“Kazdağları direnişimizi Türkiye`ye yaymalıyız”

Troia Festivali kapsamında” Barış Kültürümüz Olsun” sloganına ek olarak Kazdağları’ndaki altın arama çalışmalarına ve doğuracağı çevresel etkilere dikkat çekmek için `Tek Dünya, Tek Kazdağları, Tek Şans” sloganı ile Halk Bahçesi’nde Kazdağları konulu bir panelin ikincisi gerçekleştirildi.

593
Çanakkale Belediyesi’nin onur konuğu olarak kente gelen gazeteci Haluk Şahin’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde ÇOMÜ Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Kaynaş ve Doç. Dr. Coşkun Bakar tarafından Kazdağları’nda devam eden altın arama çalışmaları ile ilgili devam eden süreç masaya yatırıldı ve aramalara karşı yapılan ekolojik, ekonomik, etnografik, ahlaki ve tıbbi itirazların gerekçeleri anlatıldı.
 
“Felsefi ve ahlaki itirazlarımız var”
Panelin moderatörlüğünü yapan gazeteci yazar Haluk Şahin felsefi ve ahlaki itirazlarının da olduğunu belirterek “Biz aslında bu işi entelektüel olarak, fikren ve bilimsel olarak kazandık ve bulguları ortaya koyduk. Ahlaken de kazanma durumundayız, ama fiiliyatta her şey bizim aleyhimize gelişiyor dedi. Kazdağları’nda birçok yerde altın araması devam ediyor, işletmeler başladı. Bir takım insanlar Türkiye’nin çok dışında bizimle hiç alakası olmayan insanlar daha şimdiden oradaki potansiyele dayanarak milyonlarca dolar para kazandılar. Bu anlamda işler iyi gitmiyor, ama bizim direnişimiz de devam ediyor, devam etmek zorunda. Bugün de tezlerimizi pekiştirelim ve itirazlarımızı yüksek sesle dile getirelim. Bunu yapamazlar, bunu yapamazsınız diyelim” diyerek tepkisini dile getirdi.
 
“Kazdağları ile ilgili yazı yazanları birer birer susturuyorlar”
Haluk Şahin; “Bu mücade medyada yer almıyor. Sessimizi duyurmakta zorluk çekiyoruz. Siyasi atmosfer buna izin vermiyor. Beni de Radikal’den ustaca kaydırdılar. Kazdağları ile yazanları birer birer susturuyorlar. Türkiye’de doğrular söylenemez oldu. Bugün sabah toplantılarında 45 haber yapmayı planlayan haber merkezi 5 haberle günü kurtarıyor. Çünkü bu habere bu alınır, bu hanımefendiyi üzer. Patronun bununla işi var diye diye haberler eleniyor” dedi. Medya patronlarının Aydın Doğan’ın ve Turgay Ciner’in de altın işi yaptıklarını belirten Şahin çevre sorunları haberlerinin gündemin geri planında kaldığını belirtti.
 
 
Çanakkale Belediyesi’nin onur konuğu olarak kente gelen gazeteci Haluk Şahin’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde ÇOMÜ Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Kaynaş ve Doç. Dr. Coşkun Bakar tarafından Kazdağları’nda devam eden altın arama çalışmaları ile ilgili devam eden süreç masaya yatırıldı ve aramalara karşı yapılan ekolojik, ekonomik, etnografik, ahlaki ve tıbbi itirazların gerekçeleri anlatıldı.
 
Prof. Kaynaş Kazdağları’nda gerçekleştirilen altın arama faaliyetlerinin etkilerinin Çanakkale, Gökçeada’da, Bozcaada’da hatta Midilli’de yaşayanları da etkileyeceğini belirterek: “Arama çalışmaları tarımı bitirecek, tarım yapılacak toprak kalmayacak, sular kirlenecek 750 bin kişi işsiz kalacak. İnsan, bitki ve hayvan sağlığına etkileri olumsuz etkilenecek. Altıncılar doğal zenginlikleri alıp, kazancı özelleştirecekler ve tüm riski bize bırakacaklar” dedi.
 
