Gezi Parkı süreci, Ortadoğu ve ülke siyasetinden, 2014 yerel seçimlerine kadar genel değerlendinme yapan Emek Partisi il örgütü, AKP iktidarını eleştirirken, önümüzdeki seçimlerin yerel, ancak siyasetinin genel olacağına vurgu yaptı. EMEP`ten yapılan açıklamada “Hükümetin iç ve dış politikalarında attığı her adımın geri teptiği, itibarının zedelendiği ve beklentilerinin karşılık bulmadığı bir süreçte seçimler gündeme geldi. Mısır halkının demokrasi ve özgürlük talebini yok sayan Mursi iktidarının yanında saf tutan AKP hükümetinin beklentisi, bölge egemenlerinin Sisi darbesiyle uyuşan politikalarıyla boşa çıkmıştır. AKP’nin Suriye’de çetelere iktidar yolunu açma girişimleri geri tepmiştir. İngiltere, Fransa, ABD gibi bölgenin başrol oyuncularının askeri işgalden ziyade diplomasi ve politik müdahalelerle Esad’ı hizaya getirme, ileride Esad’sız çözüm olacaksa bile süreç içerisinde üretilmesi yaklaşımıyla Suriye politikası da iflas etmiştir. İçeride ise, hükümetin, çözüm için masaya oturmak zorunda kaldığı Kürt sorununda demokrasi beklentilerini rölantiye aldığı, bu sebeple başlayan çözüm sürecinin ağır aksak ilerlediği, yaşama tarzlarına müdahaleye vardırdığı otoriter, baskıcı, muhafazakar politikalarının sonucunda halkın Gezi Parkı’yla başlayan ve ülke geneline hızla yayılan direnişiyle karşı karşıya kaldığı bir süreçte seçim hazırlıkları başladı. Gezi direnişi sadece otoriter yaklaşımlara ve baskıya bir itiraz değil, AKP hükümetinin, önceki iktidarlar gibi yerelleri rant alanı, sermaye ve bürokrasinin rant paylaşım alanı olarak gören ve halkın beklentilerini, taleplerini dikkate almayan yerel yönetim politikasına itirazdır. Bu rant politikası nedeniyle, adaylar merkezi güçlendirmek üzere parti merkezleri ya da liderlerince belirlenmektedir. Ne yazık ki, hükümetin baskıcı otoriter ve rantçı politikalarının karşısında, ana muhalefet partilerinin halkın muhalefetini örgütleyecek bir yaklaşımda olmadığı gibi, statükocu, milliyetçi, şoven tutumları ile AKP’nin siyasal olarak güçlenmesinin yolunu açmaktadırlar” dendi.
“Halkın üstünde iktidar şiddeti varken seçimler demokrasi göstergesi olamaz”
“Hükümetin demokratikleşmede adım atmaya niyeti yoktur” diyen Emek Partisi, “Kürt sorununun çözümü, inanç özgürlüğü ve laiklik, basın, ifade ve örgütlenme özgürlüğü, siyasal hak ve özgürlükler gibi temel sorunların çözümü için ufukta herhangi bir ışık göremiyoruz” açıklamasında bulundu. EMEP`ten yapılan açıklamada “Ülkede çatışmalı sürecin sona ermesi ve demokratikleşmenin sağlanması ve çözüm için hükümetin adım atması beklenirken, gerekli adımlar atılmadığı gibi uygulanan politikalarla çözüm süreci zora girme noktasına gelmiştir. Her türden muhalefet polis zoruyla engellenmekte, gösteri ve yürüyüşlerde uygulanan şiddet öldürmeyi kasteder hale gelmiş, öldürmelerden sonra yetkililerin açıklamaları tam bir aymazlık ve sorumsuzluk örneği teşkil etmektedir. Gezide uygulanan polis terörü artık her toplumsal muhalefette, eylem ve etkinlikte uygulanan rutin haline gelmiştir. Son üç ay içerisinde toplu gösterilerde altı genç yurttaşımız yaşamını yitirmiş, binlercesi darp edilmiş, yaralanmış, gözaltına alınmış, tutuklanmıştır” denildi.
