucunda zaten yıllardır altın aranırken kirletilen Çanakkale`nin verimli toprağı daha da fazla kirlenecektir. 7 yıl aradan sonra tekrar görülen Akdeniz foku gibi deniz canlılarının, Çanakkale`de görülen diğer balık türlerinin hem hava kirliliği hem de deniz sıcaklığının değişmesi dolayısıyla tekrar yok olması olasılığı çok yüksek. Santrallerden kaynaklanacak C02 gibi sera gazları salmımı dolayısıyla oluşacak olan küresel ısınmanın etkilerinden de olumsuz etkilecek bir konuma sahip bulunuyor” dedi.
Paylaş