Gazeteci Haluk Şahin panelde medya dünyasının, siyasetçilerin ve İslam dünyasının Kazdağları konusunda sessiz kalmasını eleştirdi. Şahin yurtdışında inançlı insanların çevresel hareketlerde hep ön safhalarda yer aldığını belirterek, Türkiye’de ise tek, tük birkaç islamcı yazar dışında tepki olmamasını anlayamadığını söyledi. “Yaradanı severim yaratılandan ötürü diyorsunuz, sonra yaratılmışa sahip çıkmıyorsunuz. Kötü bir projeye destek oluyorsunuz. En temel ibadet bu. Niye bu kadar suskun, sağır ve kaygısız kalıyorsunuz?” dedi. Bakar da sağlık açısından itirazlarının olduğunu belirterek madenciliğin kirli bir sektör olduğunu ifade ederek: “Sermayenin üç kuruşluk rantına peşkeş çekmeyeceğiz. Bizim için önemli olan toplumun genelinin huzuru, sağlığı ve rafahıdır” diye konuştu.
 
“Uluslararası platformda yankı uyandırılmalı”
Panelde Gazeteci Haluk Şahin Balıkesir ve Çanakkale’de sürdürülen çevre hareketinin ve direnişin başarılı olduğunu belirtirken Kazdağları’nda yaşanan çevre felaketinin sadece Çanakkale ile sınırlı kalmaması, ulusal ve uluslararası platformda yankı uyandırması için daha çok çaba sarf edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
 
Şahin şu şekilde konuştu: “Kazdağları ile ilgili devam eden direniş şu anda Türkiye’nin en başarılı çevre hareketidir. Konuyu hem iyimser hem de ve karamsar yönleri ile ele alırsak başarılı tarafı hala direnişin devam ediyor olması ve porsumamış olması ve bir kitle tabanının oluşmuş olmasıdır. Genellikle çevre hareketlerinin karşısına çıkan en önemli sorun, bu işten direkt olarak etkilenecek insanları ikna etmek ve tarafına kazanmaktır. Bilimsel olarak da çevreler seslerini yükselterek bu harekete katkıda bulunmuştur. Bu Türkiye’nin çok ihtiyacı olan bir şeydir. Türkiye bir taraftan bakıldığında çok sayıda üniversitesi olan ama üniversitelerin üzerine toprak atılmışçasına sessiz ve suskun ülke sorunları konusunda dilsiz bir ülkedir. Bu hakikatten çok vahim bir durumdur. Bunun yanında yerel yönetimlerin belediyelerden muhtarlık düzeyine kadar bu konuda kendisini işlevsel görmesi ve bu direnişe katılması dikkat çekicidir.”
 
“Kazdağları’nın üstü altından daha değerli”
Kazdağları’ndaki direnişte entelektüel anlamda cephelerde bütün savaşların kazanıldığını belirten Şahin: “Biz Kazdağları’nda altın aranmasına ve madencilik yapılmasına itiraz ediyoruz. Çalışmaların vahim etkileri olacaktır ve bu etkileri hepimiz hissedeceğiz” derken ekolojik, ekonomik, etnografik, ahlaki ve tıbbi itirazların gerekçelerini anlattı. Şahin çevresel hareketin ekolojik itirazına karşı ekonomik itiraz geliştiren altın firmalarının: “Halk para kazanacak, niye para kazanılmasına karşı çıkıyorsunuz?” demelerine karşın bilim adamlarının ve çevre uzmanlarının Kazdağları’nın üstünün altından daha değerli olduğunu çok net bir şekilde verilerle ortaya koyduklarını belirtti.
 
Etnografik itirazları olduğunu da belirten Şahin Kazdağları’nın madenciliğe açılması kültürel açıdan, etnografik açıdan benzersiz olan bir yörenin kısa zamanda bozulması, daralması ve yok olması anlamına geldiğini söyledi. “Bu itiraza karşı söyleyecekleri hiç bir şeyleri yok” diyen Şahin, turistik açıdan yapılan itirazın ise temelinde dünyanın en önemli eko turizm destinasyonlarından biri potansiyelini taşıyan ve dünyanın Ararat ile birlikte en önemli dağı olduğunun bilindiğini söyledi. Şahin: “Siz nasıl olur da burayı herhangi bir yermiş gibi geçici zenginliğe açacağınızı gerekçe olarak gösterebilirsiniz?” diye eleştiri getirirken onun yerine birçok obsiyon olduğunu belirtti. Bu itirazımıza da herhangi bir şekilde hayır demeleri mümkün değil. Onu da kazandık. Felsefi ve ahlaki itirazlarımız da var. Biz aslında bu işi entelektüel olarak, fikren ve bilimsel olarak kazandık ve bulguları ortaya koyduk. Ahlaken de kazanma durumundayız, ama fiiliyatta her şey bizim aleyhimize gelişiyor dedi. Kazdağları’nda birçok yerde altın araması devam ediyor, işletmeler başladı. Bir takım insanlar Türkiye’nin çok dışında bizimle hiç alakası olmayan insanlar daha şimdiden oradaki potansiyele dayanarak milyonlarca dolar para kazandılar. Bu anlamda işler iyi gitmiyor, ama bizim direnişimiz de devam ediyor, devam etmek zorunda. Bugün de tezlerimizi pekiştirelim ve itirazlarımızı yüksek sesle dile getirelim. Bunu yapamazlar, bunu yapamazsınız diyelim” diyerek tepkisini dile getirdi.
 