“Seçimler yerel, ama siyaset genel olacaktır”
Emek Partisi`nden yapılan açıklamada 2014 seçimlerinin üç partinin rekabetine sahne olacağını ifade etti. Açıklamada “Kuşkusuz bugün yerel seçimler tartışılmakla birlikte, siyasal konjonktür, yerel seçimlerin hemen ardından gelen Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler dikkate alındığında, bu seçimlerin genel siyasetle yönetileceği açıktır. Bu seçimler 3 siyasi partinin rekabetine sahne olacaktır. Bu siyaset sahnesini değiştirecek güç ise, siyasetin dışında tutulan, politika yapmasından korkularak zapturapt altına alınan, ezilen, horlanan, sömürülen ve baskı altında tutulan halk güçleridir.Bu nedenle, siyaset dışına itilmiş, ezilen sınıfların; işçi, emek kesimlerinin, ezilen halkların ve inançların; Kürtler, Aleviler, Ermeniler, Araplar, Süryaniler, Lazlar, Çerkezler, ezilen cins; kadınlar ve cinsel yönelimlerinden dolayı baskı ve şiddete uğrayan, yok sayılan LGBT bireylerin, diğer toplumsal kesimler; işsizler, gençlik, üniversiteler, çevre hareketleri, engelliler, kültür ve sanat çevrelerinin demokrasi talebiyle, hak ve özgürlükler talebiyle artık siyasette özne olması gerekmektedir. Sandığa sıkıştırılmış bir demokrasi, demokrasi olamaz. Siyaset, oy veren-oy alan ilişkisi içerisinde değerlendirilemez. Bu nedenle, ekonomiden siyasete, çevreden enerji politikalarına, kent yönetiminden, dış politikaya kadar siyasetin bütün alanlarında halkın söz söylemesini, kararlarda söz sahibi olması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü demokrasi; en geniş anlamıyla hak ve özgürlükler demektir. Çünkü demokrasi; düşünce, ifade, basın, örgütlenme, gösteri ve yürüyüş, örgütlenme, toplu-pazarlık ve grev hakkının vesayetsiz, yasaksız kullanılabilmesi, insan hak ve özgürlüklerinin, canlıların yaşam hakkının korunması demektir. Çünkü demokrasi; inanç ve kimlik zenginliğinin, çeşitliliğinin varlığının güvence altına alınması demektir. Çünkü demokrasi; gelecek kuşaklara sağlıklı bir çevre, güvenli ve güvenceli gelecek sağlamanın ve zengin bir kültürü devretmenin teminatı demektir” denildi.
“Yüzde 50 değil, yüzde 99`uz”
“Demokrasinin teminatı, hak ve özgürlüklerin korunması, geliştirilmesi tam da her kesimden halk güçlerinin birliğiyle ve siyasette belirleyen olmasının olanaklarıyla mümkün olacaktır” denilen açıklamada “Başbakanın yüzde 50 ile kurduğu siyaset denklemini (biz yüzde 99’uz) diyerek değiştirmek gerekir. Halkın yönetme gücünü, halk güçlerinin birliğini esas alan partimiz, bu birliğin adresi olarak gördüğü Halkların Demokratik Kongresi ve onun siyasi oluşumu olan Halkların Demokratik Partisi ile aynı platformda seçimlere girecektir. Partimiz, müttefiki bulunduğu HDK ile birlikte, adayların belirlenme sürecinden, kent politikalarının oluşturulma sürecine kadar demokrasinin uygulanmasına, halk güçlerinin iradesinin yansıtılmasına olanak sağlayacak bir çalışma içerisinde olacaktır. Kentlerin rant değil halkın yaşam alanı olarak inşa edildiği, halkın her türlü kamu hizmetine rahatça ve anadilinde erişim sağladığı, konut ve yeşil alanları, spor ve kültür kompleksleri ile planlanan, kadın, çocuk ve engellileri gözeten, aynı zamanda hayvan haklarına saygılı, kararların halkla alınıp uygulandığı demokratik halkçı yerel yönetim anlayışını hayata geçirecek bir programla yerel seçimlere hazırlanacaktır. Halkımızı o partiye bu partiye oy vermeye değil, kendi geleceğini inşa etmeye çağırıyoruz. Çünkü, biz halk olarak, kendimizi de kentimizi de yönetebiliriz. `kendimizi de, kentimizi de biz yöneteceğiz` iddiasıyla, gerçek demokrasiyi inşa edeceğiz” ifadeleri kullanıldı.