Kaynaş: “ÇED raporu pervasızca hazırlanmış, saçmalamışlar”
ÇOMÜ Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Kenan Kaynaş ise Tarım ekonomisi ile altın ekonomisini karşılaştırdı. Kaynaş paneldeki konuşmasında: “ Troia Festivali’nde Kazdağları’nın tema olarak seçilmesi beni çok mutlu etti” derken bilimsel verileri paylaşarak alınan ve onaylanan Halilağa Altın ve Bakır İşletmesi ÇED Raporunu değerlendirdi ve rapora karşı olduğu noktaları dile getirdi Kaynaş pervasızca hazırlanmış rapor, saçmalamışlar. Raporda bilimsel olarak açıklanmayacak bazı rakamlar ve ifadeler var” derken Kazdağları’nın Çanakkale ve Balıkesir yöresi için öneminden bahsetti. Kaynaş Kazdağları’nın çok önemli bir ekolojik bölge olduğunu belirterek, havasıyla, suyuyla ve iklimiyle tüm yaşamı yönlendiriyor, çünkü yöremizin tüm su kaynakları Kazdağları’ndan geliyor” dedi. Üzerinde bulunan bitki materyalleri nedeniyle bu bölgenin oksijen deposu olduğunu belirtirken yaşamsal ihtiyaçların deposu olduğunu ve özel bir bölge olduğunu belirtti. Çanakkale’nin yüzde 56’sı, Balıkesir’in ise yüzde 47’si tarımla uğraşıyor. Çanakkale’de GSMH içinde tarımın payı yüzde 25, Balıkesir’de ise yüzde 27 olduğunu belirtti. İkisi de tarım, turizm kenti ve tarıma dayalı küçük sanayi kenti. Son yıllarda enerji şehri yapmaya bu iki ilin yapısının değiştirilmeye çalışıldığını da söyleyen Kaynaş Kazdağları’nda ya da ücra bir köşesinde açılacak olan altın ya da metalik madenciliğin Çanakkale’de Gökçeada’da, Bozcaada’da hatta Midilli’de, yaşayanları da etkileyecek, bizi de” diye konuştu. “ Çanakkale ve Balıkesir’de çok iyi bir tarım potansiyeli var” diyen Kaynaş ilin hububat, zeytin, zeytinyağı, meyvecilik ve sebzecilik, süt ürünleri, şarap üretimi ve fıstık çamı gibi üretimlerde öncü il olduğunu belirtti. “Kozak yaylasında da altın çıkaracaklar“ diyen Kaynaş; “Çam fıstığından 125 milyon dolar para kazanıyoruz. Altından 8-10 yıl sürecek bir çalışma sonuncunda kazanılması düşünülen para 123 milyon dolar, bunu zaten fıstıktan çıkarıyoruz derken dünyanın en kaliteli çam fıstığı burada yetişiyor dedi. Fıstık çamından ihraç edilen miktar 1322 ton” dedi.
 
Kaynaş: “AK Parti Milletvekili Mehmet Daniş 400 bin ton siyanür kullanılmayacak, canlılara bir zararı olmayacak demiş. O zaman 25 litre bir damacanaya bir damla siyanür koyalım kameraların önünde içsin”
 
Kaynaş Kazdağların’da bitkisel üretimden her yıl 4,5 milyar dolar , 2 milyar 550 milyon ise hayvansal geliri olduğunu, bunun da yaklaşık 7 milyar dolara tekabül ettiğini belirtti. Kaynaş: “ Bu sıcak paradır, esnafa ve ekonomiye de katkı sağlamaktadır. Bu önemsenmelidir” dedi. Kaynaş yörede 338 ton altın miktarı olduğunu söyledi. 400 bin siyanür kullanılacak. AK Parti Milletvekili Mehmet Daniş 400 bin ton siyanür kullanılmayacak, canlılara bir zararı olmayacak demiş. O zaman 25 litreye bir damacanaya bir damla siyanür koyalım kameraların önünde içsin” dedi.
 
“Balıkesir ve Çanakkale’de 750 bin kişi tarımla uğraşıyor, altın arama çalışmaları tarımı bitirecek. 750 bin kişi işsiz kalacak. İnsan, bitki ve hayvan sağlığına etkileri de çabası”
Altıncıların 1600 kişiye iş olanağının sağlanacağını söylediklerini belirten Kaynaş; “Balıkesir ve Çanakkale’de 750 bin kişi tarımla uğraşıyor, altın arama çalışmaları tarımı bitirecek. 750 bin kişi işsiz kalacak. İnsan, bitki ve hayvan sağlığına etkileri de çabası. Doğal zenginliği alıp pislik ve atık bırakacaklar. 2,5 milyar ton kayaç parçalanacak, kayalar işlenecek, toprağı 30 metre derinden kazanacaklar, 7 milyar ton su kaynaklarını kullanacaklar. Halk için temiz su nereden bulunacak?” dedi.
 
Altıncıların çalışmalarından sonra: “Tarım yapılacak toprak kalmayacak, sular kirlenecek” diyen Kaynaş doğal zenginlikleri alıp, kazancı özelleştirecekler ve tüm riski bize bırakacaklar” dedi. Truva Bakır Maden ve A.Ş tarafından hazırlatılan Bayramiç İlçesi Muratlar Köyü raporuna karşı çıktıklarını belirten Kaynaş 176 dekarlık bir alanda çalışacaklarını belirterek bir ton kayacı parçaladıklarından 2,3 gram bakır, 0,3 altın çıkaracaklar. Bu değerler çok saçma. Kirazlı Bölgesi altın toneri olarak en değerli bölge ve onun için de ÇED raporu hazırlattılar. 2073 meşe ve çam ağacı kesilecek. Kamunun yollarını kullanacaklar ve ağaçları kestirmek için de kurumları kullanacaklar. Mevcut yasa da pastayı sıyırıyor, buyurun yiyin diyor. Ne kaçırılıyor, ne saklanıyor?” dedi.
 
“Kazdağları ile ilgili çevresel direnişimizi sürdürmeli ve direnişi daha çok duyurarak, ulusal ve uluslararası alana yaymalıyız”
Gazeteci Haluk Şahin ise panelde ahlaki itirazın altını açarak: “Bazı şeyler vardır. Grisi yoktur. Tartışılmaz. Kazdağları’ndaki altın arama çalışması konusu da böyledir. 400 bin ton siyanür kullanılacağından bahsediliyor. Siyanür en öldürücü zehirdir. Bundan sonra tartışılacak bir şey kalmıyor. Ama karşı taraf ısrarla saldırısını sürdürüyor. O bakımdan bizim de daha fazla bilgi ile moral ile donanımlı olmamız gerekiyor. Bazı riskler alınmaz. Yeni doğmuş çocuğunuzu bacağınızdan tutup havuza atarsanız belki yüzer, ama bu riski alır mısınız? Siyanürün etkileri de böyledir. Bu riski alamayız, itirazımız devam edecek. Sadece bugünü değil, bizden sonra gelecek nesilleri de düşünmeliyiz. Ahlaken onları alt edebiliriz, ama Mersin’de yaşayan adamın bu mücadeleden haberi yok. Bu topluca insanoğlunun göstermesi gereken bir mücadele. Bizi de ilgilendiriyor, Midilli’yi de.Çevre sorunlarının tüm insanlığı etkileyen bir tarafı var. Şanlı direnişimizi duyurmalıyız. Cepheyi geliştirmeliyiz. Belki direnişten tarih 50 yıl sonra başarı ile söz edecek, ama tam tersi de olabilir” dedi.
 
“Kazdağları ile ilgili yazı yazanları birer birer susturuyorlar”
Şahin; “Bu mücade medyada yer almıyor. Sessimizi duyurmakta zorluk çekiyoruz. Siyasi atmosfer buna izin vermiyor. Beni de Radikal’den ustaca kaydırdılar. Kazdağları ile yazanları birer birer susturuyorlar. Türkiye’de doğrular söylenemez oldu. Bugün sabah toplantılarında 45 haber yapmayı planlayan haber merkezi 5 haberle günü kurtarıyor. Çünkü bu habere bu alınır, bu hanımefendiyi üzer. Patronun bununla işi var diye diye haberler eleniyor ” dedi. Medya patronlarının Aydın Doğan’ın ve Turgay Ciner’in de altın işi yaptıklarını belirten Şahin çevre sorunları haberlerinin gündemin geri planında kaldığını belirtti.
 
Şahin: “Gülben Ergen’in selülitleri kadar Kazdağları medyada yer alsaydı şimdi herkes haberdar oldurdu”
“2 yıl önce Kütahya’da yaşanan siyanür skandalı haberleri Avrupa’da olsa manşet olurdu” diyen Şahin; “Gülben Ergen’in selülitleri kadar bu konu da medya da yer alsaydı şimdi herkes haberdar oldurdu” dedi. Gazetelerde haber değeri olan konuların değiştiğine dikkati çeken Şahin gazeteci olmayan ikinci gazeteciler tarafından yönetilen gazeteler olduğunu ve çevre konusunun dikkate alınmadığını, çevre konusunun yerlere çöp atmayınız” algısının ötesine geçemediğini belirtti. Şahin yurtdışında inançlı insanların çevresel hareketlerde hep ön safhalarda yer aldığını belirterek, Türkiye’de ise tek, tük birkaç islamcı yazar dışında tepki olmamasını anlayamadığını söyleyerek; “Yaradanı severim yarattığından ötürü diyorsunuz, sonra yaratılmışa sahip çıkmıyorsunuz. Kötü bir projeye destek oluyorsunuz. En temel ibadet bu. Niye bu kadar suskun, sağır ve kaygısız kalıyorsunuz?” derken mücadele ile ilgili : “ Pes etmek yok, ikna etmek zorundayız” diye konuştu.
 
Bakar: “Mücadeleyi Türkiye geneline yaymalıyız”
Çanakkale Tabip Odası Temsilcisi Doç.Dr.Coşkun Bakar altıncı firmaların çalışmalarına sağlık açısından itirazlarının olduğunu belirterek: “B iz hekimler olarak işin tarafıyız. İşi koruyucu hekimlik açısından konunun tarafı olmaya devam edeceğiz. Çevre tahribatı insanoğluna sağlık etkileri olarak geri döneceğini söyleyen Bakar: “Biz dünyanın sahibi değiliz. Yaşamın parçasıyız. İnsanoğlunun küstahlığı bizi sona götürüyor. Sağlıklı bir şekilde yaşamak istiyorsak halkaların her birine ihtiyacımız var. Kanser vakalarından ölümlerin ikinci sırada yer aldığını hatırlatan Bakar madenciliğin kirli bir sektör olduğunu belirterek : “Madencilik çalışmalarının yapıldığı somut örnekler var. Kazdağları nadide bir bölge. Burada çalışmalar ne pahasına? Yapılıyor” dedi. Siyaseti yaşam alanlarımız üzerinden yapmalıyız. Çevre konusunun hiçbir partinin seçim politikasında yer almadığını belirten Bakar Bu anlamda Kazdağları mücadelesi bunun için de öncü olabilir. 2 yıldır şenliklerin gündeminde yer alan konu Türkiye geneline yayılmalı. Sermayenin üç kuruşluk rantına peşkeş çekmeyeceğiz. Bizim için önemli olan toplumun genelinin huzuru, sağlığı ve rafahıdır ” dedi.
 
Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, CHP Milletvekili Serdar Soydan, Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant’ın da katıldığı panelin sonunda halkın sorularına cevap veren uzmanlara; bir vatandaşın “AKP İl Başkanı Muzaffer Kutlu’ya gittim, itiraz ettim. Neden bize bunu yapıyorsunuz? dedim. Bin dereden su getirdi. Kutlu, yoksul bir ülkeyiz, zenginleşmeliyiz dedi. Bu cevap beni tatmin etmedi. Artık yerelde baskı yapılması gerekli. Gerekirse tek tek gidip baskı yapmalıyız” sözlerine “Bu işin biteceği yer siyasettir. Gece gündüz siyasetten ve doğruluktan bahseden insanların tavırları beni şaşırtıyor. İçme suyunun sorgulanmadığı bir yerde demokrasiden söz edebilir miyiz?” diyerek cevap verdi.
Paylaş